Büyükşehirlerde Belediyelerin Görev ve Yetkileri

İstanbul insan eliyle yeryüzüne kondurulmuş, nerede ise kutsal sayılacak kadar büyülü bir kenttir. İstanbul, adıyla, ruhuyla, kültürüyle efsunlu bir düşün simgesidir.

Kıtalar arasında geçiş noktası olması, üç deniz yolunu birleştiren bir noktada yer tutması bir yana, onun kadar hakkında şiirler yazılmış, besteler yapılmış başka bir şehir yoktur.  Bütün milletleri kıskandırmış, her milleti onun hakkında düşler görmeye sevk etmiş başka hangi şehir vardır? Edebiyatçıların, şairlerin, sanatkarların, tarihçilerin bir kere bile olsa onu görmek için yanıp tutuştuklarına dair bir çok örnekler bulunduğuna tarih şahittir.

O herhangi büyük bir şehirle kıyaslanabilecek bir şehir değildir. Hatta ünlü tarihçi Toynbee’nin ifadesi ve tanımlamasıyla; “geleceğin tek dünya şehri” sıfatı dahi onu ifade etmekten çok uzaktır.

İstanbul, yağmalamadan, yıkmadan, yakmadan, talan etmeden, var olanın üzerine daha güzelini inşa ederek, medeniyet yaratmanın en güzel örneği olarak insanlığa bir armağandır. İstanbul’da yer alan farklı din ve inanç gruplarına ait ibadethaneler, insanlığın ortak yaşam kültürünün sembolleri olarak, bir diyalog içindedir.

İstanbul, doğal güzellikleriyle, dağlar misali sevdayı hak eden bir yapıya sahiptir. Günün ilk ışıklarıyla görece olarak doğal haliyle Çamlıca, Batılı olan Sarayburnu’nu saygıyla selamlar. Akşamları İstanbul, bütün ihtişamıyla vakar ve sükunet içindeki Üsküdar’ı göz kırpar.

Helen kültürü ve dönemi, Roma ve Bizans İmparatorluğu ve sonunda Türk medeniyetinin, ortaya koyduğu kültür ve sanatın ihtişamlı buluşmasının göz bebeği olarak bakılması gereken bir şehirdir. İstanbul’a özel ve özenli bir şekilde davranılması, değerlerine sahip çıkılması ve yüceltilmesi gerekir.

Başlangıçta Batılı bir şehir olarak kurulan İstanbul, Türklerle birlikte biraz doğulu, biraz batılı bir sentez kent haline gelmiştir. Ama batılı bir şehir olma vasfını da asla kaybetmemiştir. İstanbul her zaman Romanın Doğu Başkenti olarak, kimliğini ve kişiliğini büyük bir vakarla korumuştur.

Muhafazakar bir görüntünün gerisinde, bir o kadar modern bir şehirdir. Batılı olduğu kadar Asyalıdır, Kuzeyli olduğu kadar Güneylidir.  O, Kuzeyin soğuk ve vakur sükunetiyle Akdeniz’in sıcak ve coşkulu hislerini aynı yürekte barındıran bir bilgedir şehirdir İstanbul.

Hem Grek bir Ortodoks, hem Latin-Katolik, hem Türk’tür.

Doğu ve batı medeniyetlerinin, eserlerini serbest bir rekabet ortamında sergiledikleri bir mahşeri alandır İstanbul. İstanbul, Doğu ile Batı arasında bir medeniyet mücadelesinin cephesi görüntüsündedir. O yüzden de mücadele zemini olmaktan kurtulamamıştır. Bu mücadele elbette askeri bir fetih ve bir savaş olmaktan çok, İstanbul’a daha güzelini yapma, öbürünün kattığından daha çok şey katma mücadelesidir.

İşte Ayasofya ve işte onu aşmak için Süleymaniye sırtlarına yerleştirilmiş Süleymaniye Camisi bu anlamda bir mücadelenin sembolleri olmuşlarıdır. İstanbul, tarihten günümüze taşıdığı bütün batılı ve doğulu değerleriyle korunması gereken bir kenttir.

İstanbul, hala dünya üzerinde hak ettiği yerde değildir. Hala bir yığın sorunla başı dertte olan, sorunların üstesinden gelmeye çalışan, imkanları son noktasına kadar tüketilmek istenen, mağlup ve mağdur bir kent görüntüsü karşımıza çıkmaktadır. Gerçekten ona sahip çıkacak, tarih içindeki yerine uygun bir misyon kazandıracak yöneticileri beklemektedir. Çünkü o hala birileri için rant kapısı olmaktan kurtulamamış bir kenttir İstanbul.

Bir medeniyet ve kültür vahası olması gereken kent, bir rantiye şantiyesine dönüştürülmüştür. Bütün meydanları işgal edilmiş, insancıl bir yaşam kaynağı ve huzur veren bir kent olması gerekirken, kafese kapatılmıştık hissi uyandıran bir hapishane görüntüsüne mahkum edilmiş bir kent haline getirilmiştir.

Bu çalışmada, İstanbul’un İstanbul’a dönüşüm projesinin genel çerçevesi araştırılmış, kent kimliğiyle bağdaşmaz durumların giderilmesine yönelik projeler ortaya konulmuştur.