KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ MİLLETLERARASI KORUNMASI BAĞLAMINDA KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASIN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ VE DÜNYA MİRAS KOMİTESİ

                       N. İlker ÇOLAK[1]

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, toplumların ve bütün insanlığın ortak hafızasını oluşturan değerlerin korunması anlamına gelir. İnsanlık bu gün bulunduğu seviyeyi tarih boyunca ortaya konulan yoğun çabalara, mücadelelere, çekilen acılara, katlanılan sıkıntılara borçludur. Tarihsel süreçte yaşanan olumlu ya da olumsuz olaylardan çıkarılacak dersler vardır. Tarihte yaşananlara tanıklık etmiş değerlerin korunması, yaşananlara saygı gösterilmesinin bir göstergesi olduğu gibi, saygının da bir gereğidir.

İnsanlık tarihinin geçmiş olduğu evrelerin ve yaşanan olayların, bir bakıma tarihin, tanıkları olarak karşımıza çıkan korunması gereken varlıklar, insan elinin, emeğinin ve iradesinin ürünü olan kültür varlıklarıyla, doğal olarak şekillenmiş veya ortaya çıkmış oluşumlardan oluşan tabiat varlıkları olarak karşımıza çıkar. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamaya yönelik olarak, ülkelerin kendi iç hukukunda yer alan kurallara ilave olarak, milletlerarası düzlemde de korumaya ilişkin kurallar ortaya çıkmıştır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, sadece milletlerin tarihi bakımından önem taşımaz. Korunması gereken varlıklar, milli kültürün parçası olduğu kadar, evrensel kültürün de bir bileşenidir. Esasında milli kültür olarak ifade edilebilecek değerler, birçok kültür değerinin karışması, birleşmesi ve yoğrulması sonucunda ortaya çıkmış olan değerlerdir. Milli kültür olarak ifade edilebilecek pek çok değerin dayanağında bulunan diğer kültürlerin katkıları göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Ülkeler, kültür ve tabiat varlıklarını kendi kültürel kaygıları içerisinde korumaya yöneldiklerinde, evrensel kültüre de katkı sağlamış olacaklardır. Ülkelerin koruma gerekçelerinin ne olduğundan çok, korunması gereken değerleri ne kadar korudukları önem taşımaktadır.

Küreselleşme sürecine paralel olarak, toplumlar ve kültürler arasındaki etkileşim ve iletişimin artmasına bağlı olarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusundaki bilinç de artmıştır. Toplumlar, kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekliliğini, milli düşüncenin ötesinde, evrensel olarak koruma altına alma gereksinimi duymaya başlamıştır. Kültür ve tabiat varlıklarının insanlık bakımından taşıdığı önemi dikkate alan milletlerarası camia, bu konuda hukuki düzenleme ihtiyacı duyarak, koruma konusuna yönelmiş andlaşmalar hazırlamışlar ve uygulamaya geçirmişlerdir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik milletlerarası hukuk metinleri, bir yandan sözleşmelere taraf olan ülkelere koruma konusunda yükümlülükler getirirken, diğer yandan da kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik milletlerarası teşkilatlar oluşturulması yoluna gitmişlerdir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak ortaya çıkan milletlerarası hukuk oluşturma iradesi, insanlık bakımından korunması gereken değerlerin korunma önceliklerine göre düzenlemeler ve yükümlülükler getirmiştir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik milletlerarası hukuk metinleri, korunması gereken değerlere göre, taşınmaz, taşınır, kültür varlığı, tabiat varlığı ya da münhasır olarak bir bitki ya da hayvan türünü korumaya yönelebilmektedir. Buna ilave olarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik milletlerarası hukuk metinleri, küresel ölçekte kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik bir düzenleme getirebileceği gibi, bölgesel, yerel, hatta ikili ölçekte de düzenlemeler getirebilmektedir.

Bu çalışmada, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak, milletlerarası hukukta karşımıza çıkan andlaşmalar ve bu andlaşmalar doğrultusunda şekillendirilmiş olan teşkilatlar üzerinde durulmuştur.

I. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASINDA KAVRAMSAL BOYUT

Kültür ve tabiat varlıkları kavramının içeriği bilinen bir kavram olarak kabul edilmekle birlikte, hukuki çerçevesinin belirlenmesi ve bu kavramın hukuk sınırlarında tanımlanmasında güçlükler vardır[2]. Kültür ve tabiat varlığı kavramı, kültür ya da tabiat varlığı olarak koruma altına alınması gereken, taşınır ve taşınmaz varlıkları içeren bir kavramdır. Milli ve evrensel kültür bakımından korunması bir gereklilik kabul edilen ve korunma süreci başladığında paralellik arz eden tedbirlere konu olan doğal olarak ortaya çıkan varlıklarla insan iradesinin ve emeğinin sonucu olan değerler aynı başlık altında toplanmıştır. Kültür ve tabiat varlıkları bütün insanlığın kültürel zenginliğidir[3]. Uluslar arası andlaşmalar, düzenleyici metinler ve ulusal düzenlemeler, insanlığın ortak değerleri ya da milli kültüre ait değerleri koruma gerekliliğinin çerçevesini ortaya koyarken, doğal olanla olmayanı aynı kategoride kabul etmiştir. Bununla birlikte, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin düzenleyici metinlerde, kültür ve tabiat varlığı kavramı, aynı başlık altında ve ayrı ayrı vurgulanmak suretiyle aralarındaki farklılık göz önünde tutulmuştur. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin bir yaklaşım ortaya konulurken, ortak ilkeler belirlenmeye çalışılırken, kültür varlığı ve tabiat varlığı ayrımına düzenleme metinlerinde, hatta başlıklarında açıkça vurgulanma gereği duyulmuştur.

Kültür ve tabiat varlığı kavramı denildiğinde, aslında kültür varlığı ve tabiat varlığı kavramlarının kastedildiği tartışmasızdır[4]. Ancak, düzenleyici irade, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin ilke ve esasları ortaya koyarken, koruma gerekliliğinin ve uyulması gereken kuralların paralel olması gerekliliğinden ve kültür ve tabiat varlıkları arasında korunma zorunluluğu ve önceliği bakımından bir farklılık bulunmamasından hareket etmektedir. Kültür ve tabiat varlıklarının tek bir kavram olarak ifade edilmesi, koruma çalışmalarında doğal olanla insan elinin ve iradesinin ürünü olan arasında bir ayrım yapılmamasına yöneliktir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında genel olarak bir öncelik ve önem sırası bulunmamakla birlikte, korunması gerekli taşınmaz, taşınır, doğal ve kültürel varlıkların korunması sürecinde, bireysel olarak farklılıklar bulunması normal kabul edilmelidir. Bir başka deyişle, korunacak bir kültür ya da tabiat varlığının taşıdığı nitelikleri ve ifade ettiği değeri nedeniyle, özel bir koruma çabası gösterilmesi, kültür ve tabiat varlığı ayrımından çok, koruma tedbirine konu olan varlığın niteliklerinden kaynaklanan bir yaklaşım olarak karşımıza çıkar.

Kültür ve tabiat varlıklarının kavramsal boyutunda, ulusal hukuk metinlerinde tekli bir tanım tercih edilirken, milletlerarası hukuk metinlerinde kültür ve tabiat varlığı kavramları altında korunacak değerlerin ayrı ayrı tanımlanması yönünde bir yaklaşımının egemen olduğu görülmektedir[5].

  1. A.    KÜLTÜR VARLIĞI

Kültür varlığı kavramı, pek çok düzenleyici metinde karşımıza çıkar. Kültür varlığının korunmasına ilişkin uluslar arası hukuk metinlerinin başlıkları, doğrudan bu kavramdan adını almaktadırlar[6]. Kültür varlığı kavramı başlığı altında gerçekleştirilecek korumanın kapsamı, kültür varlığı kavramı tanımına göre belirlenecek ve şekillenecektir. Uluslar arası hukuk metinleri, kültür varlığı kavramını düzenleme başlığı olarak tercih etmekle birlikte, kavrama genel bir tanım vermek yerine, kavram kapsamında nelerin korunacağını tarif etme yoluna gitmektedirler. Kültür varlıklarının korunmasına yönelik milletlerarası hukuk metinlerinde kavrama ilişkin bir tanım verilmekten kaçınılması, ülkelerin egemenliklerine istisna oluşturan hukuki metinlerin kapsamının belirlenmesi gerekliliği kadar, koruma uygulamalarının konusunun açıkça ortaya konulmak istenmesiyle de doğrudan ilişkilidir. Bu yaklaşımla, Kültür varlığı kavramının tanımlanmasının, ülkelerin kendi iç hukuklarında yapacakları düzenlemelere bırakılmış olduğu izlenimi oluşturulmuştur. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde, kültürel miras olarak korunacak değerlerin neler olduğu sayma yoluyla belirlenmiştir. Buna göre; anıtlar, yapı toplulukları ve sitler, kültürel miras olarak korunması gereken değerlerdir(m.1).

Kültür varlığı kavramının tanımlanmasına yönelik olarak, ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri, milletlerarası düzenlemelere göre daha anlaşılır tanımlar ortaya koymuşlardır. Türkiye’de kültür varlıklarının korunmasına yönelik olarak getirilen hukuki düzenlemelerde, kültür ve tabiat varlığı kavramı bir arada tanımlandığı kadar, kültür varlığı kavramının ne olduğu da ortaya konulmaktadır. Kanun koyucu tarafından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda, “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar” olarak tanımlanmıştır(KTVKK m.3-a/1).

Kanun koyucu tarafından ortaya konulan bu tanımlama, insan yaşamına ilişkin olarak ortaya çıkmış, sosyal yaşam hakkında bilgilenmeye yarayan, bilimsel çalışmalar açısından önemli ve kültürel olarak öznel nitelikler taşıyan taşınır ve taşınmazları kültür varlığı olarak kabul etmiştir. Kanun koyucu, kültür varlıklarının korunmasıyla elde edilecek faydaya odaklanan bir tanım getirmiştir. Tanım içerisinde, kültür varlıklarının neden korunması gerektiğine ilişkin açık bir hüküm yer almamaktadır. Kültür varlıklarının insanlık tarihinin ve yaşamının hangi alanına ilişkin olacağı ve nerelerde bulunabileceği tanımda yer almaktadır. Buna karşılık,  kültür varlıklarının insan elinin, iradesinin ve emeğinin ürünü olması ölçütü kanun koyucu tarafından kültür varlığı tanımlamasında dikkate alınmamıştır. Bir başka ifadeyle, kültür varlığı tanımı içerisinde, bu varlıkların ortaya çıkmasında insanlığın etkisi ve katkısına vurgu yapılmamıştır. Oysa kültür varlığı ve tabiat varlığı kavramlarının ayrımında insan elinin, aklının, iradesinin ve emeğinin ürünü olma kriteri temel ayraç olarak karşımıza çıkar. Bir varlığın kültür varlığı olarak kabul edilebilmesi, insanlar tarafından, belli amaçlarla, belli şekillerde, iradi olarak üretilmiş/ortaya konulmuş olmasına bağlıdır. İnsanoğlunun belli gayelerle, emek vererek, tasarlayarak oluşturmadığı, tabiat şartlarının şekillendirilmesiyle ortaya çıkan varlıklar kültür varlığı kapsamında yer almayacaktır.

Kültür varlıklarının tanımlanmasında bu varlıkların yer altında, su altında ya da yer üstünde bulunmasının, kültür varlığı olarak tanınma bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Nerede olursa olsun, varlığı bilinen kültür varlıkları, kültür varlığı kavramı altında, hukuki korumadan yararlanacaktır.

Kültür varlığı kavramına ilişkin olarak Kanunda var olan, “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan” ifadesi(KTVKK m.3/a-1), kültür varlığının günümüze ait olan varlıkları da kapsayacak şekilde yorumlanabileceği, yorumlanması gerektiği açıktır. Çünkü tarihi devirler ifadesi, günümüzü de kapsamaktadır. Çağımız da tarihi devirlerin içerisindedir ve yaşadığımız zaman tarihe doğru bir akış halindedir. Bir nesnenin pek yakın dönemin, hatta bugünün yapıtı olması, koşulları varsa, gelecek kuşaklara aktarılmasını gerektiren özelliklere sahipse, kültür varlığı olarak kabulüne engel oluşturmaz[7].

  1. B.     TABİAT VARLIĞI

Tabiat varlığı, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin düzenleme ve tedbirlere konu olan, insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olan ve insanlık tarihinin anlaşılması bakımından değer ifade eden tabii oluşumları ifade eder. Tabiat varlıkları, insanlık tarihindeki yerleri nedeniyle milletlerarası ve milli hukuk metinlerine konu olmuşlardır. Tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak milletlerarası hukuk metinleri bulunmasına rağmen[8], bu metinlerde tabiat varlığı kavramının tanımlanmasına yönelik açık bir düzenleme yer almamaktadır. Tabiat varlığı kavramının milletlerarası hukuk metinlerinde tanımlanmamış olması, iradi bir seçim olarak ortaya çıkmış gözükmektedir. Tabiat varlığı kavramını tanımlamak, bir açıdan kavram kapsamında getirilen yükümlülüğün kapsamının açıkça belirlenmemesi anlamına gelecektir. Böyle bir durumda, ülkelerin egemenliklerin kullanılmasında bir istisna oluşturan milletlerarası hukuk metinlerinin içeriğinin yeterince açık olmaması sonucu ortaya çıkacaktır. Tabiat varlığı kavramının milletlerarası hukuk metinlerinde tanımlanma gereği duyulmamasının asıl sebebi ise, tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin alınacak tedbirlerin ve bu kapsamda koruma altına alınacak değerlerin neler olduğunun açıkça düzenlenmiş olmasıdır. Milletlerarası sözleşmeyi oluşturan iradeler topluluğu, tabiat varlığı olarak neleri koruma altına alacağını, tek tek saymak suretiyle konuyu açıklamayı ve açıklığa kavuşturmayı tercih ettiğinden tabiat varlığı kavramına ilişkin tanımlama da ulusal düzenlemelere bırakılmıştır[9]. Ancak, doğal miras konusunda Sözleşmede yer alan tanımlama, kültürel mirasa ilişkin düzenlemeye göre daha açıklayıcı olarak ortaya çıkmıştır.

Tabiat varlığı kavramı, Türk Hukuk Sisteminde birçok defa tanımlanmış bulunan bir kavramdır. Kültür varlığı kavramında olduğu gibi, tabiat varlığı kavramı da, hem kanuni düzenlemelerde, hem de idari düzenlemelerde tanımlanmıştır. Tabiat varlığı kavramının tanımlanmasına yönelik ulusal düzenlemelerin temelini Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan tanımlama oluşturmaktadır. 1982 Anayasasında kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak Devlete yüklenmiş bulunan göreve[10] ilişkin idari yapılanmayı, görev ve yetkilerini, uygulamaya ilişkin temel ilke ve kuralları belirleyen düzenleme, koruma faaliyetlerine ilişkin temel kavramları da tanımlayan bir hukuki metindir. Tabiat varlığı, bilimsel ve kültüre açıdan korunması gereken doğal varlıkları ifade etmek üzere ortaya konulmuş bir kavramdır. Kanun koyucu, tabiat varlığını; “jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerler” olarak tanımlamıştır(KTVKK m.3-a/2).

II. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ MİLLETLERARASI KORUNMA GEREKLİLİĞİ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, milli bilinç ve kültür açısından önemli olduğu gibi, insanlık tarihi bakımından da öncelikli bir konudur. Geçmiş çoğu toplumlar tarafından bugün yaşanan hayatın bir parçası olarak kabul edilir[11]. Milli kültürün bileşeni olan değerler, aynı zamanda insanlığın da ortak değeridir. Bir başka ifadeyle, bir ülkenin sahip olduğu kültür ve tabiat değerleri aynı zamanda insanlığın ortak mirası olarak da önem taşımaktadır. İnsanlık ailesinin geçirmiş olduğu evreler, ürettiği kültür değerleri, bu değerlerin oluşum sürecini doğrudan şekillendiren tabiat koşulları/şekilleri, bu değerlere sahip olan milletler kadar diğer milletleri de etkilemekte ve ilgilendirmektedir. Yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak, küreselleşen dünyada, insanlık bir iletişim toplumu görünümüne kavuşmuştur. Bu yeni toplumda siyasi sınırlar önemini yitirmiş ekonomik ve kültürel yapısı güçlü olan toplumlar diğer toplumlar üzerinde etkin olmaya başlamış ve yeni bir küresel düzen ortaya çıkmıştır. Oluşan yenidünya düzeninde nerede olursa olsun, insanlığın geçmişini anlamamıza yardımcı olan, kültür ve tabiat değerlerinin korunması gerekliliği bir genel kabule dönüşmüştür.

İnsanlık, bilimsel ve teknolojik ilerlemelere rağmen, mutluluğu yakalayamamış aksine, sorunları daha artmıştır. Bilimsel ilerlemenin getirdiklerine odaklanan insanlık, bu dönemde neleri kaybettiğinin farkına varamamış ya da oldukça geç kalmıştır. Bu dönemde kaybedilen değerler arasında, kültür ve tabiat varlıkları da yer almaktadır. İnsanlık belli bir dönem, bilimsel gelişme ve teknolojik ilerlemelerin oluşturduğu anafor ve sonucunda ortaya çıkan baş dönmesiyle, kültür ve tabiat varlıklarını koruma gereklerini göz ardı etmek suretiyle tahrip edilmelerine fırsat vermiştir. Oysa insanlığın mutluluğu açısından fiziki çevresinin korunması ve sağlıklı bir fiziki çevrenin sağlanması önemlidir. Bu noktada, birey/insanlık açısından kültür ve tabiat varlıklarının korunması, ihtiyaç duyulan temel değerler arasındadır[12]. Milli yaklaşımların dışında, ferdiyet açısından da, kültür ve tabiat varlıklarının korunması insanlığın korunmasıdır.

Kültür ve tabiat varlıklarının uluslar arası önemi nedeniyle korunması noktasında, uluslar arası hukuk metinleri oluşturulmuştur[13]. Uluslar arası antlaşmalarda kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekliliği ülkelerin iç hukuklarında yer alan düzenlemelere ek olarak yerini almıştır. Antlaşmalara taraf olan ülkeler, kültür ve tabiat varlıklarının korunması çabalarını, insanlığın ortak kültür ve tabiat mirasını koruma bilinci etrafında evrensel bir koruma anlayışına dönüştürmeye taraf olmuşlardır. Bu doğrultuda insanlığın ortak kültür ve tabiat mirasının korunmasına yönelik olarak, uluslar arası yardım fonları, ödenekler devreye konulmuş ve buna bağlı olarak dünya kültür mirası listeleri oluşturulması yoluna gidilerek uluslar arası bir denetim sistemi kurulmuştur.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında olması gereken, ülkelerin ulusal hukuk düzeninde bu değerlerin korunmaya değer bulunması ve toplumun koruma bilinci içerisinde hareket etmesidir. Koruma bilinci bulunmayan toplumların, kültür ve tabiat varlıklarını yok etmesinin önüne uluslar arası tedbirlerle geçilmesi mümkün değildir. Ülkemizde de kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda zorlu bir süreç yaşanmakta, hem ulusal hem de uluslar arası hukuk noktasından koruma faaliyetlerinin garanti altına alınması sağlanmaya çalışılmaktadır. Ancak, bu çalışmaların beklenen sonuçlara ulaşması kolay gerçekleşebilecek bir durum değildir. Çünkü korunacak kültür ve tabiat varlıklarının nicelik ve nitelik olarak fazla olması, mülkiyet hakkıyla koruma arasında kurulması gereken denge, ekonomik yetersizlikler, uygulamanın uzmanlık gerektiren bir iş olması, yavaş işleyen bir süreç olması ve benzeri pek çok sorun koruma çalışmalarının gereği gibi yürütülmesini zorlaştırmaktadır[14].

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasının insanlık açısından taşıdığı değer doğrultusunda, milletlerarası koruma çabaları şekillenmiştir. Koruma çabalarıyla birlikte, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda milletlerarası hukuk metinleri şekillenmiş, bu metinler içerisinde kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusuyla görevli teşkilatlar oluşturulmuştur.

Kültür ve tabiat varlıklarının milletlerarası düzlemde korunmasını sağlamaya yönelik sözleşmeler ve teşkilatlar, kimi zaman var olan bir milletlerarası yapının bünyesinde ortaya çıkabileceği gibi, kimi zaman da belli bir değerin korunması gerekliliğinden hareketle kural konulması ve yeni bir yapılanmaya gidilmesi şeklinde ortaya çıkabilir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda milletlerarası hukuk metinleri ve teşkilatlar, küresel boyutta, bölgesel boyutta ve yerel boyutta ortaya çıkabilir.

Kültür ve tabiat varlıklarının milletlerarası korunması faaliyetlerinde bölgesel boyutlu çalışmalar, var olan bir teşkilatın kendi amaçları doğrultusunda hukuki metinler oluşturulması ve teşkilatlanmaya gidilmesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi[15], bir koruma ihtiyacından hareketle yeni bir yapılanmaya gidilmesi şeklinde de ortaya çıkabilir[16].

Yerel boyutlu koruma çalışmaları birkaç ülkenin işbirliği şeklinde ortaya çıkan uygulamalardır. Genelde ikili andlaşmalar şeklinde, taraf ülkeler, kendilerini ilgilendiren kültürel mirasın korunması konusunda yardım sağlama ve işbirliği yapmak istediklerinde, yerel nitelikli uygulamalara başvururlar.

III. DÜNYA KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASIN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ VE DÜNYA MİRAS KOMİTESİ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, Devletlerin koruması gereken değerler olduğu kadar, milletlerarası camianın da sahip çıkması gereken değerlerdir. Tarih boyunca yaşanan ilerleme ve değişimin arka planında, kültürler arası iletişim ve etkileşimin özel bir yeri vardır. Bir milli kültürün bütünüyle diğer kültürlerden soyutlanması ve ayrıştırılması mümkün olmayacağı gibi, kültürlerin salt milli niteliklerle şekillendiğini iddia etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla, korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarının sadece bir milletin malı sayılması, diğer milletlerin bu konudan ayrık tutulması mümkün değildir. Korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları konusunda milletlerin ortak hareket etmesi bir gerekliliktir. Bu gereklilik, kültür ve tabiat varlıklarının milletlerarası düzeyde korunmasını gerektirmiş ve bu doğrultuda milletlerarası düzenlemeler yapılması suretiyle koruma konusunda görev üstlenecek teşkilatlanma oluşturulması yoluna gidilmesini doğurmuştur.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda görev üstlenen milletlerarası teşkilatları, küresel teşkilatlar ve bölgesel teşkilatlar olarak iki başlık altında toplamak mümkündür.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda milletlerarası teşkilatlar başlığı altında karşımıza çıkan yapılanmalar, Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulmuş olan teşkilatlardır[17].

Küresel ölçekte kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda yapılandırılmış olan en önemli örnek, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi çerçevesinde yapılandırılmış bulunan, Dünya Miras Komitesidir. İnsanlığın ortak değerleri olan kültürel ve doğal varlıklara yönelmiş olan tehditlerin artması bu alanda faaliyette bulunmayı, tedbirler almayı ve teşkilatlar oluşturmayı gerektirmiştir[18].

A. DÜNYA KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASI KAPSAMINDA KORUNACAK DEĞERLER

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesinin tarafı olan ülkeler, insanlığın ortak değeri sayılan kültür ve tabiat varlıklarını koruma altına alma gerekliliği ve iradesiyle bir anlaşmaya varmışlardır. Sözleşme kapsamında yürütülecek koruma faaliyetlerinin başarısı bakımından, kültürel ve doğal mirasın korunması faaliyetlerinin neleri kapsadığının ortaya konulması bir gereklilik olduğunda, tanımlar başlığı altında nelerin Dünya Mirası sayılacağını belirlenmiştir.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin 1. ve 2. maddelerinde yer alan düzenlemeye göre;

“Sözleşmenin amaçları bakımından aşağıdakiler “kültürel miras” sayılacaktır:

Anıtlar: Tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değerdeki mimari eserler, heykel ve resim alanındaki şaheserler, arkeolojik nitelikte eleman veya yapılar, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri.

Yapı toplulukları: Mimarileri, uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değere sahip ayrı veya birleşik yapı toplulukları.

Sitler: Tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar.

Bu Sözleşmeye göre aşağıdaki değerler “doğal miras” sayılacaktır:

Estetik veya bilimsel açıdan istisnaî evrensel değeri olan, fiziksel ve biyolojik oluşumlardan veya bu tür oluşum topluluklarından müteşekkil doğal anıtlar.

Bilim veya muhafaza açısından istisnaî evrensel değeri olan jeolojik ve fizyografik oluşumlar ve tükenme tehdidi altındaki hayvan ve bitki türlerinin yetiştiği kesinlikle belirlenmiş alanlar,

Bilim, muhafaza veya doğal güzellik açısından istisnaî evrensel değeri olan doğal sitler veya kesinlikle belirlenmiş doğal alanlar” şeklinde koruma faaliyetlerinin kapsamının ne olduğu belirlenmiştir. Kültürel ve doğal mirasın korunması çalışmalarında belirlenen bu değerler, sözleşmeye taraf olan ülkelerin yapacakları bireysel koruma çalışmalarının dışında, esas olarak Sözleşme kapsamında ortaya çıkan yapılaşma bağlamında koruma altına alınmış olmaktadır.

Tanımlar başlığı altında belirlenen kültür ve tabiat değerleri, yeterli olup olmadığı tartışılabilir olmakla birlikte, Sözleşmeci taraflarca, insanlığın ortak değeri olarak kabul edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

B. DÜNYA MİRAS KOMİTESİNİN KURULMA GEREKÇESİ

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin giriş kısmında belirtildiği üzere;

“Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Genel Konferansı 17 Ekim-21 Kasım l972 tarihleri arasında Paris’te toplanan on yedinci oturumunda,

Kültürel mirasın ve doğal mirasın sadece geleneksel bozulma nedenleriyle değil, fakat sosyal ve ekonomik şartların değişmesiyle bu durumu vahimleştiren daha da tehlikeli çürüme ve tahrip olgusuyla gittikçe artan bir şekilde yok olma tehdidi altında olduğunu not ederek,

Kültürel ve Doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, bütün dünya milletlerinin mirası için zararlı bir yoksullaşma teşkil ettiğini göz önünde tutarak,

Bu mirasın ulusal düzeyde korunmasının, korumanın gerekli kıldığı kaynakların genişliği ve kültürel varlığın toprakları üstünde bulunduğu ülkenin ekonomik, bilimsel ve teknik kaynaklarının yetersizliği nedeniyle çoğu kez tamamlanmamış olarak kaldığını göz önünde tutarak,

Örgüt yasasının, dünya mirasının muhafaza ve korunmasını sağlamak ve ilgili milletlere gerekli uluslararası sözleşmeleri tavsiye etmek suretiyle bilgi muhafazasını, arttırmayı ve yaymayı öngördüğünü hatırlatarak,

Kültürel ve doğal varlıklara ilişkin mevcut uluslararası sözleşme, tavsiye ve kararların hangi halka ait olursa olsun bu eşsiz ve yeri doldurulmaz kültür varlıklarının korunmasının dünyanın bütün halkları için önemini gösterdiğini göz önünde tutarak,

Kültürel ve doğal mirasın parçalarının istisnaî bir öneme sahip olduğunu ve bu nedenle tüm insanlığın dünya mirasının bir parçası olarak muhafazasının gerektiğini göz önünde tutarak,

Kültürel ve doğal varlıkları tehdit eden yeni tehlikelerin vüsat ve ciddiyeti karşısında, ilgili devletin faaliyetinin yerini almamakla beraber bunu müessir bir şekilde tamamlayacak kolektif yardımda bulunarak, istisnaî evrensel değerdeki kültürel ve doğal mirasın korunmasına iştirakin, bütün milletlerarası camianın ödevi olduğunu göz önünde tutarak,

Bu amaçla, daimi bir temel üzerine ve modern bilimsel yöntemlere uygun olarak, istisnaî değerdeki kültürel ve doğal mirasın kolektif korunmasına matuf etkin bir sistemi kuran yeni hükümleri, bir sözleşme biçiminde kabulünün zorunlu olduğunu göz önünde tutarak,

On altıncı oturumunda bu sorunun uluslararası bir sözleşme konusu yapılmasına karar vermiş olarak,

16 Kasım 1972 tarihinde bu sözleşmeyi kabul eder” denilmek suretiyle, Dünya kültürel ve doğal mirasının korunmasının gerekçesini ve koruma görevinin yerine getirilmesinde var olan ortak çıkarı ortaya koymuşlardır.

Dünya Miras Komitesinin kurulma gerekçesi, insanlığın ortak mirası sayılan, bütün insanlığı ilgilendiren değerlerin korunmasına yönelik olarak imzalanan sözleşmenin uygulanması sürecinde koordinasyon içerisinde gerekli koruma tedbirlerinin uygulanmasını sağlamaktır. Sözleşme hükümlerinin taraf ülkelerce uygulanıp uygulanmadığını takip etmenin yanında, insanlığın ortak değeri olan bir varlığın korunmasında yaşanan tıkanıklığın aşılmasına yönelik çözümler üretilmesi gerekliliği de Komitenin kurulma gerekçesidir[19].

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yürütülecek milletlerarası faaliyetler, Sözleşme kapsamında taraf ülkelere verilen ve ulusal düzeyde yerine getirilmesi gereken yükümlülüklere ek olarak düzenlenmiştir. Öncelikle, her taraf ülke, kendi egemenlik alanında Dünya Mirası sayılan değerlerin korunmasına yönelik tedbirleri alacaktır. Miras Komitesi bir yandan ülkelerin ulusal ölçekte almış olduğu tedbirleri takip edecek, diğer yandan da milletlerarası tedbirler kapsamında ilave uygulamaların gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Bir başka ifadeyle, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında, ülkelerin kültür ve tabiat varlıklarını koruma faaliyetleri üzerinde yakın ve yoğun bir kontrol sistemi oluşturulmaktadır.

  1. C.    DÜNYA MİRAS KOMİTESİNİN OLUŞUMU

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında belirlenmiş bulunan görevlerin yerine getirilmesini gerçekleştirecek bir yapılanmaya gidilmesi, insanlığın ortak değerlerinin korunması bakımından önemlidir. Dünya Miras Komitesi adı altında görev yapacak olan kurul, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) bünyesinde yapılandırılmıştır.

BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Genel Direktörü tarafından Miras Komitesine bir sekretarya atanacaktır. Genel Direktör tarafından atanan görevliler, Dünya Miras Komitesi çalışmalarının idari hizmetlerini yürüteceklerdir.

Dünya Miras Komitesi, Sözleşmeye taraf ülkelerin kendi aralarında başlangıçta seçecekleri 15 üye ülkeyle göreve başlamış, Sözleşmenin tarafı 40 ülke için yürürlüğün başlamasıyla birlikte de sayı 21 üyeye çıkarılmıştır(m.8). Dünya Miras Komitesine üye seçiminde Dünyanın farklı bölgelerinin ve kültürlerinin adilane bir şekilde temsil edilmesine imkân verecek şekilde üyelerin belirlenmesi gerekir.

Sözleşmeye taraf ülkelerce seçilen üyeler, Dünya Miras Komitesinde, üç olağan toplantı dönemi görev yapacaklardır(m.9).

  1. D.    DÜNYA MİRAS KOMİTESİNİN GÖREVLERİ

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yerine getirilmesi gereken tedbirler iki başlık altında düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi genel olarak alınması gereken tedbirlerdir. İkincisi ise Dünya Miras Komitesi tarafından yürütülecek faaliyetlerdir. Dünya Mirasının Korunmasına yönelik olarak alınacak bu iki grup tedbirlerin bir birlerinden ayrılması mümkün değildir. Genel olarak Dünya Mirasının korunması için alınacak tedbirlerle Miras Komitesi tarafından alınacak tedbirler iç içe geçmiş durumdadır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesinin hedefleri bakımından, belirlenmiş bulunan genel tedbirler daha öncelikli ve önemlidir. Genel tedbirler olarak tanımlanacak koruma çalışmaları, taraf ülkeleri ilgilendirdiği gibi, Miras Komitesini de yakından ilgilendirir.

1. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Yönelik Genel Tedbirler

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin 4. maddesi ile 7. maddesi arasında yer alan düzenlemede, Dünya mirası sayılan değerlerin korunmasına yönelik olarak taraflarca alınması gereken tedbirler belirlenmiştir. Sözleşmede yer alan düzenlemeye göre;

“Bu Sözleşmeye taraf olan devletlerden her biri 1. ve 2. maddelerde sözü edilen ve topraklarında bulunan kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevinin öncelikle kendisine ait olduğunu kabul eder. Bunun için kaynaklarını sonuna kadar kullanarak ve uygun olduğunda özellikle mali, sanatsal, bilimsel ve teknik alanlarda her türlü uluslararası yardım ve işbirliği sağlayarak elinden geleni yapacaktır”.

“Bu Sözleşmeye taraf olan her Devlet topraklarındaki kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri amacıyla etkili ve faal önlemlerin alınmasını sağlamak için, mümkün olduğunca her ülkenin kendi koşullarına uygun biçimde şu çabaları gösterecektir:

a) Kültürel ve doğal mirasa, toplumun yaşamında bir işlev vermeyi ve bu mirasın korunmasını kapsamlı planlama programlarına dahil etmeyi amaçlayan genel bir politika benimsemek;

b) Kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri için, halen mevcut değilse, topraklarında bir veya daha fazla hizmet kurumunu, işlevlerini ifaya yeterli olacak görevli ve araçlarla kurmak;

c) Bilimsel ve teknik çalışma ve araştırmaları geliştirmek ve Devletin kültürel ve doğal mirasını tehdit eden tehlikelere karşı harekete geçmesine olanak sağlayacak müdahale yöntemlerini mükemmelleştirmek;

d) Bu mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri, yenileştirilmesi için gerekli olan uygun yasal, bilimsel, teknik, idarî ve malî önlemleri almak ve

e) Kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri konularında eğitim yapan ulusal veya bölgesel merkezlerin kurulmasını veya geliştirilmesini desteklemek ve bu alandaki bilimsel araştırmaları teşvik etmek” üzere,

“Bu Sözleşmeye taraf olan Devletler, 1. ve 2. maddelerde sözü edilen kültürel ve doğal mirasın toprakları üzerinde bulunduğu devletlerin egemenliğine tam olarak saygı göstererek ve ulusal yasaların sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeden, bu tür mirasın, bütün uluslararası toplum tarafından işbirliği ile korunması gereken evrensel bir miras olduğunu kabul ederler.

Taraf devletler, 11. maddenin 2. ve 4. paragraflarında belirtilen kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası ve devamının sağlanması konularında bu mirasa sahip olan devletler istediği takdirde yardım etmeyi bu Sözleşme hükümleri uyarınca üstlenirler.

Bu Sözleşmeye taraf olan her Devlet, Sözleşmeye taraf olan diğer devletlerin topraklarında bulunan ve 1. ve 2. maddelerde sözü edilen kültürel ve doğal mirasa doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarar verebilecek kasıtlı önlemleri almamayı üstlenir”.

“Bu Sözleşmenin amacı bakımından, dünya kültürel ve doğal mirasının uluslararası alanda korunması deyimi, Sözleşmeye Taraf olan Devletlerin kültürel miraslarını saptama ve koruma çabalarına destek olmaya matuf bir uluslararası işbirliği ve yardım sisteminin kurulması olarak anlaşılacaktır”.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin uygulanmasına yönelik olarak alınacak genel tedbirler, iki boyutlu olarak tanımlanmış, taraf ülkelerin kendi iç işleyişlerinde ve milletlerarası düzeyde korumaya yönelik tedbirlerin alınmasına vurgu yapılmıştır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde tanımlanan yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik olarak alınacak genel nitelikli tedbirler esas olarak, Dünya mirası sayılacak değerlerin tespit ve tescillerinin yapılmasına odaklanmaktadır.

2. Dünya Mirasının Korunmasında Miras Komitesinin Görevleri

Dünya Miras Komitesi, korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarının Sözleşme kapsamından insanlığın ortak yararına korunmasına yönelik tedbirleri almakla görevlidir. Dünya Miras Komitesi, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak alınacak tedbirler konusunda, ülke uygulamalarının ve milletlerarası tedbirlerin takibini yapmakla yükümlüdür.

Dünya Miras Komitesi öncelikle, yapacağı koruma çalışmalarında uygulanacak çalışma tüzüğünü belirleyecektir. Dünya Miras Komitesi tarafından oluşturulan bu tüzük Komitenin yapacağı çalışmalarda esas alınacaktır. Miras Komitesi yapacağı faaliyetlerde kendisin yardımcı olmak üzere, danışma organları kurmaya, sorunları tartışmak üzere resmi ve özel kuruluş temsilcilerini toplantılara çağırmaya yetkilidir(m.10).

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin 11. maddesinde yer alan düzenlemede Dünya Miras Komitenin yerine getirmesi gereken görevler sıralanmıştır.

1. Bu Sözleşmeye Taraf olan her Devlet, kültürel ve doğal mirasının bir parçasını oluşturan, kendi topraklarında bulunan ve bu maddenin 2. paragrafındaki listeye girmesi uygun olan kültürel varlıklarının bir envanterini, mümkün olan en kısa sürede, “Dünya Kültür Mirası Komitesi”ne sunacaktır. Nihaî addedilmeyecek olan bu envanter söz konusu kültürel varlığın yerini ve önemini gösteren belgeleri ihtiva edecektir.

2. Komite, 1. Paragraf uyarınca Devletlerce verilen envanterlere dayanarak, bu Sözleşmenin 1. ve 2. maddelerinde tanımlandığı üzere, saptamış olacağı ölçütlere göre istisnaî evrensel değerde mütalâa ettiği, kültürel veya doğal mirasın parçasını oluşturan varlıkların bir listesini yapacak, güncel hale getirecek ve “Dünya Kültür Mirası Listesi” başlığı altında yayınlanacaktır. En geç her iki yılda bir, güncelleştirilmiş bir liste dağıtıma tâbi tutulacaktır.

3. Bir varlığın Dünya Kültür Mirası Listesine alınması, ilgili Devletin onayını gerektirir. Üzerinde birden çok devletin egemenlik veya kaza hakkı iddiasında bulunduğu bir toprakta bulunan bir kültürel varlığın listeye alınması anlaşmazlığa taraf olan devletlerin haklarını hiç bir biçimde etkilemeyecektir.

4. Komite, Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunup korunması için çok büyük çapta çalışmaları gerektiren ve bu maksatla işbu Sözleşme çerçevesinde yardım talep edilmiş olan kültürel varlıkların bir listesini,”Tehlike Altındaki Dünya Kültür Mirası Listesi” başlığı altında durum gerektirdikçe düzenleyecek, güncelleştirecek ve yayınlayacaktır. Söz konusu liste, gerekli çalışmaların tahminî bedelini de içerecektir. Liste, kültürel ve doğal mirası oluşturan varlıklardan, yalnız hızlı bozulma nedeniyle yok olma tehdidi, büyük çapta resmî veya özel projeler veya hızlı kentsel veya turistik gelişim projeleri; toprağın kullanım veya mülkiyetindeki değişikliklerin neden olduğu tahribat; bilinmeyen nedenlere bağlı büyük değişiklikler; herhangi bir nedenle bir varlığın terk edilmesi; silâhlı bir çatışmanın çıkması veya çatışma tehdidi; âfet ve felâketler; ciddi yangınlar, depremler, yer kaymaları; volkanik patlamalar; su düzeyindeki değişmeler, su baskınları ve gelgit dalgaları gibi ciddi ve belirgin tehlikelerin tehdidi altında bulunanları içerebilir. Âcil ihtiyaç halinde Komite, herhangi bir zamanda tehlike altındaki Dünya Kültür Mirasının korunmasına yönelik olarak tarafları uyarabilir.

5. Komite, kültürel veya doğal mirasa ait bir varlığın bu maddenin 2. ve 4. paragraflarında belirtilen iki listeden her birine dahil edilmesinde temel alınacak ölçütlerin tanımını yapacaktır.

6. Bu maddenin 2. ve 4. paragraflarında belirtilen iki listeden birine dâhil edilme isteğini reddetmeden önce, Komite, söz konusu edilen kültürel veya doğal varlığın toprakları üzerinde bulunduğu devlete danışacaktır.

7. Komite, ilgili Devletlerin onayıyla, bu maddenin 2. ve 4. paragraflarında atıfta bulunulan listelerin hazırlanması için gerekli olan çalışma ve araştırmaları koordine ve teşvik eder.

Kültürel ve doğal mirasa ait olan bir varlığın 11. maddenin 2. ve 4. paragraflarında sözü edilen her iki listeye de dâhil edilmemiş olması hiçbir şekilde onun bu listelere dahil edilme sonucu olanlar dışındaki amaçlar için istisnaî değeri olmadığı anlamına gelmeyecektir(m.12).

Sözleşmenin 13. maddesinde yer alan düzenlemeye göre de Dünya Miras Komitesi;

1. Dünya Kültür Mirası Komitesi, bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin, topraklarında bulunan ve 11. maddenin 2. ve 4. paragraflarında sözü edilen listelere dâhil olan veya dahil edilmesi muhtemel bulunan Kültürel ve doğal mirasın bir parçasını oluşturan varlıklara ilişkin olarak yaptıkları, uluslararası yardım isteklerini alır ve inceler. Bu tür istekler, bu tür varlıkların korunmasını, muhafazasını, teşhirini veya yenilenmesini sağlamaya yönelik olabilir.

2. Bu maddenin 1. paragrafı çerçevesindeki uluslararası yardım istekleri, ön incelemeler daha ileri araştırmaların yararlı olacağını gösterdiği takdirde, 1. ve 2. maddelerde tanımlanan kültürel ve doğal varlıkların saptanmasıyla ilgili olabilir.

3. Komite, bu isteklere ilişkin olarak yapılacak olan işlemi kararlaştıracak, uygun olması durumunda yapacağı yardımın niteliği ve boyutunu belirleyecek ve gerekli tertiplerin ilgili hükümet ile kendi adına alınması için yetki verecektir.

4. Komite, çalışmaları için bir öncelik sırası saptayacaktır. Bunu yaparken, koruma gerektiren kültür varlığının dünya kültürel ve doğal mirası içindeki önemini, bir doğal çevreyi veya dünya milletlerinin dehasını ve tarihini en iyi biçimde temsil niteliği olan varlığa uluslararası yardım yapılması zorunluluğunu, yapılacak işin ivediliğini, tehdit altındaki varlıkların topraklarında bulunduğu Devletlerin kaynaklarının durumunu ve özellikle, kendi olanaklarıyla bu tür varlıkları ne dereceye kadar koruyabildiklerini göz önünde bulunduracaktır.

5. Komite, uluslararası yardım yapılmış olan varlıklarla ilgili olarak bir listeyi hazırlayacak, güncelleştirecek ve duyuracaktır.

6. Komite, Sözleşmenin 15. maddesi gereğince kurulan Fon’un kaynaklarının kullanımı konusunda karar sahibi olacaktır. Bu kaynakları arttırma yollarını arayacak ve bu amaç için faydalı bütün tedbirleri alacaktır.

7. Komite, Sözleşmenin amaçlarına benzer amaçları olan, uluslararası ve ulusal örgütler ve hükümetlerarası veya hükümet dışı örgütlerle işbirliği yapacaktır. Komite, programlarının ve projelerinin uygulanması için, bu tür örgütlere özellikle Kültürel Varlıkların Muhafazası ve Restorasyonu Çalışmaları Uluslararası Merkezi’ne (Roma Merkezi), Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’ne (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’ne (IUCN) ve ayrıca resmi ve özel kurum ve kişilere çağrıda bulunabilir.

8. Komitenin kararları oylamada bulunan ve oy veren üyelerin üçte iki çoğunluğuyla alınır. Komite üyelerinin çoğunluğu, nisabı oluşturur.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında kurulmuş bulunan Dünya Miras Komitesi, taraf ülkelerce Sözleşme kapsamında yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin takibinden, Sözleşme kapsamında korunması gerekli görülen kültür ve tabiat varlıklarının tespitinin sağlanmasında, tespiti yapılan miras değerlerinin koruma gereksinimlerine göre sınıflandırılmasından, koruma ihtiyacına göre gereken tedbirlerin alınmasından, aksamalara müdahale edilmesinden, sorumluluğunu yerine getirmeyen ülkelerin ikaz edilmesinden, koruma çalışmalarına yönelik olarak yapılacak mali desteklerin kullandırılmasından ve benzeri birçok konudan sorumludur. Dünya Miras Komitesi, sözleşme kapsamında insanlığın ortak değeri sayılan kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak ülke uygulamalarının takip ve denetimini gerçekleştirmek üzere, miras değerlerini incelemeyen raporlara göre karar verebileceği gibi, kendisi doğrudan bu ülkelere gitmek suretiyle, korunması gereken değerin yerinde incelenmesi ve durumun bizzat görülmesi suretiyle de karar alabilecektir.

Dünya Mirası Komitesi, insanlığın ortak değerlerinin korunması ve yarınlara aktarılması suretiyle insanlığın hizmetine sunulması konusunda görev üstlenmiş en önemli milletlerarası kuruluştur. Dünya Miras Komitesi tarafından alınacak kararlara uygun hareket edilmesi taraf ülkelerin Sözleşmeden doğan sorumluluklarıdır. Dünya Miras Listelerinin oluşturulması, bu listelerin oluşturulmasında kullanılan ölçütlere göre yapılacak müdahalenin aciliyetine karar verilmesi ve yapılacak uygulamaların belirlenmesi insanlığın ortak değerlerinin korunması bakımından önemlidir. Dünya Miras Komitesi kararlarında tarafsız bir şekilde, kültürler arasında ayrım yapılmaksızın karar alınması, önemlidir. Dünya Miras Komitesinin tarafsızlığı, üye olarak seçilecek ülkelerin Dünyanın çeşitli bölgelerinden ve farklı kültürlerinden ülkelerin komiteye dengeli bir şekilde üye seçilmesiyle sağlanacaktır.

E. DÜNYA MİRASININ KORUNMASINDA MALİ DESTEKLER

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde yer alan koruma tedbirlerinin yaşama geçirilmesinde yaşanabilecek olası ekonomik sıkıntıların aşılması ve insanlığın ortak değeri olan varlıkların korunmasının sağlanmasına yönelik olarak, koruma fonu oluşturulması yoluna gidilmiştir. Dünya Mirası Fonu adı altında oluşturulacak mali kaynaklar, Dünya Mirası sayılan kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak ekonomik kaynak ihtiyacının karşılanmasını sağlayacaktır. Dünya Mirası Fonu, UNESCO tarafından sağlanan kaynaklar ve taraf ülkelerce yapılan ödemeler başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan sağlanacak yardımlardan oluşacaktır. Oluşturulan Dünya Mirası Fonuyla insanlığın ortak miras değerlerinin korunma ihtiyacına göre harcama yapılacaktır.

1. Dünya Miras Fonunun Oluşumu ve Kaynakları

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin 15. maddesinde yer alan düzenlemede, Miras Fonunun kurulması ve temel ilkeler düzenlenmiştir. Buna göre;

“1. İstisnaî Evrensel Değeri olan Dünya Kültürel ve Doğal Mirasını korumak için “Dünya Mirası Fonu”adı altında bir Fon kurulmuştur.

2. Fon, UNESCO’nun Malî tüzüğü hükümlerine uygun olarak vakıf şeklinde teşkil edilecektir.

3. Fon’un kaynakları aşağıdakilerden oluşacaktır.

a) Bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin yaptıkları zorunlu ve gönüllü katkılar;

b) Aşağıdaki kaynaklardan sağlanabilecek katkı, hibe ve bağışlar;

i) Diğer Devletler;

ii) Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Birleşmiş Milletler Sisteminin diğer örgütleri, özellikle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve diğer hükümetlerarası örgütler;

iii) Resmi veya özel kurum ve kişiler,

c) Fon’un kaynaklarından sağlanan her türlü faiz geliri;

d) Fon’un yararına düzenlenen faaliyetlerden sağlanan bağış ve gelirler ve

e) Dünya Mirası Komitesi’nce hazırlanacak Fon yönetmeliğinde belirtilen diğer bütün kaynaklar.

4. Fon’a yapılan katkılar ve Komite için sağlanmış olan diğer tür yardımlar ancak Komite’nin belirleyeceği amaçlar için kullanılabilir. Komite, yalnız belirli bir program veya projede kullanılmak üzere yapılan katkıları, bu program veya projenin yürütülmesinin komitece kararlaştırılmış olması şartıyla kabul edebilir. Fon’a yapılan katkılar hiçbir siyasal koşula bağlanamaz”.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinin 16. maddesinde yer alan düzenlemede, Dünya Mirası Fonuna mali destek sağlanması konusunda uyulması gereken ilkeler ve usuller düzenlenmiştir. Buna göre;

“1. Bu Sözleşmeye taraf Devletler ilâve gönüllü katkıda bulunma hakları haleldar edilmeden Dünya Mirası Fonuna muntazaman iki yılda bir katkıda bulunmayı taahhüt ederler. Bu katkıların bütün Devletlere uygulanabilecek tek bir yüzdeye göre hesaplanan miktarı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Genel Konferansı sırasında, toplanan sözleşmeye taraf Devletlerin genel kurulu tarafından kararlaştırılacaktır. Genel Kurulun bu kararı, bu maddenin 2. paragrafında öngörülen beyanı yapmamış olan, hazır bulunan ve oy veren Taraf devletlerin çoğunluğu ile alınır. Sözleşmeye taraf Devletlerin zorunlu katkısı hiç bir surette Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün mutat bütçesine yaptıkları katkının % 1′ inden fazla olamaz.

2. Ancak, bu Sözleşmenin 31. ve 32. maddelerinde atıfta bulunulan her Devlet, onay, kabul veya katılma belgelerinin verilmesi sırasında bu maddenin 1. paragrafı hükümleriyle bağlı olmayacağını bildirebilir.

3. Bu maddenin 2. paragrafında sözü edilen bildirimi yapmış olan Sözleşmeye Taraf bir Devlet, her an Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Genel Direktörünü haberdar ederek sözü geçen bildirimi geri alabilir. Ancak bildirimin geri alınması, bu Devletin zorunlu katkısı bakımından, Sözleşmeye Taraf olan Devletlerin bir sonraki Genel Kurulu tarihine kadar hüküm ifade etmeyecektir.

4. Komite’nin faaliyetlerini etkili biçimde planlayabilmesi için, bu Sözleşmeye taraf olan Devletlerden bu maddenin 2. paragrafında sözü edilen bildirimi yapmış olan Taraf Devletlerin katkıları, düzenli olarak her iki yılda bir ödenecek ve bu katkı, bu maddenin 1. paragrafı hükümleriyle bağlı oldukları takdirde ödeyecekleri katkılardan az olmayacaktır.

5. Bu Sözleşmeye taraf olan herhangi bir Devlet, içinde bulunulan yıl ile ondan hemen önceki yıla ait zorunlu veya gönüllü katkılarından borçlu ise Dünya Kültür Mirası Komitesi üyeliğine seçilemeyecektir; ancak bu hüküm ilk seçime uygulanmayacaktır.

Komite üyeliğinde bulunan böyle bir Devletin görev süresi, bu Sözleşmenin 8. Maddesinin 1. paragrafında belirtilen seçimler yapıldığı zaman sona erer”.

2. Dünya Miras Değerlerine Yardım Sağlanması

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde koruma altına alınan değerlerin, mali sıkıntılardan dolayı korunma güçlüğü yaşanmasının önüne geçilmesini sağlamaya yönelik olarak, Dünya Miras Fonu oluşturulmuştur. Oluşturulan fonun kullanılmasında korunacak değerlerin önemini ve korunma ihtiyacının aciliyetine göre karar alınması zorunludur.

Sözleşme kapsamında yürütülecek mali yardımın tabi olacağı esas ve ilkeler, taraflarca belirlenmiştir. Sözleşmeye taraf olan herhangi bir Devlet topraklarında bulunan istisnaî evrensel değere sahip kültürel ve doğal mirasın bir parçasını oluşturan varlıklar için uluslararası yardım isteyebilir. Elinde bulunan ve Dünya Miras Komitesinin bir karara varmasını sağlayacak nitelikteki, bilgi ve belgeleri de bu yardım istemiyle birlikte Komiteye sunar(m. 19).

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesiyle sağlanan uluslararası yardım, kültürel ve doğal mirasın parçasını oluşturan varlıklardan yalnız Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin saptamış olacağı ölçütlere göre istisnaî evrensel değerde mütalâa ettiği, kültürel veya doğal mirasın parçasını oluşturan varlıkların bir listesini yapacak, güncel hale getirecek ve “Dünya Kültür Mirası Listesi” başlığı altında veya Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunup korunması için çok büyük çapta çalışmaları gerektiren ve bu maksatla işbu Sözleşme çerçevesinde yardım talep edilmiş olan kültürel varlıkların bir listesini,”Tehlike Altındaki Dünya Kültür Mirası Listesi”[20] başlığı altında listelerden birine girmesine karar verdiği veya karar verebileceği varlıklara yapılabilir(m.20).

Dünya Miras Fonundan yardım istenilmesi durumunda, Dünya Miras Komitesine yapılan başvurunun taşıması gereken nitelikler ve taleplerin değerlendirilmesinde uyulacak esaslar Sözleşmenin 21. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre;

“1. Dünya Mirası Komitesi, Uluslararası yardım isteklerini değerlendirme usullerini saptayacak ve özellikle tasarlanan faaliyet, gerekli çalışma, bunlara ait fiyat tahmini, ivedilik derecesi ve yardımı isteyen Devletin kaynaklarının bütün harcamaları karşılayamamasının nedenlerini içerecek yardım talebinin muhtevasını belirleyecektir. Bu tür talepler, mümkün olduğunca uzman raporlarıyla desteklenmelidir.

2. Felâket ve doğal âfetler nedeniyle yapılan talepler, âcil çalışma gerektirebilmeleri nedeniyle, bu tür hadiselere karşı bir ihtiyat fonu ayırmış bulunması gereken Komite tarafından hemen, öncelikle değerlendirmeye alınmalıdırlar.

3. Komite, bir karara varmadan önce gerekli gördüğü inceleme ve danışmalarda bulunacaktır”.

Dünya Miras Fonundan yapılacak yardımlar mali yardımlarla sınırlı değildir. Dünya Miras Listesinde bulunan değerlerin korunmasına yönelik olarak yapılacak yardımlar, Sözleşmenin 22. maddesinde belirlenmiştir. Düzenlemeye göre;

“Dünya Kültür Mirası Komitesi’nce verilen yardımlar aşağıdaki biçimlerde olabilir:

a) Bu sözleşmenin 11. maddesinde tanımlanan Dünya Miras Listesi ve Tehlike Altında Bulunan Miras Listesinde bulunan kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesinden çıkan sorunlarla ilgili sanatsal, bilimsel ve teknik incelemeler,

b) Onaylanan çalışmanın doğru biçimde yürütülmesini sağlamak için uzmanların, teknisyenlerin ve nitelikli işgücünün temini,

c) Kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesi alanlarında her düzeydeki görevli ve uzmanların eğitimi,

d) İlgili Devletlerin sahip olmadığı veya elde edebilecek durumda olmadığı araçların sağlanması,

e) Uzun vadede ödenebilecek düşük faizli ve faizsiz borçlar,

f) İstisnaî durumlarda ve özel nedenlerle, geri ödenmesi gerekmeyen hibeler”.

Dünya Kültür Mirası Komitesi, ulusal veya bölgesel merkezlere de kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesi alanlarında bütün düzeylerdeki görevli ve uzmanların eğitimi konusunda uluslararası yardım sağlayabilir(m.23).

Büyük çaptaki uluslararası yardımdan önce, ayrıntılı bilimsel, ekonomik ve teknik incelemelerde bulunulacaktır. Bu incelemeler, doğal ve kültürel mirasın korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesi için en ileri teknikleri araştıracak ve sözleşmenin amaçlarıyla uyumlu olacaktır. İncelemeler, ilgili devletin mevcut kaynaklarının rasyonel kullanımı yollarını da araştıracaktır(m.24).

Genel bir kural olarak, gerekli çalışmanın bedelinin yalnız bir bölümü uluslararası toplum tarafından karşılanacaktır. Uluslararası yardımdan yararlanan devletin katkısı, kaynaklarının buna elverişli olmaması dışında her program veya projeye ayrılan tüm kaynakların önemli bir payını oluşturacaktır(m.25).

Dünya Kültür Mirası Komitesi ve yardım alan devlet yaptıkları anlaşmayla, bu sözleşme hükümleri gereği uluslararası yardım sağlanan bir program veya projenin yürütüleceği koşulları saptayacaklardır. Anlaşmayla koyulan kurallara uygun olarak himaye altına alınmış varlığın korunmasına, muhafazasına ve teşhirine devam etme sorumluluğu bu uluslararası yardımı alan devlete ait olacaktır.

 

SONUÇ

Kültür ve tabiat varlıkları, varlığı topraklarında barındıran ülkeler açısından önemli olduğu gibi, doğrudan ya da dolaylı olarak bu varlıklarla ilgili olan toplumlar açısından da önemlidir. Toplumların kültür ve tabiat varlıklarıyla olan ilgileri paralelinde bu varlıkların korunmasına yönelik faaliyetlere taraf olmaları gereklilik olarak ortaya çıkar. Ülkeler, kendi kültürleriyle ilgili bulunan kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda, kendi ülkelerinde yürütecekleri koruma faaliyetlerine ek olarak, diğer ülkelerde bulunan değerlerle ilgili de koruma faaliyetleri yürütebilirler ya da yürütülen faaliyetlere katılabilirler. Bu tür koruma faaliyetleri kültür ve tabiat varlıklarının ülkeler düzeyinde korunmasına yönelik faaliyetlerdir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında, korunacak değerlerin insanlığın ortak varlığı olduğundan hareketle küresel ölçekli koruma tedbirleri alınır. Kültür ve tabiat varlıklarının küresel ölçekte korunması çabaları, insanlığın ortak geçmişinden izler taşıyan değerlerin, evrensel kültür adına korunması koruma altına alınması ve değerlendirilmesine yöneliktir. Kültür ve tabiat varlığı olarak korunması gereken her değerin, evrensel boyutta bir ilgisi ve değeri bulunur. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı iletişim imkânları, kültür ve tabiat varlıklarının evrensel değerinin fark edilmesine katkı sağlamıştır. Evrensel kültürün parçası olan değerlerin korunmasında küresel ölçekte tedbirler alınması gerekliliği duyulmuştur. Küresel ölçekli koruma gereksinimi, korumanın hukuki altyapısının kurulması ve teşkilatlanmaya gidilmesi sonucunu doğurmuştur.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak Birleşmiş Milletler çatısı altında oluşturulan Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, kültür ve tabiat varlıklarının milletlerarası korunmasının temel felsefesini ortaya koyan bir isimlendirmedir. Kültür ve tabiat varlıkları, insanlığın kültürel ve doğal mirası olarak korunması gereken değerlerdir.

Kültürel ve doğal mirasın korunması konusunda görevlendirilmiş bulunan Miras Komitesi, insanlığın ortak mirası sayılan değerlerin korunması noktasında gözetim, denetim ve uygulama görevi yürütecektir. Kültürel ve doğal mirasın korunmasında asıl sorumluluk taraf ülkelere verilmiştir. Taraf ülkelere yapılacak ekonomik desteklemeler, teşvik edici olmakta, tehlikede olan miras listesine alınma ve miras listesinden çıkarma belli oranda yaptırım etkisi göstermekle birlikte, kültürel ve doğal mirasın korunmasında etkin sonuçlar alınmasına sınırlı elverişlidir. Miras Komitesinin yetkilerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır. Miras Komitesi, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında görev alan her türlü milletlerarası sivil ve resmi organizasyonun üst çatısı olarak kabul edilmelidir. Milletlerarası alanda kültürel ve doğal mirasın korunması konusunda yürütülecek çabalarda, Miras Komitesiyle koordinasyon içerisinde çalışılması kuralı getirilmelidir.

Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesiyle taraf ülkelere yüklenen görevlerin yeniden düzenlenmesi ve Miras Komitesiyle olan ilişkilerin etkinliğinin artırılması gerekir. Miras Komitesi tarafından koruma gereklerine aykırı hareket eden ülkelerle ilgili yaptırım imkânı getirilmelidir. Kültürel ve doğal mirasın korunması bilincinin oluşturulmasına yönelik politikalar geliştirilmesi, miras olarak değerlendirilecek varlıkların bilinirliğinin sağlanması gerekir.

Uluslararası turizm faaliyetleri kapsamında, kültür turizminin de dâhil edilmesi, kültür turizminin teşvik edilmesi, aynı zamanda Dünya miras listesine alınmaya farklı bir anlam yükleyecektir. Kültür turizminin gelişmesi, bir yandan miras listesinde olanlar başta olmak üzere, kültürel ve doğal değerlerin korunmasına yönelik farkındalık oluşturacak, diğer yandan ekonomik getirisi nedeniyle kültürel ve doğal mirasa sahip olan ülkeler ve toplumlar, koruma konusunda daha istekli hale geleceklerdir.

 

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ PROF. DR. İLHAN ONAT ARMAĞANI 2011


[1] Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[2] MUMCU, Ahmet. Eski Eserler Hukuku ve Türkiye II, AÜHFD, Yıl: 1969, Cilt: 26, Sayı: 3-4, s.47-48

[3]PROTT, Lyndel V., “The International Movement of Cultural Objects”, International Journal of Cultural Property, V:12, USA 2005, s.230.

[4] Kültür ve tabiat varlığı kavramının karşılığı olarak, çeşitli kavramlar tercih edilmektedir. Osmanlı Hukukunda konuyu düzenleyen hukuki metin olan Asar-ı Atika Nizamnamesinde, asar-ı atika kavramı kullanılmıştır. Öğretide, ERKUT, kültürel miras kavramını kullanmıştır. ERKUT, Celal, Kültürel Mirasın Korunması Hukuku, Yıldızhan Yayla’ya armağan, İstanbul 2003, s.285 v.d.- Akipek, eski eserlere ticari niteliği ağır basan bir içerik kazandırdığı iddiası ile “mal” kelimesi yerine “varlık” kelimesinin kullanılmasının anlamsız olduğunu, özellikle İngilizce kaleme alınmış eserlerde yaygın olarak kullanılan “cultural property” teriminin karşılığı olarak “kültür malları” ibaresini kullanmayı tercih ettiğini belirtmektedir. AKİPEK, Serap, Ulusal ve Uluslararası Hukuk Açısından Kültür Malları, Ankara 1999, s.26 v.d.-MUMCU, kültür ve tabiat varlığı kavramı yerine “Eski Eser”  ifadesini kullanmıştır. Yazar bu tanımlama tercihini, 1961 Anayasasının 50. maddesinde yer alan, “Tarih ve kültür değeri olan anıt ve eserleri korumayı sağlamak” şeklinde Devlete yüklenen görev tanımlamasına rağmen ortaya koymaktadır. MUMCU, Ahmet. Eski Eserler Hukuku ve Türkiye I, AÜHFD, Yıl: 1971, Cilt: 28, Sayı: 1-4, s.42-43

 

[5] Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına milletlerarası temel hukuk metni konumunda bulunan “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi” kültür ve tabiat varlıklarını ayrı başlıklar altında tanımlamayı tercih etmiştir.

[6] Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, Silahlı Bir Çatışma Anında Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlere İlişkin Sözleşme başlıkları konu olarak kültür varlığı kavramına odaklanan metinlerdir.

[7] UMAR, Bilge/ÇİLİNGİROĞLU, Altan. Eski Eserler Hukuku, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İşletmesi Yayınları No:11, Ankara-1990, s.41-42

[8] Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (RAMSAR Sözleşmesi), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve benzeri sözleşmelerde, tabiat varlıklarının korunmasına yönelik konular düzenlenmiş olmakla birlikte, tabiat varlığı kavramının tanımlanmasına yönelik genel bir düzenleme yer almamaktadır.

[9] Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde; “Estetik veya bilimsel açıdan istisnaî evrensel değeri olan, fiziksel ve biyolojik oluşumlardan veya bu tür oluşum topluluklarından müteşekkil doğal anıtlar.

Bilim veya muhafaza açısından istisnaî evrensel değeri olan jeolojik ve fizyografik oluşumlar ve tükenme tehdidi altındaki hayvan ve bitki türlerinin yetiştiği kesinlikle belirlenmiş alanlar,

Bilim, muhafaza veya doğal güzellik açısından istisnaî evrensel değeri olan doğal sitler veya kesinlikle belirlenmiş doğal alanlar” doğal miras olarak korunacak değerler olarak tanımlanmıştır(m.2).

[10] 1982 Anayasasında, Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması başlıklı 63. maddesinde, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak Devletin görevleri arasında sayılmıştır. Konunun ayrıntısının kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir.

[11] CLEERE H. F.(Editör), Archaeological Haritage Management in the Modern World. Unwin Hyman Ltd. Press London UK, 1989,  s.6

[12] ÇEÇENER, Besim. İstanbul’un Kültür ve İmar Sorunları, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul 1995, s.162-169

[13] Bu konuda çeşitli sözleşme metinleri ve düzenleme karşımıza çıkmaktadır. Bir kaçından bahsetmek gerekirse; 1-Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (16.11.1972), Türkiye Sözleşmeye 14.4.1982 Tarih ve 2658 Sayılı Katılmanın Uygun Bulunması Kanunuyla dâhil olmuş olup, 20.4.1982 tarih ve 17670 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 2-Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi (3.10.1985), Türkiye Sözleşmeyi 3534 Sayı ve 13.4.1989 tarihli Kanunla uygun bulmuştur(RG S. 20145, Tarih 20.4.1989). 3-Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (16.01.1992), Türkiye 5.8.1999 tarih ve 4434 Sayılı Kanunla sözleşmeye katılmıştır (RG; 23780, Tarih:08.08.1999).

Sözleşme niteliğinde olmamakla birlikte kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında öne çıkan bir başka metin ise 1964 Venedik Tüzüğüdür. Anıtlar ve sit alanlarının korunması ve restorasyonu konusunda ilkeleri belirleyen temel kararların, Gayrı Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 24.09.1963 Tarihinde almış olduğu 3674 Sayılı kararla, anıtlar ve sitlerle ilgili yapılacak işlerde uygulamasına karar verilmiştir.

[14] Kültürel ve doğal mirasın korunmasında ekonomik sorunların aşılması, bu değerlerin turizm alanında doğru değerlendirilmesiyle mümkün olabilecektir. Kültür ve tabiat varlıklarını koruma konumunda bulunan ülkeler, henüz kültürel ve doğal mirasın korunmasının turizm açısından taşıdığı potansiyeli tam olarak görememişlerdir. Kültürel ve doğal mirasın korunmasıyla turizm arasındaki ilişki için bakınız: MCKERCHER, Bob/CROS, Hilary Du. Cultural Tourism, The Partnership Between Tourism And Cultural Heritage Management, The Hovarth Hospitality Press. New York 2002, s.13-21

[15] Avrupa Konseyi, amaçları doğrultusunda, Avrupa’nın mimari mirasının korunmasını sağlamaya yönelik olarak, Avrupa Mimari Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmeyi şekillendirmiştir.

[16] Akdeniz Havzasının korunması gerekliliğinden hareketle, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme hazırlanmış ve Akdeniz’le ilgili olan ülkeler tarafından imzalanarak yeni bir yapılanma oluşturulmuştur.

[17] Küresel ölçekte, ortak hareket etme ve koruma tedbirleri alma konusu, sadece kültürel ve doğal mirasla sınırlı değildir. Kültürel ve doğal mirasın korunmasına oranla çok daha yoğun çaba harcanan alanlardan biri de deniz alanlarının korunması konusudur. Denizlerin kirlenmesine karşı tedbir alınması çabaları, ortak değerlerin korunması konusunda birlikte hareket etme bilincinin oluşmasında etkili olmuştur. Bakınız: ANLAR GÜNEŞ, Şule. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Deniz Çevresinin Korunması, AÜHFD, Yıl:2007, Cilt: 56, Sayı: 2

[18] AKİPEK, Serap. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasının Korunmasına Dair Sözleşme’nin Değerlendirilmesi, AÜHFD Yıl: 2001, Cilt: 50, Sayı:4, s.13-40

[19] Dünya Miras Komitesi olmasa da ülkeler, kültürel ve doğal değerlerin korunması çalışmalarını yürüteceklerdir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında ülkelerin milli gerekler doğrultusunda harekete geçmeleri ve koruma tedbirlerini almaları kaçınılmazdır. Gerekçeler, hassasiyet ve yaklaşımlar farklı olsa dahi, ülkeler koruma konusunda hareketsiz kalamazlar. Koruma faaliyetlerinin teorik altyapısı konusunda bakınız: AHUNBAY, Zeynep. Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon, 3. Bası, Yapı-Endüstri Merkezi, Yapı Yayın No: 28, İstanbul 2004, s.8-18

[20] Tehlike Altında Bulunan Dünya Miras Listesi; kültürel ve doğal mirası oluşturan varlıklardan, yalnız hızlı bozulma nedeniyle yok olma tehdidi, büyük çapta resmî veya özel projeler veya hızlı kentsel veya turistik gelişim projeleri; toprağın kullanım veya mülkiyetindeki değişikliklerin neden olduğu tahribat; bilinmeyen nedenlere bağlı büyük değişiklikler; herhangi bir nedenle bir varlığın terk edilmesi; silâhlı bir çatışmanın çıkması veya çatışma tehdidi; âfet ve felâketler; ciddi yangınlar, depremler, yer kaymaları; volkanik patlamalar; su düzeyindeki değişmeler, su baskınları ve gelgit dalgaları gibi ciddi ve belirgin tehlikelerin tehdidi altında bulunanları içerecektir.