2863 SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA YER ALAN YAPTIRIM HÜKÜMLERİ VE ETKİNLİK SORUNLARI

                                                                                  Nusret İlker ÇOLAK*

ÖZET

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, insanlığın hafızasının korunması demektir. Tarihsel süreçte, insan elinin, iradesinin ve emeğinin ürünü olan varlıkların korunması önemlidir. İnsan elinin ve emeğinin ürünü olan kültür varlıkları kadar, insanlık tarihinin önemli bir öğesi olan tabiat değerlerinin korunması da önem taşır.

Ülkeler, insanlık tarihi bakımından özel öneme sahip bulunan, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda çeşitli politikalar geliştirirler. Politikaların belirlenmesinde, ülkelerin ekonomik, sosyal, kültürel vb durumları etkili olacaktır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında, oluşturulan politikalar esas olarak iki noktaya odaklanmaktadır. Bunlardan birincisi, kültür ve tabiat değerlerinin korunması, iyileştirilmesi ve yaşatılmasına yönelik çalışmalar, ikincisi ise, bu varlıklara zarar veren fiil ve etkenlerin önlenmesine yönelik tedbirlerdir. Kültür ve tabiat varlıklarının zarar görmesini önlemeye yönelik tedbirler içerisinde, bu varlıklara zarar veren davranışların cezalandırılması öne çıkmaktadır. Etkin bir yaptırım düzeni oluşturulması durumunda, koruma çalışmalarının da etkinliği artacaktır.

 

ABSTRACT

The protection of the cultural and natural assets means the protection of the memory of humanity. It is important to protect the assets that have been the products of human work and will in the course history. The protection of the natural assets is important as well as the protection of the cultural assets that are the products of human work and of hand. Countries generate various policies directed at the protection of the cultural and natural assets which are of special importance to the human history. In determination of the policies, the economic, social and cultural, etc. conditions of the countries will be effective. The policies created for the protection of the cultural and natural assets have been focused on two points, the first of which are those works and efforts directed at the protection, the maintenance, and the preservation of the cultural and natural values while the second is concentrated in those measures for the prevention of the acts and doings harmful to such assets. Of the measures directed at the prevention of the harm against cultural and natural assets, punishing the acts damaging such assets is of the major concern. The more effective sanction order is secured; the better the protection to be provided for such assets will be enhanced.

 

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, ulusal ve uluslar arası boyutu bulunan bir konudur. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak önlem alınması gerekliliği, ülkelerin milli hukuklarının yanında taraf oldukları milletlerarası hukuk metinlerinde de düzenlenmiş bulunmaktadır. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmaları bir ya da birkaç ülkenin altından kalkamayacağı kadar büyük, geniş ve önemli bir konudur.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, hukuki metinlerin ötesinde milli kültür değerleri bakımından da önem taşımaktadır. Toplumların milli varlıklarını devam ettirebilmelerinin koşulu olarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekmektedir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik alınacak tedbirlerin ülkelerin ekonomik, kültürel, siyasi ve benzeri özelliklerine göre farklılıklar taşıyabilir. Ülkeler, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda önceliklerini dikkate alarak, koruma tedbirlerini belirleyecektir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak yürütülecek koruma tedbirleri, bir yandan korunması gereken varlıkların yaşatılmasına yönelik olarak yürütülecek pozitif eylemler şeklinde karşımıza çıkarken, diğer yandan kültür ve tabiat varlıklarına zarar veren davranışların önlenmesine yönelik olarak alınacak tedbirler ve uygulanacak yaptırımlar olarak ortaya çıkar.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında alınacak tedbirler kadar, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik tedbirlere aykırı hareket edilmesi durumunda uygulanacak yaptırımlar da koruma faaliyetlerinde etkili olacaktır. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında, kültür ve tabiat varlıklarına zarar verecek davranışların engellenmesi korumaya yönelik iyileştirme tedbirlerinden çok daha öncelikli bir konudur. Kültür ve tabiat varlıklarının insanlar tarafından gerçekleştirilen davranışlar nedeniyle zarar görmesi, koruma konusunda ortaya konulacak politikaların başlangıçta etkisiz hal gelmesi anlamına gelecektir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak yürütülecek idari faaliyetler, anayasa koyucu tarafından devlete yüklenmiş bulunan bir görevdir[1]. Devlet, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak gereken tedbirleri almak, bu tedbirleri yürütecek bir teşkilatlanma oluşturmak suretiyle Anayasada tanımlanmış bulunan görevini yerine getirecektir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması görevi, önemi nedeniyle Anayasal düzeyde düzenlenmesi gereken bir görev olarak kabul edilmiş bulunmaktadır.

Anayasada yer alan kültür ve tabiat varlıklarını koruma yükümlülüğün yerine getirilmesine yönelik olarak alınacak tedbirlerin ayrıntıları, kanunla düzenlenmiştir. Koruma uygulamalarının çerçevesini belirlemek üzere, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Kanunda kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda idari teşkilatlanma, korumaya yönelik olarak alınacak tedbirler ve koruma gereklerine aykırı davranılması durumunda uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir. 2863 sayılı Kanunda getirilen düzenlemeler arasında, kültür ve tabiat varlıklarının korunması gereklerine aykırı davranılması şeklinde ortaya çıkan davranışların cezalandırılmasına yönelik hükümler de yer almaktadır. Kültür ve tabiat varlıklarının zarar görmesine yol açan kişilere karşı uygulanacak idari ve cezai yaptırımlar Kanunda düzenlenmiş bulunmaktadır.

I.KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA DÜZENLENMİŞ BULUNAN YAPTIRIMLAR

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak 2863 sayılı Kanunda düzenlenmiş bulunan yaptırımlar, adli/cezai yaptırımlar ve idari yaptırımlar olarak iki başlık altında toplanabilir.

1.CEZAİ YAPTIRIMLAR

Cezai yaptırımlar, taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak uyulması gereken kurallara aykırı davranılması durumunda uygulanacak yaptırımlardır. Bu yaptırımlar hürriyeti bağlayıcı cezalar ve adli para cezası olarak ikiye ayrılır.

a.Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar

Hürriyeti bağlayıcı cezalar, taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamaya yönelik olarak öngörülmüş cezalardır. Taşınmaz kültür varlığına zarar verme, sit alanlarında izinsiz uygulama yapma, izinsiz eski eser ticareti yapma ve benzeri fiillere, hürriyeti bağlayıcı cezalar uygulanacaktır. Birçok başlık altında düzenlenmiş bulunan hürriyeti bağlayıcı cezalar konusu bir sonraki oturumda, hocalarımız tarafından etraflıca incelenecektir. Bu noktada, sempozyumun konusunu oluşturan tarihi camilerden çalınan kültür varlıkları konusunda ortaya çıkan olumsuzlukların, cezai yaptırım hükümlerinin etkinliğiyle yakından ilgili olduğuna vurgu yapmakta yarar vardır.

b.Adli Para Cezaları

Adli para cezaları, 2863 sayılı Kanunda, hürriyeti bağlayıcı cezalarla birlikte düzenlenmiş bulunan adli yaptırımlardır. Adli para cezaları, hürriyeti bağlayıcı cezalarla birlikte, faillerin malvarlığında azalma şeklinde ortaya çıkan bir yaptırım uygulanmaktadır.

2.KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASINDA İDARİ YAPTIRIMLAR

Koruma faaliyetlerinde kurala aykırı fiillere karşı idari yaptırım uygulanması, bir yönüyle faillerin cezalandırılmasını sağlarken, diğer yandan ortaya çıkan aykırı durumun ortadan kaldırılması yoluna gidilmektedir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik hükümlerin ihlal edilmesi durumunda uygulanacak idari yaptırımlar, 2863 sayılı Kanunun 16.maddesinde yer alan hüküm doğrultusunda İmar Mevzuatına göre imar konusunda yetkili idare tarafından gereğinin yapılması ve aykırı uygulamalara katılan meslek mensuplarının mesleki faaliyetten men edilmesi olarak karşımıza çıkar.

a.İmar Mevzuatına Göre İlgili İdarelerce İşlem Tesis Edilmesi

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak, aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması ve mülkiyet hakkının kamu yararına aykırı kullanılmasının önlenmesi amacıyla, ortaya çıkan yapıların ortadan kaldırılması ve faillere idari para cezası uygulanması yoluna gidilecektir. 2863 sayılı Kanunun 16.maddesinde yer alan düzenlemeyle, İmar Kanununun 32. ve 42.maddelerinde yer alan, tespit ve yapı tatil tutanağı düzenlenmesi, ruhsata bağlanma ya da ruhsata uygun hale getirilmemesi/getirilememesi durumunda yıkım kararı verilmesi ve faillere aykırı yapılaşmanın niteliği ve miktarına bağlı olarak idari para cezası uygulanması hükme bağlanmıştır[2].

b.Meslekten Men Cezası Verilmesi

Meslekten men cezası verilmesi, 2863 sayılı Kanunun 18.maddesinin III. fıkrasında düzenlenmiş bulunan bir idari yaptırımdır. Sit alanları, tescilli taşınmaz kültür varlıkları ve koruma alanlarında, onaylı plan ve proje dışı uygulama yapan veya yapılmasına neden olan meslek mensupları hakkında, koruma bölge kurulu kararıyla beş yıl süreyle kurulların görev alanı kapsamına giren konularda plan ve proje çalışması yapılması yasaklanabilir.

II. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA DÜZENLENMİŞ BULUNAN YAPTIRIMLARIN ETKİNLİK SORUNLARI

Yasaklanan bir davranışın sergilenmesinin önüne geçilmesi, aykırı davranışa uygulanacak cezai yaptırımların etkinliği belirleyici olacaktır. Yasaklanan fiile karşı ortaya konulan ceza tehdidi, kurallara uygun hareket etmeyi sağlayacak etkinlikte olmak zorundadır. Faillerin yaptırım tehdidinden korkmadığı bir ortamda yasak fiillerin önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır. Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak belirlenmiş bulunan yasak fiillerin gerçekleştirilmesi durumunda, uygulanacak yaptırımların etkinliğinin sağlanması, aykırı fiillerin ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır.

1.CEZAİ YAPTIRIMLARDA ETKİNLİK SORUNU

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda düzenlenmiş bulunan cezai yaptırım hükümleri, uygulama sürecinde ortaya çıkan yargı kararları nedeniyle genel olarak etkin olamamaktadır. Tarihi esere zarar verilmesi durumunda fail hakkında mahkûmiyet kararı verilip, karar para cezasına çevrilmekte ve ertelenmektedir. Yargılama konusu fiiller, tarihi eser üzerinde geri dönülmez zararlar doğurmaktadır. Yapılan yargılama sonucunda suç sabit olmasına rağmen failler hakkında verilen mahkûmiyet hükmü para cezasına çevrilmekte ve infazı ertelenmektedir. Bu durumda, 2863 sayılı Kanunun 65.maddesi ve devamı maddelerde öngörülen yaptırımların caydırıcılığından/etkinliğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

2.İDARİ YAPTIRIMLARDA ETKİNLİK SORUNU

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına zarar veren fiillerin geri döndürülmesini sağlamaya yönelik uygulamalar, idari para cezası ve meslekten men cezası verilmesi, Kanunda öngörülmüş olmakla birlikte, etkin bir sonuç doğurması mümkün olamamaktadır. Ortaya çıkan olumsuz yapılaşma faaliyetine karşı yapılacak idari uygulamaların her birinde özel bir sorun karşımıza çıkmaktadır.

a.Aykırı Uygulamaların Yıkımının Sağlanması Sorunu

Sit alanlarında, tescilli taşınmaz kültür varlıklarında ya da koruma alanlarına gerçekleştirilen yapılaşmaların önemli bir kısmı üzerinde yıkım uygulaması yapılamamaktadır. Bu kapsamda değerlendirilecek fiiller nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukların ortadan kaldırılmasında proje gerekliliği ve eskiye dönüşün sağlanabilmesi için uzun araştırmalar yapılması zorunluluğu uygulamayı güçleştirmekte ve yapanın yanına kar kalmaktadır. Koruma faaliyetlerinin birden çok idarenin koordinasyon içerisinde yapılması gerekliliği de sürece eklendiğinde, geri dönüşüm uygulamaları gözden kaçabilmektedir.

b.İdari Para Cezası Verilmesi

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına zarar verilmesi durumunda uygulanacak idari para cezaları İmar Mevzuatına göre belirlenmektedir. Taşınmaz kültür ve tabiat varlığının korunması gereklerine aykırı uygulamalarda uygulanacak idari para cezalarının İmara aykırı inşaatlara uygulanacak idari para cezalarına paralel olarak belirlenmesi, para cezalarının etkinliğini ortadan kaldırmaktadır. Çoğunlukla merkezi yerlerde bulunan ve bedellerin çok yüksek rakamlara ulaştığı kapalı çarşılarda gerçekleştirilen aykırı uygulamalar sonucunda kazanılan alanlar bir metre karesinin değerine ulaşmayan idari para cezalarının caydırıcı etkiye sahip olması beklenemez.

c.Meslekten Men Cezası

Koruma alanlarında onaylı plan ve projeye aykırı uygulamaya neden olan meslek mensupları hakkında alınacak men kararı, koruma bölge kurulları tarafından genel olarak tercih edilmemektedir. Kanunda açıkça düzenlenmiş bulunan bu yaptırımın uygulamada neden göz ardı edildiği konusunda çeşitli yorumlar yapılabilir.

III. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU KAPSAMINDA YAPTIRIMLARIN YENİDEN DÜZENLENMESİ

2863 sayılı Kanunda öngörülmüş bulunan yaptırım hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve etkinliğinin sağlanması gerekir.

1.CEZAİ YAPTIRIMLARDA PARA CEZASINA ÇEVRİLMESİNİN VE ERTELENMENİN ÖNLENMESİ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak getirilmiş bulunan cezai yaptırımların etkinlik sorunlarının en başında, verilen ceza hükmünün icrası yönünde bir yaklaşımın bulunmamasıdır. Kültür ve tabiat varlıklarına zarar verme suçu sabit olduktan sonra, failin cezasının para cezasına çevrilmesi ve cezanın ertelenmesi şeklinde ortaya çıkan uygulama, koruma gereklerine aykırı olan bir yaklaşımdır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak verilen hürriyeti bağlayıcı cezalarda para cezasına çevirme hükmü verilmemesi gerekir. Kanun koyucu aynı düzenleme içerisinde adli para cezasını hürriyeti bağlayıcı cezanın yanında ayrıca öngörmüş olduğuna göre, bu cezaların para cezasına çevrilmesine engel olunması gerekir. Tarihi niteliği nedeniyle özel bir öneme sahip taşınmazlara, zarar veren faillerin cezalandırılmasında aksama yaşanması ve fiille ortaya çıkan durumların sağladığı ekonomik getiriler nedeniyle kabul edilemez bir durum oluşturmaktadır.

2.MESLEKTEN ÇIKARMA CEZASININ YARGI YERLERİ TARAFINDAN VERİLMESİ GEREĞİ

2863 sayılı Kanunda, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına yönelik olarak proje üreten meslek mensuplarının görevlerini gereği gibi yerine getirmemesi durumunda, belli süreyle, taşınmaz kültür varlıklarını konu alan mesleki faaliyetlerden men cezası verilebileceği hükme bağlanmıştır. Kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu kararıyla verilebilecek olan meslekten men cezası, uygulamasına rastlanılmayan bir yaptırım olarak karşımıza çıkmaktadır.

Onaylı plan ve projesine aykırı uygulama yapılmasına neden olan meslek mensuplarının koruma bölge kurullarının görev alanına giren konularda proje yapmasının yasaklanmasına yönelik hükmün uygulanmasında yaşanan aksamalar nedeniyle, bu konuda karar alma yetkisinin adli yargı yerlerine verilmesi yerinde olacaktır. Adli yargı yerleri, yapılan ceza yargılamasında, ek bir yaptırım olarak, sorumlu kişiler hakkında meslekten men cezası da verebilmelidir.

3.İDARİ PARA CEZALARININ İMAR PARA CEZALARINDAN AYRI OLARAK DÜZENLENMESİ

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, koruma faaliyetlerinde, aykırı uygulama yapılması durumunda, İmar Kanununa göre uygulama yapılmasını öngörmektedir. Kanunun 16. maddesinde yer alan düzenleme, aykırı uygulamanın ortadan kaldırılması ve uygulama sorumlularına idari para cezası uygulanmasının İmar Kanunu hükümlerine göre gerçekleştirilmesini hükme bağlamıştır. Kanun koyucu, imar mevzuatına aykırı yapılaşma ile kültür ve tabiat varlıklarının korunması gereklerine aykırı yapılaşmanın sonuçlarını aynı düzenlemeyle idarenin ortadan kaldırmasını ve sorumlular hakkında idari para cezası verilmesini uygun görmüştür.

İdari para cezası uygulanmasında İmar Kanununda yer alan önceliklerle, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan öncelikler farklıdır. Bu farklılık doğrultusunda uygulanacak idari para cezalarının koruma gerekleri doğrultusunda 2863 sayılı Kanunda düzenlenmesi yerinde olacaktır. Koruma Kanununda yapılacak düzenlemede idari para cezasının belirlenmesinde, müdahalenin ağırlığı, müdahale edilen alan ya da yapının niteliği, ortaya çıkan zararın yoğunluğu ve benzeri konuları tanımlanmalıdır.

4.KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI GEREKLERİNE AYKIRI DAVRANILMASI DURUMUNDA RE’SEN KAMULAŞTIRMA UYGULANMASI

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, idare tarafından yürütülen faaliyetler kadar, malikler tarafından tedbir alınmasını da zorunlu kılar. Kültür ve tabiat varlığı olarak korunması gereken değerlerin bütününün kamu eline geçmesi, hem kamulaştırma maliyeti, hem de bu varlıkların değerlendirilmesi ve korunması noktalarında ciddi zorluklar barındıracaktır. Kanun koyucu, kültür ve tabiat varlıklarının zorunlu olanlar dışında kalanlarını, malikleri elinde bırakarak korumayı tercih etmiştir. Kanun koyucuya göre, bir yandan idare tarafından alınan tedbirler, diğer yandan da maliklerce ortaya konulacak yaklaşımlar, koruma uygulamalarının başarısında temel etkenler olarak kabul edilmiştir.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında, yapısı kültür varlığı olarak tescil edilen maliklerin mülkiyet haklarının devam etmesi ancak koruma konusunda idare tarafından verilen talimatlara uygun hareket etmesi durumunda mümkündür. İdarenin korumaya yönelik verdiği talimatların gereğini yerine getirmeyen maliklerin mülkiyet haklarını kullanmaları, Kanunun 11.maddesinde yer alan hükmü esas alındığında, mümkün olmayacaktır. Koruma gereklerine aykırı davranan maliklerin mülkiyetinin sonlandırılması ve kamuya geçirilmesi konusunda açık bir düzenleme getirilmesi gerekir. Böyle bir düzenleme getirildiğinde, mülkiyeti kaybetme riski altında bulunan maliklerin koruma konusunda daha duyarlı davranmaları beklenir.

5.YURT DIŞINDAN KAYNAĞI BELİRSİZ KÜLTÜR VARLIĞI GETİRİLMESİ SERBESTTİR HÜKMÜNÜN, MÜTEKABİLİYET İLKESİ DOĞRULTUSUNDA YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda küresel ölçekte ortak bir tavır belirlenmesi gerektiği açıktır. Özellikle taşınır kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında küresel boyutlu bir işbirliğinin sağlanması gerekir.

Taşınır kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda yurt dışına çıkış yasağı getiren bir ülkenin benzer bir şekilde yurt dışından kültür ve tabiat varlığı getirilmesini de yasaklaması gerekir. 2863 sayılı Kanunun 32.maddesinin başlığı yurt dışına çıkarma yasağı şeklinde düzenlenmişken, 33.maddesi yurt dışından getirme başlığını taşımaktadır. Kanunun 33.maddesinde yurt dışından kültür varlığı getirmenin serbest olduğu açıkça düzenlenmiştir.

Karşılıklılık esasına göre, yurt dışından getirme serbestisinin yeniden düzenlenmesi gerekir. Türkiye’nin sahip olduğu kültür ve tabiat varlığının yoğunluğu dikkate alınarak, kültür ve tabiat varlıklarının uluslar arası dolaşımının bütünlük içerisinde izne bağlanması ve kontrol altına alınması gerekir. Dünyanın çeşitli müzelerinde, ülkemizden yasadışı çıkarılmış yüzlerce eserin sergilenmekte olması karşısında, küresel ölçekte bir koruma düzeninin kurulmasının milli çıkarımıza uygun olduğu açıktır.

6.ESKİ ESER KAÇAKÇILIĞI YAPANLARIN MAL VARLIĞINA YÖNELİK ADLİ YAPTIRIMLAR ÖNGÖRÜLMELİDİR

Kültür varlığı ticareti yapmak saikiyle, taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına zarar veren kişilerin bu faaliyetler nedeniyle elde etmiş olduğu mal varlığına mahkeme kararıyla el konulması doğru bir tedbir olacaktır. Bu doğrultuda 2863 sayılı Kanunun, özellikle 67, 68 ve 74.maddelerinde düzenlenmiş bulunan, izinsiz define arama, haber verme yükümlülüğü ve kültür varlığı ticaretine ilişkin düzenlemelere ve yurt dışına çıkarma yasağına aykırı hareket edilmesi durumunda faillerin bu faaliyetten doğan mal varlığına el konulmasına yönelik hükümler getirilmelidir.

SONUÇ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında uyulması gereken ilke ve kuralların etkinliğinin sağlanmasında yaptırım hükümlerinin etkinliği belirleyici olacaktır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan yaptırım hükümlerinin koruma gereklerine hizmet etmesi önemlidir. Uygulamaya bakıldığında kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda Kanunda var olan yaptırım hükümlerinin yeterince etkin olmadığı görülecektir. Kültür ve tabiat varlıklarına karşı işlenecek suçları önleme gücüne sahip olmayan yaptırım hükümleri, aykırı eylemleri teşvik eden bir etkiye sahiptir.

2863 sayılı Kanunda yer alan yaptırım hükümlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve para cezasına çevrilmenin önlenmesi gerekir. Kültür ve tabiat varlıkları üzerinde zarar doğuran, koruma çalışmalarını sonuçsuz bırakan fiiller nedeniyle hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesi, caydırıcılığı ortadan kaldırmaktadır. Çünkü yargılama konusu fiil nedeniyle elde edilen ekonomik getiri, genel olarak, hükmolunan para cezasının çok çok üzerinde bir değer ifade etmektedir. Bir kapalı çarşıda yer alan işyerine açılan bir bodrumun parasal değeri tahminlerin çok üzerinde olabilmektedir. Böyle bir durumda, para cezasına çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezanın caydırıcı etkisinin olduğundan bahsetmek ne kadar mümkün olabilecektir?

Yurt dışına kültür varlığı kaçırmak üzere, taşınmaz kültür varlığına zarar veren, parça koparan bilmelidir ki bir başka kaynaktan elde ettiğini ispatlayamadığı gelirine el konulma riski vardır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına idari yaptırımların etkinlik sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. İdari yaptırımlar, failleri kültür ve tabiat varlıklarına zarar vermeye iten Saikleri ortadan kaldıracak şekilde düzenlenmelidir. İlave alan kazanmak üzere, kültür ve tabiat varlığına zarar veren kişi bilmelidir ki bu yolla elde etmeyi umduğu ekonomik gelir bir yana, sahip olduğu düzeni de kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak koruma altına alınmış bir değerin maliki bulunan kişiler, bu varlıklara zarar verme bir yana, koruma konusunda gereken tedbirleri almadıkları takdirde mülkiyetin kamuya geçirilmesine yönelik açık düzenlemeler getirilmesi durumunda koruma konusunda daha hassas bir yaklaşım ortaya koyacaklardır.

Bütün bu gerekler dikkate alınarak, Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan yaptırım hükümlerinin yeniden düzenlenmesi gerekir.



*Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[1] 1982 Anayasasının 63.maddesinde yer alan düzenlemede; “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır” hükmü yer almaktadır(m.63/I).

 

[2] İmar Kanununun 32. ve 42. maddeleri doğrultusunda yapılacak uygulamalar konusu, mülkiyet hakkı üzerinde doğrudan etkili olan uygulamalardır. Bu uygulamaların hukuk sınırları içerisinde yürütülmesi önemlidir. Bu konuda ayrıntılı açıklama için bakınız; ÇOLAK, N. İlker. İmar Hukuku, XII Levha Yayınları, İstanbul 2010, s. 429-457