TÜRKİYE’DE HUKUK EĞİTİMİNİN SORUNLARI VE YENİDEN DÜZENLENMESİ

Nusret İlker ÇOLAK*


            Hukuk eğitimi, bir ülkede hukuk devletinin yaşama geçirilebilmesi için en önemli ve etkili araç olarak karşımıza çıkar. Hukukun yaşama hâkim olması, nitelikli hukukçuların yetiştirilmesi ve kamu-özel ayrımı olmaksızın toplum yaşamının her safhasında görev almalarıyla mümkün olabilir. Toplumda adalet anlayışının yerleşmesi, hukuk bilincinin oluşması, hak arama ve hakka saygı anlayışının kabul görmesi, hukukçuların görevlerinin gereğini yerine getirmesi koşuluna bağlıdır.

Hukuk eğitimi kapsamında en başta yargı erkinin gereksinim duyacağı nitelikli hukukçuların yetiştirilmesi hedef ise de, tek hedef iyi hâkim ve savcıların yetiştirilmesi değildir. Yargının hukuk eğitimi almış kişilere her seviyede ihtiyaç duyacağı ve bu ihtiyaç doğrultusunda her seviyede hukuk eğitimi almış personelin yetiştirilmesinin ve istihdamının etkin ve adil bir yargı işlevi için kaçınılmaz olduğu tartışmasızdır. Yargı işlevinin gereksinim duyacağı hukukçu personelin yanında, toplumun diğer ünitelerinde, özellikle de idari görevliler arasında hukuk eğitimi almış kişilerin görev almalarında da hukukçulara ihtiyaç bulunmaktadır. İdarenin kendini hukukla bağlı sayması, idare etme işlevinin gereği olan kararlar alınırken hukuka uygun karar alınması hukuk devleti ilkesi açısından önemlidir. Yargı yerleri tarafından idarenin yargısal denetime tabi tutulması suretiyle hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesi kadar, hatta daha öncelikli olarak, idarenin karar alma ve uygulama sürecinde hukuka uygun davranması da gerekmektedir.

Hukuk devletinin vazgeçilmezleri olan adil, etkin ve güvenilir bir yargının varlığı ve kendini hukukla bağlı sayan bir idareyle ülkenin yönetilmesi gerekliliği, hukuk eğitiminin sağlıklı ve ihtiyaçlara uygun yürütülmesiyle doğrudan ilişkilidir. Hukuk eğitiminden beklenen sonuçların elde edilebilmesi için, yürütülen eğitimin toplumun, bir başka ifadeyle yargı ve yürütme işlevinin, gerektirdiği niteliklere sahip olmasıyla doğrudan ilişkilidir.

Hukuk eğitiminin beklentilere uygun yürütülmesinin gereği, bir yandan eğitimin müfredat olarak içeriğinin gereksinimlere uygun olmasını ifade ederken, diğer yandan eğitim yönteminin nitelikli hukukçuların yetişmesine imkân sağlayacak şekilde geliştirilmesi anlamına gelir. Ülkemizde hukuk eğitiminin beklentileri karşılamaktan uzak olduğu, hukukçuların kendilerinden beklenen misyonu eda edebilecek niteliklere sahip olamadan mezun oldukları bilinmektedir. Hukuk fakültesinden mezun olan hukukçuların kimi hukuki konularda hiç eğitim almadan mezun olmaları gibi bir sorunun varlığı kabul görmekte olduğu gibi, eğitimi verilen alanlarda mezunların ne derece yetkin hale geldikleri de tartışma konusudur[1].

Hukuk eğitiminin yıllar içerisinde yaşanan değişime ayak uydurmakta yetersiz kalması ve sorunlarının gün geçtikçe artmasına ek olarak, yeni kurulan hukuk fakültelerinin öğretim üyesi eksikliklerinin ve kontenjanlar arasındaki dengesiz dağılımın oluşturduğu sorunların da eklenmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Hukuk fakültelerinin her yıl alacakları öğrenci kontenjanı arasında 25-30 kat farkın bulunduğu bir hukuk eğitim sisteminde, verilen eğitim arasında bir dengenin ve standardın oluşturulmasının ne kadar mümkün olabileceği tartışmaya açıktır.

Hukuk eğitim sisteminde varlığı açık olan sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik yeni tedbirlerin alınmasına, eğitimin çağdaş gereksinimler doğrultusunda yeniden düzenlenmesine yönelik olarak ciddi çalışmalar yapılması gerektiği konusunda fikir birliği oluşmuş durumdadır[2].

 

I-HUKUK EĞİTİMİNDE YAŞANAN SORUNLAR

Hukuk eğitiminin sorunsuz olduğunu iddia edebilmek imkânsızdır. Hukuk eğitimi, toplumun hukukçudan beklentilerini karşılamaya elverişli değildir. Ülkemizde hukuk eğitiminde yaşanan sorunları üç başlık altında gruplandırmak mümkündür. Bu sorunlar, müfredata ilişkin olanlar, eğitim yöntemine ilişkin olanlarla teşkilatlanma ve eğitim süresine ilişkin sorunlar olarak karşımıza çıkar.

 

1-Müfredat Sorunu

Türkiye’de hukuk eğitiminde uygulanmakta olan müfredatın içerik olarak, ülke gerçekleri ve ülke ihtiyaçlarıyla uyumlu olmadığı ortadadır. Sosyal yaşamda ortaya çıkan pek çok sorunla hukuk eğitimi arasında bir bağ oluşmamış durumdadır.

İdari işleyişte yaşanan sorunlar, sosyal yaşamda ortaya çıkan eksiklikler ve aksaklıklar konusunda çözüm üretilmesine yönelik bir çaba bulunmamaktadır. İç gerekliliklerin yanında, ülkenin uluslar arası ilişkilerde gereksinim duyacağı desteği sağlama konusunda da hukuk fakülteleri kendilerinden beklenen katkıyı ortaya koyamamaktadırlar. Ülkemizin komşu ülkelerle yaşamakta olduğu karasuları sorunu, sınır aşan sulardan yararlanma ve benzeri sorunlarla ilgili olarak, hukuk fakülteleri tarafından ortaya konulan çabaların ve katkıların milli menfaatlerimiz bakımından yeterli ve etkin olduğunu söyleme olanağı bulunmamaktadır.

Hukuk fakültesinde mezunu olan yargı mensuplarının, görevlerinin gerektirdiği eğitimi alamadan göreve başladıkları ve karar verilmek üzere önlerine gelen uyuşmazlıklar konusunda deneme yanılma yoluyla çözüm üretmek zorunda kaldıkları bilinmektedir[3]. Dünyanın geçmiş olduğu küresel değişim süreci sonrasında ortaya çıkan iletişim toplumunda, sorunlar değişmiş, hukuk eğitiminden beklentiler farklılaşmış ve hukukun misyonu değişime uğramıştır. Hukuk eğitiminin bütün gereksinimleri baştan verebileceği beklentisi elbette ki çok yüksek bir beklentidir. Ancak, hukukçuların meslek yaşamlarında gereksinim duyacakları uzmanlığın ve uyuşmazlıkları çözebilmenin altyapısını kazandırmadan fakültelerden mezun edilmesinin savunulabilir bir yönü bulunmamaktadır.

 

 

 

2-Eğitimde Yöntem Sorunu

Hukuk fakültelerinde yürütülmekte olan eğitim, durağan, anlatıma dayalı, büyük amfilerde yüzlerce hatta bazı fakültelerde binlerce öğrenciye yönelik olarak yürütülen klişeleşmiş bir eğitimdir[4]. Hukuk öğreniminde verilen derslerin dönemlik mi yoksa yıllık mı olması gerektiği hala tartışılmaktadır[5]. Kimi fakültelerin hatta çoğunun, yıllık öğretimi bırakarak dönemlik eğitime geçtikleri görülmekle birlikte, kimi hukuk fakültelerinde yıllık öğretim devam etmektedir. Yıllık öğretimi savunan fakültelere göre, dönemlik öğretime geçilmesi durumunda hukuk öğretimi var olandan da geriye gidebilecektir.

Öğretimin dönemlik ya da yıllık olması tartışmalarının ötesinde, hukuk eğitiminde ciddi boyutta yönteme ilişkin sorunlar da bulunmaktadır. Teorik olarak konu hakkında bilgi sahibi olan öğrenciler, bir uyuşmazlıkla yüz yüze geldiklerinde çok tutuk kalmakta ve en temel bilgileri dahi önlerine gelen olaya uygulama becerisine çoğunlukla sahip olamadıkları gözlenmektedir. Mezuniyet aşamasına gelmiş bulunan öğrencilerin fakülte dekanlıklarına vermiş oldukları dilekçelerin şekil ve içerik olarak değerlendirilmesi durumunda dahi durumun ne olduğu kolaylıkla görülebilecektir.

Mezuniyet sonrasında hukuk fakültesi mezunlarının mesleğe adapte olabilmelerinde ciddi zorluklar yaşadıkları bilinmektedir. Avukatlık staj döneminde yeni mezun öğrencilerin durumlarındaki ciddiyeti gören meslek örgütlerinin ve mensuplarının duruma müdahale edilmesi gerektiği noktasında birleşmeleri konunun aciliyetini ortaya koymaktadır[6].

 

3-Teşkilatlanma ve Eğitim Sürecine İlişkin Sorunlar

            Hukuk eğitiminde karşımıza çıkan sorunlardan biri de teşkilatlanma ve eğitim sürecinde var olan eksikliklerdir. Bir ülkede hukuk eğitimi ihtiyacının, sadece hukuk fakültelerinde verilen eğitimle karşılanması mümkün değildir. Hukuk eğitimi örgün ve yaygın eğitim sürecinde verilmesi gereken bir eğitimdir. Oysa ülkemizdeki hukuk eğitimine bakıldığında ağırlıklı olarak hukuk fakültelerinde, sınırlı olarak adalet meslek yüksekokullarında ve nadir olarak da adalet meslek liselerinde verilmekte olduğu görülür. Oysa bu durum, yargı hizmetlerinin gerektirdiği eğitilmiş personel ihtiyacının karşılamaktan hem sayısal, hem eğitimin ağırlıklı olarak hukuk fakültelerinde gerçekleşmesi nedeniyle düzey olarak, hem de nitelik olarak uzaktır.

Hukuk eğitiminde verilmesi gereken uzmanlığın verilebilmesi için gerekli olan eğitim süreci ve süresi de doğru düzenlenmemiştir. Hukuk eğitimin bu yöntemle dört yıllık bir fakülte sürecinde verilebilmesi mümkün değildir. Mesleği hukukçuluk olmamakla birlikte, hukukla doğrudan ilişkili olan mesleklerde gerekli hukuk eğitiminin verilmemiş olması, ağır hukuk ihlalleri olarak toplumun karşısına çıkmaktadır. Üniversite eğitiminde diğer meslek mensuplarının kendi meslekleriyle ilgili olan hukuk dallarıyla ilgili yeterli eğitim almamış olmaları, mesleklerinin icrası sırasında hem kendilerine hem de muhataplarına ciddi zorluklar yaşatmaktadır.

 

II-HUKUK EĞİTİMİNE İLİŞKİN SORUNLARIN ETKİLERİ

Hukuk eğitimi her hangi bir mesleki eğitim olarak görülemez. Toplum yaşamının merkezinde yer alan ve bütün faaliyetlerin doğru yürütülmesi ve aykırı davranışların neden olduğu sorunların çözüme kavuşturulması, hukuk eğitiminin ihtiyaçlara uygun verilmesiyle mümkündür. Hukuk eğitiminde yaşanan aksaklıklar ve sorunlar, toplumu doğrudan ve derinden etkileyen yeni sorunlara yol açacaktır. Hukuk eğitiminin sorunlu olması demek, yargılama faaliyetlerinin, idarenin işleyişine ilişkin kamusal görevlerin ve toplumsal düzenin devamını sağlayacak adalet anlayışının ciddi sorunlarla yüz yüze gelmesi demektir. Hukuk eğitimine ilişkin sorunlar, toplumu ilgilendiren temel faaliyet alanlarında sorunlar demektir.

 

1-Yargısal Faaliyetler Üzerinde Etkileri

Hukuk eğitiminde yaşanan sorunlar, en başta devletin yargı erkinin yerine getirmesi gereken görevlerin aksamasına yol açar. İhtiyaçları karşılamaktan uzak bir hukuk eğitimi, yargısal faaliyetlerin toplumun beklentilerini karşılayamaması anlamına gelir. Hukuk eğitiminde ortaya çıkan olumsuzluklar ya da yetersizlikler, yargı teşkilatını olumsuz etkilediği gibi, savunma makamını da olumsuz etkilemektedir.

 

A-Yargısal Teşkilat Üzerinde Etkileri

Hukuk eğitiminin ihtiyaçlara uygun yürütülmemesi, yargısal faaliyetlerde görev alan hâkim ve savcıların yeterli donanıma sahip olamamaları demektir. Hâkim ve savcılık mesleğine alınacak kişilerin mesleğe elverişli olmaları aldıkları hukuk eğitiminin nitelikleriyle doğrudan ilişkilidir. Verilen kararların kamuoyunun vicdanında kabul görmesi, adalete olan inancın pekişmesi hep hâkim ve savcıların gerekli niteliklerle donatılacakları bir hukuk eğitimi almalarına bağlıdır. Yargılama faaliyetlerinde yaşanan aksaklıklar, yargılamanın gecikmesi ve bütün bunların sonunda verilen kararların kamuoyunun vicdanında kabul görmemesi, yetersiz hukuk eğitiminin yargısal merciler ağır sonuçlarıdır.

Yargısal faaliyetlerde görev alan hâkim ve savcılar dışındaki personelin de yeterli bir hukuk eğitimi almış olmaları temel gereksinimdir. Hukuk eğitimi denildiğinde karar vericiler dışında kalan yargı personelinin de eğitimi anlaşılmalıdır. Daha açık bir ifadeyle, yargı teşkilatında görev alacak kişilerin, görevlerinin gerektirdiği niteliklere göre, hukuk eğitimi almış kişiler arasından seçilmeleri gerekir. Dolayısıyla hukuk eğitiminin doğru bir zemine oturtulmadığı bir ülkede, yargısal faaliyetlerin beklentileri karşılamaktan uzak kalması kaçınılmazdır.

 

B-Savunma Tarafı Üzerinde Etkileri

Hukuk eğitiminde yaşanan aksaklıklar, yargısal faaliyetlerde savunma tarafının ihtiyaçlara uygun teşekkül etmemesi sonucunu doğurur. Kişilerin haklarını aramak üzere yargı yerleri önünde kendilerini temsil etsinler diye belirlemiş oldukları avukatların, görevlerinin gerektirdiği niteliklere sahip olmamaları, savunma makamının işlevini yitirmesi sonucunu doğurur. Yargıya başvuru aşamasında, başvuru dilekçeleri şekil koşullarını taşımadığından dolayı istemleri reddedilen ve süre verilerek şekil eksikliklerinin tamamlanması istenilen meslek mensuplarının aynı şekil yanlışını yenileyerek davayı kaybetmiş oldukları örnekler az değildir.

Avukatlık mesleğini yerine getirmek üzere ruhsat alan hukuk fakültesi mezunlarının ortaya koyacakları düzey, kişilerin hak ve menfaatlerinin korunması çabaları bakımından çok önemlidir. Avukat hataları nedeniyle ortaya çıkan hak kayıplarının oluşturduğu olumsuzluklar, hâkim ve savcıların neden olduğu hukuki hatalardan daha geri değildir.

 

2-Toplumsal Bilinç Üzerinde Etkileri

Hukuk fakültesi mezunlarının ortaya koyacakları adalet mücadelesi ve hukuk devletinin yaşama geçirilmesi noktasında eda edecekleri misyon, toplumda hukuk bilincinin oluşmasında temel etkendir. Hukuk fakültelerinden mezun olanların dışında, her düzeyde gerçekleştirilecek hukuk eğitimi, toplumun hukuka ve adalete olan inancını derinleştireceği gibi, hak arama bilincinin de oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlayacaktır. Ülkemizde hukuk eğitimi değinilen sorunları nedeniyle, toplumsal adalet bilincinin oluşmasını engellemektedir. Hatta ortaya konulan olumsuz örnekler nedeniyle toplumda hak arama konusunda isteksizlikler oluşmakta ve yargıya olan güven azalmaktadır. Toplumun adalete olan inancının ortadan kalkması durumunda, hiçbir güç milli birlik ve beraberliği devam ettirmeye muvaffak olamayacaktır.

           

3-İdari İşleyiş Üzerinde Etkileri

            Hukuk eğitiminde karşımıza çıkan sorunlar, idarenin işleyişi üzerinde de olumsuz etkiler doğurur. Kamu yönetimi faaliyetlerinde idari birimler, işleyişlerinin hukuka uygun yürütülmesine yönelik olarak, hem bünyelerinde hukukçu istihdam ederler, hem de zaman zaman üniversitelerden bu konuda destek alırlar. Bunların dışında üniversiteler, kamu yönetiminin daha etkin, çağdaş ve kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik nasıl hareket edebileceklerini belirlemeye yönelik araştırmalar yaparlar. Bu süreçte idari işleyişin hukuki boyutunun nasıl olması gerektiği de bilimsel olarak ortaya konulur.

Hukuk fakültelerinde verilen eğitim, toplumun ihtiyacını karşılamaktan uzak ve gerekli niteliklere sahip olmayan bir eğitimse bu durumda idarenin sağlıklı bir şekilde görevlerini yerine getiremeyeceği açıktır. İstihdam ettiği hukukçusu yetersiz olan, üniversitelerden gerekli hukuki-bilimsel desteği alamayan idareler, yerine getirmekle görevli oldukları kamusal faaliyetlerde beklentileri karşılamaktan uzak bir görüntü sergileyeceklerdir.

          

III-HUKUK EĞİTİMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI

Hukuk eğitiminin yeniden yapılandırılması suretiyle sorunların çözüme kavuşturulması ve gereksinim duyulan nitelikli hukukçuların yetiştirilmesi öncelikli bir konudur. Bu öncelik doğrultusunda, sistemde var olan aksaklıkların giderilmesine yönelik olarak yapılması gereken zorunlu düzenlemeler bulunmaktadır. Yapılması gereken düzenlemeler, hukuk eğitiminin teşkilatlanmasına ilişkin olanlar, eğitimin içeriğine yönelik olanlar, eğitimin yöntemine ilişkin olanlar ve lisansüstü eğitime ilişkin olanlar başlığı altında hukukçuların yetiştirilmesi sürecine ilişkin olanlarla diğer meslek mensuplarının eğitimine ilişkin olan düzenlemeler şeklinde karşımıza çıkar.

 

1-Hukuk Eğitimi Teşkilatının Düzenlenmesi

Hukuk eğitiminin ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerekliliğini kapsamında yapılması gereken öncelikli düzenleme, hukuk eğitimini ve hukukçu yetiştirilmesi sorumluluğunu üstlenen eğitim kurumlarının yeniden düzenlenmesidir.

A-Adalet Meslek Liseleri

Hukuk eğitiminin sağlıklı bir süreç olarak işlemesi, bu konuda verilecek eğitimin orta öğretimden itibaren başlamasını gerektirir. Adalet meslek liseleri, hukuk eğitiminin temelden başlaması gerekliliğinin ilk basamağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Adalet meslek lisesi mezunlarının sahip olduğu hukuk eğitimi altyapısıyla adalet hizmetlerinin gereksinim duyacağı idari personel ihtiyaçlarının karşılanmasında birincil kaynak olarak kabulü gerekir. Adalet hizmetlerinin yargılama erkinin etkin ve verimli işleyişi açısından önemi tartışmasızdır. Yargı yerlerinde adalet hizmetlerinin sağlıklı işlemesi için görev alan idari personelin, görevin gerektirdiği niteliklere sahip olmasının önemi açıktır. Bu doğrultuda yargı teşkilatında görev alacak idari personelin adalet hizmetleri konusunda gerekli temel hukuk eğitimini almış olan kişiler arasından seçilmesi yerinde olacaktır.

Adalet meslek lisesi mezunlarının adalet hizmetlerinin gerektirdiği idari personel olarak istihdam edilmesinin yanında, hukuk eğitiminde yükseköğretime devam etme imkânına sahip olmaları sağlanarak, yargılama faaliyetlerinin ihtiyaç duyacağı daha üst düzey görevliler olarak sürece katkı sağlamaları mümkün olabilmelidir. Bu doğrultuda adalet meslek liselerinin ihtiyaçlar dikkate alınarak planlanması gerekir.

 

B-Hukuk Eğitiminde Adalet Meslek Yüksekokulları

Hukuk eğitimi sürecinde adalet meslek yüksekokulları, birinci basamak hukuk yükseköğretim kurumları olarak düzenlenmesi gerekir. Öğrencilerin hukuk eğitiminde istisnasız olarak adalet meslek yüksekokuluna devam etmeleri sağlanmalıdır. Hukuk alanında yükseköğretim yapmak isteyen kişiler, öncelikle adalet meslek yüksekokuluna kayıt yaptırmalıdır. Adalet meslek yüksekokulundan mezun olan öğrencilerin hukuk fakültelerine devamı sağlanmalıdır.

Adalet meslek yüksekokullarında temel hukuk eğitimini, bir başka ifadeyle hukuk ön lisans eğitimini alan kişiler arasından hukuk fakültelerine öğrenci kabul edilmelidir. Hukuk eğitiminin temel hukuk eğitiminden başlaması, öğrencilerin hukukçu kimliği kazanmalarının önündeki temel engellerden biri olduğu yadsınamaz. Hukukun felsefesinden, sosyolojisinden başlayan bir hukuk fakültesi eğitiminin dört yıllık bir eğitim sürecinde bu seviyeye ulaşması mümkün olmayacaktır.

Adalet meslek yüksekokulları hukuk eğitiminin birinci basamağı olarak düzenlenmelidir. Böylece bir taraftan hukuk fakültesine alınacak öğrencilerin altyapısı hazır olarak gelmeleri sağlanacak, diğer taraftan yargılama sürecinde mahkeme ve savcılıklarla infaz kurumlarının gereksinim duyacağı yönetici idari personel ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Mahkeme ve savcılık kalemlerinde müdür olarak görev alacak kişiler, icra daireleri ve infaz kurumlarında yönetici olarak görev alacak personel gereksinimi adalet meslek yüksekokullarından mezun olan öğrenciler arasından karşılanmalıdır. Adalet meslek yüksekokullarının sayısı artırılmalı, ders içerikleri yeniden düzenlenmelidir. Adalet meslek yüksekokullarının eğitim süresinin müfredata göre yeniden düzenlenmesi yoluna gidilmelidir.

 

C-Hukuk Fakülteleri

Hukuk eğitiminde hukuk fakülteleri, adalet meslek yüksekokulu mezunlarının girebildiği ikinci basamak bir yükseköğretim kurumu olarak düzenlenmelidir. Hukuk fakültelerine adalet meslek yüksekokulundan gelen öğrencilerin temel hukuk eğitimini tamamlamış olmaları nedeniyle verilecek hukuk eğitimi daha üst düzey olabilecektir. Adalet meslek yüksekokulu mezunlarının devam edeceği hukuk fakültelerinin eğitim-öğretim süresi üç yıl olarak düzenlenmelidir.

 

2-Hukuk Fakültelerinin Müfredatının Güncellenmesi

Hukuk fakültelerinin ders içeriklerinin gereksinimlerle uyumlu olmadığı bilinen bir durumdur. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hukuk fakültelerinde okutulan derslerin yeniden düzenlenmesi gerekir. Bu düzenleme kapsamında, temel derslerin adalet meslek yüksekokulunda verilmiş olduğu dikkate alınarak yeniden derslerin ve içeriklerinin düzenlenmesi gerekir.

 

A-Zorunlu ve Yıllık Dersler

Hukuk eğitiminde hukuk fakültelerinin derslerinin ve içeriklerinin güncellenmesi konusunda öncelikle okutulması zorunlu olan derslerin belirlenmesi gerekir. Hukuk fakültelerinde verilen eğitimin asgari standardının oluşturulması için okutulması zorunlu olan dersler belirlenmelidir. Belirlenecek olan zorunlu derslerin aynı zamanda seçimlik derslerin bağlı olacağı anabilim dalları olacağı da göz önünde bulundurularak bir düzenleme yapılmalıdır.

Anayasa hukuku, ceza hukuku, idare hukuku, medeni hukuk, ticaret hukuku, iş hukuku, medeni usul ve icra iflas hukuku, devletler hukuku özel ve genel hukuku derslerinden oluşacak zorunlu derslerin yıllık ya da dönemlik olması durumu ayrıca değerlendirilmelidir. Teorik öğretimin pratik uygulamayla birlikte değerlendirilmesi gereken derslerin dönemlik olarak verilmesi zorunluluk olarak kabul edilebilirse de, anayasa hukukunda olduğu gibi, ders içeriğinin ayrılabilir olduğu durumlarda dönemlik zorunlu dersler olarak okutulması düzenlenmelidir.

 

B-Seçimlik Dersler

Hukuk fakültelerinde derslerin ve içeriklerinin yeniden düzenlenmesi çalışmalarında asıl üzerinde durulması gereken, toplumun gereksinimleri doğrultusunda seçimlik dersler konulmak suretiyle nitelikli hukukçuların yetiştirilmesinin önü açılmalıdır. İdarenin faaliyet alanının alabildiğine genişlediği ve çeşitlendiği bir toplumda, idare hukuku anabilim dalı altında pek çok seçimlik dersin konulması gereğinde olduğu gibi, yaşanan değişime uygun olarak derslerin ve içeriklerinin yeniden düzenlenmesi gerekir.

Bilimsel ve teknik gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan yeni durumların değerlendirilmesi ve kamu düzeni üzerinde oluşturdukları riskler dikkate alınarak ceza hukuku anabilim dalı altında verilecek seçimlik derslerin belirlenmesi ve ders içeriklerinin düzenlenmesi gerekir. Toplum yaşamında var olan ancak, hukuk fakültelerinde eğitimi verilmeyen konuların yeniden ders ve içerik kapsamına alınması gerekir.

Küresel süreç sonucunda ortaya çıkan iletişim toplumunda, özel hukuk kapsamında hukuki ilişkilerin boyutu değişmiş, ticari ilişkilerinde farklı boyutlar ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda, medeni hukuk, icra ve iflas, medeni usul, ticaret gibi hukuk derslerinin yeniden düzenlenmesi ve seçimlik derslerin ilave edilmesi gerekir.

Seçimlik dersler konusunda hukuk fakültelerinin kendi iradelerine göre ders ve içerik belirlemesine izin verilmelidir. Böylece her hukuk fakültesinin kendi uzmanlık alanı oluşturmasına izin verilmelidir[7]. Bir hukuk fakültesinin bulunduğu bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda seçimlik dersler belirlemek suretiyle yöresel ihtiyaçlara cevap verecek bilimsel çalışmaları yapması ve ihtiyaç duyulan uzman hukukçuları yetiştirmesine imkân tanınmalıdır.

 

C-Diploma ve Ek Sertifikalar

Hukuk fakültelerini bitiren kişilere hukuk diploması verilirken her diplomanın aynı hukuki haklara sahip olması gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, her hukuk fakültesinin kendini belli bir ya da birkaç alanda uzmanlaşmaya yöneltmesine izin verecek şekilde seçimlik dersler belirlemesi imkânının sağlanması gerektiği de açıktır. Fakültelerde sınırlı sayıdaki zorunlu derslerin dışında, alınacak seçimlik derslerle belli alanlarda sertifika verilmesine imkân verilmelidir. Zorunlu derslerin dışında kalan seçimlik dersleri eşit bir şekilde farklı hukuk alanlarından seçmek mümkün olabileceği gibi, belli bir ya da birkaç alandan yoğun olarak ders seçilmesi de mümkün olmalıdır.

Hukuk fakültesi eğitiminde almış olduğu seçimlik derslerin %20-25 lik kısmını bir alandan seçen öğrenciye diplomasına ek olarak, yoğun olarak seçimlik ders alınan alanın sertifikası verilmelidir. Böylece daha fakülte aşamasında hukukçu adaylarının kendi alanlarını belirlemesine ve bu konuda uzmanlaşmasına izin verilmelidir. Hatta hukuk fakültesi tercihi yapılırken, hangi fakültenin hangi alanlarda daha iyi olduğu dikkate alınarak tercih yapılması sağlanmalıdır. Ek sertifikanın verilmesi, hukukçuya bazı avantajlar sağlarken, diplomaların sağladığı hukuki hakların aynı olmasına özen gösterilmesi gerekir. Hukuk fakültesi diplomaları arasında bir ayrım yapılmaması, her mezunun aynı hukuki haklara sahip olması gerekir. Bununla birlikte her öğrencinin kendisini hangi hukuk alanında daha etkin ve yetkin olarak yetiştirmek isterse o alanda yetiştirmesine imkân verecek bir düzenleme getirilmelidir. Uzmanlık alanını hukuk fakültesinde belirleyen hukukçuların bu tercihlerinin bir tercih nedeni olarak değerlendirileceği tek noktanın akademik yaşama kabul başvuruları olması düzenlenmelidir.

 

3-Hukuk Eğitim Yönteminin Düzenlenmesi

Hukuk yükseköğretiminde öğretim yönteminin ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenmesi gerekir. Mevcut eğitim yönteminin ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğu açıktır. Hukuk eğitiminin yeniden düzenlenmesi gerekliliği hem hukuk fakültelerinin eğitiminde hem de adalet meslek yüksekokulu eğitiminde karşımıza çıkmaktadır.

 

A-Uygulamayla Bağlantılı Öğretim

Hukuk yükseköğretiminin yeniden düzenlenmesinde ilk olarak, eğitimin uygulamayla bağlantılı olarak yürütülmesinin sağlanması gerekir. Sadece teorik temellerin anlatıldığı bir hukuk eğitiminin gerçeklerden uzak hukukçular yetiştirilmesine yol açtığı tartışmasızdır. Sorunlardan habersiz, hukuki uyuşmazlıklarla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyen hukuk fakültesi mezunlarının kendilerini hukukçu olarak tanımlamakta zorlandıkları bilinen bir gerçektir. Bu sorunların üstesinden gelinebilmesi için, hem hukuk fakültelerinde hem de adalet meslek yüksekokullarında uygulamayla bağlantılı bir eğitim verilmesi gerekir.

Adalet meslek yüksekokullarına eğitim gören öğrencilerin, yargısal sürecin idari görevlerinde yaşanan sorunlar hakkında bilgilendirilmesi, sorun çözmeye odaklı, inter aktif olarak tanımlanabilecek bir şekilde öğretim elemanlarının yakın takibinde bir eğitim almaları gerekir. Özellikle, seçimlik dersler konusunda bir dersi seçebilecek öğrenci sayısını sınıf mevcudunun %20 siyle sınırlamak yararlı olacaktır. Böylece öğrencilerle öğretim elemanları arasında iletişim kopukluğu yaşanmasının önüne geçilmiş olacaktır.  Öğrencilerin hukuki uyuşmazlıklarla yüz yüze gelerek, kendilerince çözüm bularak kendilerini geliştirmelerine imkan sağlayacak bir hukuk eğitimi için bu gereklidir.

Hukuk fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin uygulamayla teoriyi birlikte görebilmelerine imkân verilecek bir öğretim yöntemi geliştirilmelidir. Öğrencilerin yargı faaliyetlerinin her aşamasında yer almalarına yönelik rol paylaşımları yapılarak, uygulamalı eğitim yapılmalıdır. Öğrencilerden oluşacak uygulama gruplarında bir öğrenci, bazen davacı avukatı, bazen davalı avukatı bazen de hâkim ya da savcı olarak rol almalı ve önüne gelen uyuşmazlıkların sanal yargısal çözümüne katkı sağlamaya çalışmalıdır[8]. Böylece hukuk fakültelerinden mezun olan öğrencilerin hukuki konularda yeterli çözüm üretebilmeleri sağlanmalıdır.

Bütün bu çabaların başarılı olabilmesi için, gerekli donanıma sahip öğretim üyelerinin yetiştirilmesine yönelik bir program geliştirilmesi zorunludur. Program çerçevesinde mevcut öğretim üyelerinin bu doğrultuda hizmet içi eğitime tabi tutularak, ihtiyaçlar doğrultusunda yürütülecek bu hukuk eğitimine hazır hale getirilmesi gerekir[9].

 

B-Eğitim Sürecinde Staj ve Çalışma

Hukuk yükseköğretiminde öğrencilerin uygulamayı görerek yetiştirilmeleri önemlidir. Hukuk eğitimi alan öğrenciler, mezuniyet sonrasında hukukçu olarak yüklenecekleri görevlerin ayrıntılarına öğrencilik sürecinde vakıf olacaklardır.

Adalet meslek yüksekokulunda eğitim gören öğrenciler, mahkeme ve savcılık kalemlerinde, infaz kurumlarında, icra dairelerinde idari görevliler olarak yaz döneminde staj eğitimi alabilecekleri gibi, eğitim döneminde de bilgi ve görgülerini artırmaya yönelik olarak bu hizmetlere katılmalarına izin verilmelidir.

Hukuk fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin, hem yargısal faaliyetlerde hem de idari işleyişte yer almalarına yönelik düzenlemeler getirilmelidir. Yaz dönemlerinde hukuk fakültesi öğrencilerinin staj yapma zorunluluğu getirilmelidir. Adli tatile/ara vermeye denk gelen dönemde, hukuk fakültesi öğrencilerinin nöbetçi mahkemeler ve savcılıklarda staj görmelerine izin verilmelidir. Yargı yerleri dışında, kolluk teşkilatında, merkezi idarenin taşra birimlerinde ve yerinden yönetim kuruluşlarının ilgili kısımlarında hukuk fakültesi öğrencilerinin yaz dönemlerinde staj yapmaları yönünde düzenlemeler getirilmelidir. İlk anda idarenin ve yargı yerlerinin işleyişini olumsuz etkileyecek gibi gözükmekle birlikte sonucu itibariyle nitelikli hukukçuların yetişmesine olan katkısı nedeniyle böyle bir uygulama getirilmesi yararlı olacaktır.

 

C-Mezuniyet Tezi ve Sözlü Savunma

Hukuk fakültelerinde okuyan öğrencilerin yapacakları stajlar ve uygulama çalışmalarına ek olarak bir bitirme tezi hazırlamaları, burada bir konuyu ve bu konuyla ilgili bir uyuşmazlığı ele alarak, bir tez hazırlamaları düzenlenmelidir. Öğrenci hazırlamış olduğu tez çalışmasıyla hukuk eğitiminin sonuçlarını ortaya koyabilme imkânına sahip olacaktır. Yapılan mezuniyet tezi çalışması sonrasında öğrenci tezini bir jüri önünde savunmak suretiyle sözlü sınava tabi tutulmalıdır. Sözlü sınav, hem tez konusunu hem de diğer konuları içerecektir. Sözlü sınavın kapsamı, hukuk eğitiminin kapsamıyla aynı olacaktır. Öğrencinin sözlü savunma sınavında ortaya koyacağı başarıya bağlı olarak fakültesi bitirme belgesi verilecektir.

 

D-Merkezi Mezuniyet Sınavı

Hukuk fakültelerinde eğitimlerini tamamlayan öğrencilerin, merkezi olarak yapılacak bir sınavda başarılı olmalarına bağlı olarak hukuk fakültesi diplomasına sahip olmaları yönünde bir düzenleme getirilmelidir. Merkezi olarak yapılacak olan hukuk fakültesi mezuniyet sınavında gerekli başarıyı sağlayamayan kişilerin adalet hizmetlerinde idari personel olarak görev almalarına yönelik düzenleme yapılması suretiyle bu kişilerden yararlanma yoluna gidilmelidir.

 

4-Hukukta Lisansüstü Eğitimin Yeniden Düzenlenmesi

Hukuk eğitiminin yeniden düzenlenmesi kapsamında hukuk alanında yüksek lisans ve doktora eğitiminin de yeniden düzenlenmesi gerekir. Hukuk alanında yapılacak yüksek lisans eğitimine hukuk fakültesi mezunlarının yanında diğer fakülte mezunlarında da öğrenci kabul edilmesine imkân veren bir düzenleme yapılmalıdır. Buna karşılık, doktora eğitiminin hukukçu olanlarla sınırlandırılması gerekir. Hukuk alanında lisans eğitimi almamış kişilerin doktora eğitimi yaparak hukuk doktoru unvanı almaları anlamlı değildir. Hukukta lisans eğitimi almamış kişilerin hukuk doktoru olarak hukuk eğitimine katılmaları durumunda yaşanacak eksikliklerin ve aksaklıkların telafisi çok güç olacaktır.

Hukuk eğitiminde lisansüstü eğitimin müfredatının da yeniden düzenlenmesi gerekir. Yüksek lisans eğitiminde öğrencilerin belli konularda eğitilmelerine yönelik bir düzenleme yapılırken, doktora eğitiminde öğrencilerin mezun olmaları durumunda, görev alacakları hukuk eğitimi sürecinin gerektirdiği donanımlara sahip olmalarına fırsat sağlayacak bir düzenleme getirilmelidir. Hukuk doktorası eğitiminin, hukuk eğitiminin bütün sürecinde etkili olacak bir eğitim aşaması olduğu dikkate alınarak, bu eğitime gereken önem verilmelidir.

 

5-İlgili Diğer Mesleklerde Hukuk Eğitimi 

Hukuk eğitiminin toplum yaşamında sahip olduğu yer ve rol nedeniyle, bu eğitimin sadece adalet meslek liseleri, adalet meslek yüksekokulları ve hukuk fakülteleriyle sınırlı olmaması gerekir. Bunların dışında, diğer mesleklerin müfredatı içerisinde de hukuk eğitiminin gerektiği kadar yer alması gerekir. Bu doğrultuda toplumda hukuk ve adalet bilincinin oluşmasına yönelik olarak hangi mesleklerde ne kadar hukuk eğitimi verilmesi gerektiği konusunda bir çalışma yapılması gerekir.

Yapılan çalışmaya göre kimi meslek mensuplarında ve orta öğretimde hukuk konusunda iyi bir vatandaş bilinçli bir kişi olabilmek için gereken genel kültür düzeyinde hukuk eğitimi verilmesi gerekirken, mesleğini icra sürecinde hukukla içli dışlı olması kaçınılmaz olan, kararları toplumun ya da kişilerin hukuki durumları üzerinde etkide bulunacak olan meslek mensuplarının hukuk konusunda daha ciddi bir eğitim almaları yönünde düzenleme getirilmelidir.

 

SONUÇ

            Toplumda hukuk bilincinin yerleşmesi, hukukun hayata egemen olması ve hukuk devletinin bütün gerekleriyle yaşama geçirilebilmesi için nitelikli bir hukuk eğitiminin varlığı ön koşuldur. Toplumsal beklentileri karşılayacak hukukçuların yetiştirilmesi ve hukuku bir yaşam kültürü olarak topluma yerleşmesi için hukuk eğitiminin orta öğretimden yüksek öğretime kadar yeniden düzenlenmesi gerekir.

Orta öğretimde adalet meslek liselerinin ihtiyaçlara göre yeniden planlanması ve yapılandırılması gerekir. Yükseköğretimde hukuk eğitiminin adalet meslek yüksekokullarında birinci basamak ve yüksekokuldan mezun olanların devam edebileceği hukuk fakülteleri şeklinde ikinci basamak olarak düzenlenmesi gerekir. Hukuk yükseköğretiminin birinci basamağı olan adalet meslek yüksekokulunda temel hukuk eğitimi verilmeli ve bunun üzerine üç yıllık hukuk fakültesi eğitimi düzenlenmelidir.

Hukuk eğitiminde ihtiyaçlar doğrultusunda, derslerin yeniden düzenlenmesi gerekir. Bu doğrultuda verilmesi zorunlu olan temel dersler dışında, yıllık eğitim uygulanmasına son verilmelidir. Toplumsal değişime paralel olarak ihtiyaç duyulan alanlarda, zorunlu temel dersler anabilim dallarına bağlı olarak yeni hukuk bilim dalları oluşturulmalıdır. Oluşturulan yeni bilim dallarıyla hukuk boşluğu doğma ihtimali olan alanların da hukuk tarafından düzenlenmesi yoluna gidilmelidir. Zorunlu temel derslerde ders içeriğinin toplumsal yaşamda gerçekleşen değişime göre yeniden düzenlenmesi gerekir. Öğrencilerin almış oldukları seçimlik derslerin belli bir yüzdesinin bir anabilim dalına bağlı olarak alınması durumunda, mezuniyet belgesine ekli olarak, ilgili anabilim dalının sertifikasının da öğrenciye verilmesi yoluna gidilmelidir. Böylece, hukuk fakültelerinin kendi tercihleri doğrultusunda belli alanlarda uzmanlaşmalarına fırsat sağlanmış olacaktır. Bu durum, hukuk fakültelerinin kendi aralarında yarışmaları sonucunu doğuracak ve hukuk eğitiminin kalitesinin artmasına katkı sağlayacaktır.

Hukuk eğitiminde yükseköğretim kurumlarında mevcut sözel öğretimin günümüz koşullarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Sözel öğretimin terk edilmesi gibi bir iddia mümkün değilse de, eğitimin, teorinin yanında problem çözümünü de kapsar şekilde, aktif, uygulamaya dönük şekilde yürütülmesi gerekir. Eğitim sürecinde öğrencilerin yaz dönemlerinde uygulamanın içerisinde staj yapma zorunluluğu ve imkânı getirilmesi gerekir.

Eğitim sürecinin sonunda, öğrencilerin bir mezuniyet tezi hazırlama zorunluluğu getirilmeli ve tez bir jüri önünde sözlü savunmayla tamamlanmalıdır. Tez savunması sonucunda başarılı olan öğrencilere hukuk fakültesi mezuniyet belgesi verilmesi yoluna gidilmesi ve sonrasında merkezi bir mezuniyet sınavı yapılması ve sınavda başarılı olanlara hukuk fakültesi diploması verilmesi gerekir.

            Hukuk lisansüstü eğitiminin yeniden düzenlenmesi, yüksek lisans eğitiminde diğer meslek mensuplarında eğitim almasına imkân verilirken, hukuk doktorasının hukuk fakültesi mezunları dışındaki kişilere yasaklanması gerekir. Doktora eğitiminin sonunda öğretim üyesi olarak hukuk eğitiminde rol alacak kişilerin eğitimlerinin bu hedefler doğrultusunda şekillendirilmesi gerekir.

Hukuk eğitimini yeniden düzenlenmesi, bir yönüyle zorunlu bir ihtiyaç olarak toplumun önünde durmakta, diğer yönüyle çözüm bekleyen acil bir sorun olarak gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

 


*Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[1] Hukuk eğitiminin niteliğine ilişkin sorunlar en yetkili ağızdan bizzat Adalet Bakanları tarafından dile getirilmektedir. Bu konuya, Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK tarafından İstanbul Barosunun 128.kuruluş yılı münasebetiyle yapılan konuşmada da vurgu yapılmıştır.  http://www.tumgazeteler.com/?a=1436156, e.t.:26.01.2010

[2] YÖK Başkanlığı tarafından hukuk eğitiminin sorunlarının tartışılması amacıyla Erzurum Atatürk Üniversitesinin ev sahipliğinde 12.12.2009 tarihinde bütün hukuk fakültelerinin katılımıyla bir toplantı düzenlenmiş olması, en azından bu yönde ortak bir kanaatin oluştuğunu göstermektedir. Haberin ayrıntısı için bakınız, http://www.erzurumgazetesi.com.tr/default.asp?page=haber&id=34665, e.t.:26.01.2010

[3] Arazi konusunda eğitim almamış bir Asliye Hukuk Mahkemesi hâkiminin kadastro ve arazi mülkiyetine ilişkin davalara bakmak zorunda kalması, imar hukuku konusunda eğitim almadan mezun olan bir İdare Mahkemesi Hâkiminin, Dubai Kuleleri olarak ifade edilen, İstanbul Levent İ.E.T.T. arazisiyle ilgili imar uyuşmazlığında olduğu gibi, yüksek değerli uyuşmazlıklarla ilgili karar alacak olması sıkça rastlanan bir durumdur.

[4] Konuya ilişkin olarak hukuk fakültesi öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada öğretim yöntemi olarak %88 sözel anlatımın tercih edildiği ortaya konulmaktadır. Bu öğretim yönteminin bilimsel olarak doğru bir yöntem olmadığı ortaya konulmaktadır. Bu araştırma ve değerlendirme için bakınız, UĞUR, Tanju. Hukuk Eğitiminin ve Hukukçunun Eğitiminin Değerlendirilmesi. http://www.barobirlik.org.tr/yayinlar/makaleler/index.aspx  e.t.:26.01.2010

[5] Bakınız. http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/320493.asp e.t.:26.01.2010

[6]Meslek mensuplarının konuyla ilgili eleştirileri ve önerileri için bakınız. http://www.samildemir.av.tr/2009/12/hukuk-egitiminin-gelecegi/ e.t.: 26.01.2010

Meslek örgütünün çalışmaları için bakınız: www.barobirlik.org.tr/yayinlar/makaleler/cevdetatay e.t.:25.01.2010

 

[7] GÜRAN, Sait. Hukuk Fakültelerinde Eğitim, Başlıklı makalesinde, hukuk fakültelerinin kendilerini ispatlama gereksinimi içerisinde olduklarını ifade etmektedir. İyi hukuk fakültesi olabilmek için iyi öğrenci alınması gerektiğini, bunun içinde öğrencilerin tercih etmek isteyecekleri bir fakülte olmak gerektiğini bununda ancak iyi mezunlarla mümkün olacağını ifade etmektedir.   http://www.barobirlik.org.tr/yayinlar/makaleler/index.aspx e.t.:26.01.2010

[8] 2003-2004 eğitim-öğretim yılından bu yana Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalında, idari uyuşmazlıklar üzerinde sanal mahkeme uygulaması yapılmaktadır. Yapılan uygulamada beş öğrenciden oluşan bir ekip belirlenmekte, gerçek hayattan alınan bir idari uyuşmazlık konu olarak anabilim dalı tarafından belirlenmekte, öğrenciler rol paylaşımı yaparak, bir davacı vekili, bir idare vekili ve üç kişilik mahkeme heyeti olarak, çalışmalarını sahnelemektedirler. Olayda bir dava, bir cevap dilekçesi ve bir de mahkeme kararı yazılarak hazırlık yapılmakta, bütün öğrencilerin katılımıyla duruşmalı olarak karar verilmektedir. Benzer bir uygulamanın Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinde gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu konuda bakınız, ÖZEKES, Muhammet, Adil Yargılanma Hakkı ve Oyun Teorisi, http://web.deu.edu.tr/aek2004/21/Ozekes.pdf, e.t.:26.01.2010

[9] Bu konuda ayrıntılı yorumlar için bakınız. GÜRAN, a.g.m.