SİT ALANI İLANI KARARI, HUKUKİ NİTELİĞİ VE SONUÇLARI

                                                                                                Nusret İlker ÇOLAK*

 

            Özet    : Kültür ve tabiat varlığı taşınmazların korunması, milli kültür ve insanlık açısından önemlidir. Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması birel koruma ve alan ölçeğinde koruma şeklinde ortaya çıkar. Alan ölçeğinde koruma, bütünlük oluşturan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının sit alanı ilan edilmek suretiyle korunması amacına yöneliktir. Sit alanı ilan kararı, alanın hukuki statünü değiştiren birel koşul işlemdir. Kararla birlikte, alanda plan uygulamaları durur ve inşaat ruhsatlarının gözden geçirilmesi gerekir. Yeni planlamalar devreye girer, alanda fiziki ve inşai müdahaleler izne bağlanır. İzinsiz fiziki ve inşai müdahalede bulunanlar ya da buna yol açanlar hakkında cezai yaptırım uygulanır.

Anahtar Kelimeler   : Kültür ve tabiat varlığı, koruma, sit alanı, koruma amaçlı imar planları, çevre düzeni planı, fiziki ve inşai müdahale, muafiyet ve istisna, takas, tarihi esere zarar verme suçu

Summary: The protection of immovable cultural and natural assets is important for both national culture and humanity. The protection of immovable cultural and natural assets appears as the protection  either at singular level or space level. Singular level protecion is directed -by declaring the particular field as the protected site- at the protection of immovable cultural and natural assets that make a whole. Site-declaration decision is a singular-conditional act which changes the legal status of the field concerned. With the outcome of the decision applications of plans shall discontinue, and all the construction licences shall be reviewed. The new planning surveys shall be conducted, and all the physical and constructive interferences with the site area shall be subject to a stricter licencing system. Those who are involved in either physical or constructive interferences with the site area shall be punished by law.

Key words: Cultural and natural assets, protection, site area, (urban) land use plannings directed at the protection, environmental planning, physical and constructive interference, exemption and exception, barter, crime against historic object.

            Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması gereği, hem ulusal hukuk kuralları tarafından hem de uluslar arası sözleşmeler tarafından hüküm altına alınmıştır. Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla bir yandan milli kültürün oluşumu sürecinde yaşananlara ışık tutan değerler korunurken, diğer yandan insanlığın ortak geçmişinin ve mirasının ortaya koyduğu eserlerin yaşatılması sağlanır.

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmaları, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenlemelere göre, birel korunma ve alan ölçeğinde toplu korunma şeklinde sınıflandırılabilir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde[1] yer alan düzenlemede ise, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında birel korunma, yapı gruplarının toplu korunması ve alan ölçeğinde korunma şeklinde üçlü bir sınıflandırma karşımıza çıkar. Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin Türkiye uygulamasında Kanunda yer alan yaklaşım çerçevesinde koruma çalışmaları birel ve alan ölçeğinde korunma olarak iki farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Birel koruma çalışmaları, taşınmaz kültür veya tabiat varlıklarının tescil edilmesi suretiyle koruma altına alınması ve her bir tescilli varlığın bağımsız olarak korunması şeklinde gerçekleşir. Alan ölçeğinde gerçekleştirilen toplu koruma da ise belli bir alanda bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bir arada ve bütünlük içerisinde korunması amaçlanır.

Alan ölçeğinde gerçekleştirilen toplu koruma çalışmalarında sit alanı ilan edilmesi yönünde bir idari işlemle, koruma alanının hukuki statüsünde değişiklik yapılaması yoluna gidilir. Sit alanı ilan edilmesi öncesi gerçekleştirilen hazırlık çalışmalarıyla, alanda var olan ve korunması gereken taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının nitelik ve miktar olarak tespiti yapılır ve alanın sınırları belirlenir. Yapılan tespitler doğrultusunda koruma alanında bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının durumuna göre sit alanının türü belirlenir. Sit alanı ilan kararında belirlenen sit alanı türü aynı zamanda, gerçekleştirilecek koruma çalışmalarında göz önünde bulundurulması gereken ilke ve esasların neler olduğunun belirlenmesi anlamına da gelir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından çıkarılan ilke kararlarında yer alan düzenlemelerde sit türleri ve bu sitlerin koruma ve kullanma esasları belirlenmiştir. Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte koruma altına alınan alan yeni bir hukuki statü kazanır.

Sit alanı ilanı kararı, sınırları belirlenmiş bir alanın hukuki statüsünü değiştiren, başta mülkiyet hakkı olmak üzere, birçok hak ve özgürlüğü etkileyen bir irade açıklaması olduğundan, bu yetkinin kullanılmasının hukuk düzeni tarafından kurallara bağlanması bir gerekliliktir. Kanun koyucu tarafından belirlenmiş yetkili idare tarafından, usul kurallarına uyularak alınmış sit alanı ilan kararı, getirmiş olduğu yeni statüyle birlikte, ilgililerin hak ve menfaatlerini doğrudan etkiler. Sit alanı ilan kararıyla birlikte gerçekleşen statü değişikliğinin getirdiği sonuçların bilinmesi, sit alanlarında bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik çalışmalarda başarılı olunması bakımından gerekli olduğu gibi, ilgililerin hak ve menfaatlerinin korunması bakımından da önemlidir.

I-SİT ALANI KAVRAMI

Sit alanı kavramı, hem ulusal hukuk metinlerinde hem de uluslar arası sözleşmelerde yer alan bir kavramdır. Sit alanı kavramı, kavramsal boyutunun yanında sit alanlarının niteliklerine göre sınıflandırılmasını da içerir.

A-Genel Olarak Sit Kavramı

Birden çok kültür ya da tabiat varlığının alan ölçeğinde korunması gerekliliği sit kavramı olarak tanımlanmıştır. Sit alanı kavramı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda; “tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar” olarak tanımlanmıştır(m.3/a/3).

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde sitler; “tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar” olarak tanımlanmıştır(m.1).

B-Sit Alanlarının Sınıflandırılması

Sit alanı ilan edilmek suretiyle alan ölçeğinde bütüncül koruma altına alınan kültür ve tabiat değerleri topluluğunun niteliklerine göre, farklı bir sit sınıflandırılması yapılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Farklı niteliklerde taşınmaz kültür ve tabiat varlığı barındıran sit alanlarında aynı koruma ve kullanma tedbirlerinin uygulanması sit alanı ilan kararının amacıyla bağdaşmayacaktır. Bu gereklilik doğrultusunda sit alanları doğal sit, arkeolojik sit, kentsel sit, tarihi sit ve kentsel arkeolojik sit alanı olarak sınıflandırılır.

1.Doğal Sit Alanı

Doğal sit, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 728 Sayılı İlke Kararında yer alan tanımlamaya göre; “jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer altında, yer üstünde ya da su altında bulunan korunması gerekli alanlardır”. İlke kararında yer alan tanımlamada ortaya konulduğu üzere, doğal sit alanı ilan edilen bölgelerde korunmak istenen değerler, insan elinin ve emeğinin ürünü olmayan, özellikleri ve güzellikleri gereği korunması gerekli görülen doğal oluşumlar olarak karşımıza çıkar. Doğal sit alanı ilan edilmekle tabii olarak, insan etkisi bulunmadan şekillenmiş bulunan, sıkça rastlanmayan, kendine has özellikler taşıyan taşınmaz tabiat değerleri koruma altına alınmaktadır.

2.Arkeolojik Sit Alanı

Arkeolojik sit alanı Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespiti ve Tescili Hakkında Yönetmelikte arkeolojik sit alanı, “antik bir yerleşmenin veya eski bir medeniyetin kalıntılarının bulunduğu yer veya su altında varlığı bilinen ya da açığa çıkarılan korunması gereken alanlar” olarak tanımlanmıştır(m.3-b).

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu arkeolojik sit alanlarının korunması ilkelerini ve kullanma ilkelerini belirlediği 658 Sayılı İlke Kararında arkeolojik sit alanını; “insanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlar” olarak tanımlamıştır.

Arkeolojik sit alanı ilan edilmesini gerektiren taşınmaz kültür varlıkları, insan elinin ve emeğinin sonucu olan, eski yerleşmelerden ve medeniyetlerden kalan çoğunlukla yer altında ya da su altında bulunan varlık grupları koruma altına alınmış olmaktadır.

3.Kentsel Sit Alanı

Kentsel sit alanı, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespiti ve Tescili Hakkında Yönetmelikte; “mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan, kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları alanlar” olarak tanımlanmıştır(m.3-b).

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 720 Sayılı İlke Kararında ise kentsel sit alanı; “mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları alanlar” olarak tanımlanmıştır. Kentsel sit alanı tanımlaması, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde yer alan yapı gruplarının korunması hükmünü kentsel sit alanı olarak kabul etmiştir.

4.Tarihi Sit Alanı

Tarihi sit kavramı, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespiti ve Tescili Hakkında Yönetmelikte, “önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve bu nedenle de korunması gereken yerler” olarak tanımlanmıştır(m.3-b). Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 421 Sayılı İlke Kararında tarihi sit alanları, bu alanların korunmasına yönelik tedbirler ve bu alanların kullanılmasına ilişkin koşullar düzenlenmiştir. İlke kararında tarihi sit; “milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gereken alan” olarak tanımlanmıştır.

Tarihi sit alanı ilan edilen bölgeler, tarihi olayların yaşandığı alanlardır ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekir. Tarihi sit alanı ilan kararıyla birlikte, tarihi olayların yaşanmış olduğu alanlar, anı değerinden dolayı, tabii değeriyle birlikte koruma altına alınmış olmaktadır.

5.Kentsel Arkeolojik Sit Alanı

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 702 Sayılı İlke Kararında kentsel arkeolojik sit alanı; “2863 sayılı Kanun kapsamına giren arkeolojik sit alanları ile birlikte korunması gerekli kentsel dokuları içeren ve bu özellikleri ile bütünlük arz eden korumaya yönelik özel planlama gerektiren alanlar kentsel arkeolojik sit alanları” olarak tanımlanmıştır.

Mevzuatta var olan kentsel arkeolojik sit alanı statüsü, karma sit alanlarının ihtiyaç duyacağı statüleri tanımlamaktan uzaktır. Koruma altına alınan alanlarda var olan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının niteliklerine göre, ikili, üçlü hatta dörtlü farklı sit özelliği gösteren alanların ihtiyaç duyacağı koruma ve kullanma koşullarını belirleyen yeni tanımlamalara ihtiyaç vardır.

II- SİT ALANI İLANI KARARININ UNSURLARI

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak gerçekleştirilen faaliyetler sırasında, nitelikleri tespit edilen ve tescil edilmek suretiyle koruma altına alınması gereken varlıkların niteliği, miktarı ve bir birleriyle olan ilişkilileri alan ölçeğinde bir koruma çalışması yürütülmesini gerektiriyorsa, idare bahse konu alanı sit alanı olarak kayıt altına alır. Sit alanı olarak ilan etme işlemi, karara konu alanda bulunan taşınmazların statüsünü değiştiren bir etkiye sahip olduğundan ve bu değişiklik esas olarak kısıtlama sonucu doğurduğundan, alınan kararın hukuka uygunluğunun sağlanması hukuk devleti bakımından zorunluluktur. Sit alanı ilan kararının hukuka uygun alınmasını sağlayacak ilke ve kuralların kanun koyucu tarafından ortaya konulmuş olması, Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin Anayasada yer alan gerekçeler doğrultusunda ve ancak kanunla sınırlanabileceği kuralı gereği zorunludur. Kanun koyucu sit alanı ilan kararında yetkili idareyi, hangi durumlarda sit alanı ilan edileceğini, kararın konusunu, karar alma sürecinde geçerli kuralları ve karara karşı itiraz yolunu ile kararın amacının ne olduğunu düzenlemiş bulunmaktadır.

A-Sit Alanı İlanında Yetkili İdare

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması faaliyetlerinde alan ölçeğinde koruma gerekliliğini dikkate alan yaklaşım sit alanı olarak belli bir alanın korunması sonucunu doğurmuştur. Sit alanı olarak alan ölçeğinde koruma çalışmaları yürütülmesi, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik bir uygulama tedbiridir.

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenlemede, sit alanı ilan edilmek suretiyle gerçekleştirilen korumalar, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti ve tescili yoluyla gerçekleştirilecek koruma çalışmaları içerisinde düzenlenmiştir(m. 57/I). Kanun koyucu, sit alanı ilan kararında yetkili idare olarak Kültür ve Turizm Bakanlığını belirlemiştir. Ancak, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda uygulama sürecinin belirlenmesi, kontrol edilmesi ve yönlendirilmesi konusunda özerk yapılı idari birimler kurulması bir gereklilik olarak görülmüştür. Bu yaklaşım doğrultusunda, koruma uygulamaları, Bakanlık hiyerarşisi içerisinde yer alan görevliler tarafından gerçekleştirilen hazırlık işlemleri, denetim ve inceleme, büro ve idari işler başlığı altında yürütülen faaliyetler ve özerk yapılı birimler tarafında uygulamaya esas kararların alınması şeklinde iki başlık altında şekillendirilmiştir.

Kanunda yer alan yaklaşım doğrultusunda, hazırlık süreci, alan araştırması ve tespitler, Bakanlık personeli tarafından gerçekleştirildikten sonra, sit alanı ilanı yönünde karar alma yetkisi Koruma Bölge Kurullarına tanınmıştır. Bir başka ifadeyle, sit alanı ilanı kararının hazırlık ve idari işlemleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı merkez teşkilatına bağlı taşra birimleri olarak şekillendirilmiş bulunan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü personeli tarafından gerçekleştirilirken, sit alanı ilan edilmesi yönünde idare adına irade açıklama yetkisi, Bakanlık bünyesinde yapılandırılmış bulunan uzman ve özerk Koruma Bölge Kurullarına tanınmıştır. Bir alana ilişkin sit kararı verilip verilmeyeceğine Koruma Bölge Kurulu karar verecektir. Ancak, sit alanı ilan edilmesine yönelik bir gündem, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek bilimsel, teknik ve idari çalışmalara bağlı olarak ortaya çıkabilecektir. Koruma Bölge Kurulu ve Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün işleyişinde, Kurul tarafından iletilen araştırma, araştırmayı genişletme veya farklı yönlerde sürdürme gibi taleplerin, Müdürlük tarafından dikkate alınması gerektiği açıktır. Diğer bir ifadeyle, Koruma Bölge Kurulu, sit alanı ilan kararına altlık oluşturan çalışmalara katılmak, süreci yönlendirmek ya da sürecin aktif bir parçası olmak isterse, bu talebin Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından dikkate alınması gerekir.

Açıklandığı üzere, bir bölgede, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarının alan ölçeğinde sürdürülmesi gerekliliği ortaya çıkarsa, o ana kadar yapılan araştırma ve tespit çalışmaları ve ilave çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı merkez teşkilatına doğrudan bağlı bulunan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü personeli tarafından gerçekleştirilir. Hazırlanan dosya karara bağlanmak üzere, Bakanlık bünyesinde bulunan ancak, özerk statüde bulunan uzmanlardan oluşmuş Koruma Bölge Kurulu gündemine alınır. Koruma Bölge Kurulu yaptığı değerlendirmeler sonucunda, dosya içeriğine göre, doğrudan sit alanı ilanına karar verebileceği gibi, araştırmaların genişletilmesini de talep edebilir ve konuyu yeniden değerlendirme yoluna gidebilir. Sunulan dosya içeriğine göre, Koruma Bölge Kurulunun doğrudan talebi reddetmesi ve koruma çalışmalarının birel olarak sürdürülmesine karar vermesi de mümkündür.

B-Sit Alanı İlanının Neden Unsuru

Sit alanı ilan edilmesi yönündeki idari işlemin neden unsuru, kültür ve tabiat varlığı niteliğini haiz taşınmazların korunması gerekliliğidir. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 1. maddesinde düzenlemenin amacı, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tanımları ile niteliklerini belirlemek ve yapılacak işlemleri ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda ilke ve uygulama kararlarını almakla görevlendirilmiş bulunan idarelerinin kuruluş ve görevlerini tespit etmek olarak ifade edilmiştir. Kanunda yer alan bu amaç, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak alınacak idari kararların neden unsurunun ne olduğunu ortaya koymaktadır. Kanunun amaç tanımı içerisinde yer alan kültür ve tabiat varlıklarının tanımı ve niteliğinin belirlenmesi gerekliliği, taşıdıkları özellikleri nedeniyle koruma altına alınması gereken kültür ve tabiat varlığı taşınmazların tescil edilmesini koruma çalışmalarının başarısı bakımından bir zorunluluk haline getirmektedir.

Kültür ve tabiat varlığı niteliği bulunan bir taşınmaz tespit edildiğinde, idarenin bu durumu bir irade açıklamasıyla tescil etmesi gerekir. Tespit edilen taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tescil edilmesi gerekliliği, tescil işleminin nedenini oluşturmaktadır. Bir arada bulunan, kültür ve tabiat varlığı taşınmazların korunmasında bütüncül bir yaklaşım gereği ortaya çıktığında, alan ölçeğinde koruma gerçekleştirilebilmesi için, sit alanı olarak ilan kararı alınması, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilme gerekliliğinin bir yansımasıdır.

Alan ölçeğinde korunmanın bir gereklilik olduğu durumlarda, ilgili idareler, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tescil edilmesine paralel olarak, sit alanı ilanı yönünde bir irade açıklamasında bulunurlar. Sit alanı ilanı kararının neden unsuru, alan ölçeğinde, bütüncül olarak taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekliliğidir.

C-Sit Alanı İlanında Usul

Sit alanı ilanı kararında uyulması gereken özel bir usul kuralı düzenlenmemiştir. Buna karşılık, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda getirilmiş bulunan görev paylaşımı doğrultusunda, sit alanı ilan edilecek bölgenin gerçekten Kanunda yer alan sit tanımına uygun olup olmadığına ilişkin araştırma ve tespitlerin yapılması ve bu tespitlerde elde edilen veriler doğrultusunda, ilke kararları ve Tespit ve Tescil Yönetmeliğinde ortaya konulan tanımlar doğrultusunda hangi tür sit alanı olabileceğine ilişkin görüş ve önerilerin hazırlanması, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde yer alan Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü personelinin sorumluluğudur.

Sit alanı ilan kararına altlık oluşturan araştırma, inceleme, tespit ve öneriler Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü personeli tarafından hazırlandıktan sonra, konu Müdürlükçe Koruma Bölge Kurulu gündemine alınır. Koruma Bölge Kurulu, sunulan dosya üzerinde yaptığı değerlendirme sonucunda, sit alanı ilan edilmesi, sit alanı ilan edilmesine gerek görülmemesi ya da araştırmaların genişletilmesi yönünde bir karar alabilir.

Sit alanı ilan edilmesi yönünde alınan kararlar, sit alanı ilan edilen bölgenin hukuki niteliğini tamamen değiştirdiğinden ve imar yetkilerinin kullanılmasını, Koruma Bölge Kurulunun uygun görmesi koşuluna bağladığından, bu karara karşı idari itiraz yolu öngörülmüştür. Sit alanı ilan edilmesi kararına karşı ilgili idareler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kuruluna, altmış gün içerisinde itiraz edebilme imkânına sahiptir(KTVKK m.61). Sit alanı ilan kararına karşı itiraz edebilecek idareler, sit alanı ilan edilen yerde planlama yetkisine sahip idarelerle valiliklerdir. Sit alanı ilan edilen alanda planlama yetkisine sahip idareler, İmar Mevzuatında yer alan planlama yetkisine sahip belediyeler ve valiliklere ek olarak, özel kanunlarda imar yetkisi tanınmış idareler de olabilir. İtiraz yoluna başvurulabilmesi için, planlama yetkisine sahip idarelerin bu yetkilerinin sit alanı ilan edilen bölgeye ilişkin olması şarttır. Sit alanı ilan edilen bölgeye ilişkin imar yetkisi bulunmayan bir idarenin sit alanı ilan kararına itiraz edebilmesi mümkün değildir. Kanunda açıklık bulunmamakla birlikte, sit alanı ilan kararına karşı Koruma Yüksek Kuruluna yapılacak itirazlarda valiliklerin durumlarının daha farklı olduğunun ve il sınırları içerisinde alınan sit alanı ilan kararına karşı itiraz yoluna, alana ilişkin doğrudan planlama yetkileri bulunmasa dahi, gidebileceğinin kabulü gerekir.

D-Sit Alanı İlanının Konusu

Sit alanı ilan kararı, sınırları belirlenen bir alanda, imar uygulamalarının imar mevzuatından çıkarılarak, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma mevzuatına alınması sonucunu doğurmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının merkeze bağlı taşra teşkilatı tarafından gerçekleştirilen araştırma ve inceleme faaliyetleri sonucunda elde edilen bulguların gerektirmesi durumunda, yetkili Koruma Bölge Kurulu tarafından sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, alanda öncelikle koruma gerekliliği dikkate alınarak koruma uygulaması ve ikincil olarak da imar uygulamaları yapılacaktır. Sit alanı ilan kararının konusu, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı barındıran, bu varlıkların belli bir yoğunluğa sahip olması nedeniyle koruma çalışmalarının alan ölçeğinde yapılması zorunluluğu bulunan sınırları belirlenmiş bir alanın, uygulama ilkelerinin ve önceliklerinin değiştirilmesidir.

Sit alanı ilan kararı, sınırları belirlenmiş alanda bulunan kültür ve tabiat varlığı niteliğine sahip olan ya da olmayan taşınmazların bir bütün olarak, özel bir statüye alınması sonucunu doğurur. Sit alanı ilan kararının konusu, sınırları belirlenen alanın taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma mevzuatına tabi hale getirilmesidir.

E-Sit Alanı İlanında Amaç

Sit alanı ilan kararında amaç, diğer idari işlemlerde de olduğu gibi, kamu yararının sağlanmasıdır. Sit alanı ilan kararının amacı kamu yararı olmakla birlikte, bu amacın ne şekilde gerçekleştirileceği kanun koyucu tarafından belirlenmiş olduğundan özel nitelikli kamu yararı tanımlaması söz konusudur. Bir başka ifadeyle, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması suretiyle kamu yararının gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Sit alanı ilan edilmesi kararı, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması amacı içerisinde, daha özel nitelikli bir koruma amacı olan, alan ölçeğinde korunmayı sağlayarak kamu yararını gerçekleştirme amacını taşır. Daha açık bir ifadeyle, sit alanı ilan kararının amacı, sınırları belirlenmiş bir alanda bulunan ve bir arada korunmasında kamunun yararı bakımından zorunluluk bulunan kültür ve tabiat varlığı taşınmazları bir bütün olarak ve diğer taşınmazlarla birlikte, alan ölçeğinde korunmasının sağlanmasıdır. Sit alanı ilan kararı, alan ölçeğinde koruma gerçekleştirmek suretiyle kamu yararının gerçekleştirilmesini amaç edindiğinden, bu amacın sınırlarının aşılması ya da başka bir amaç güdülmesi, sit alanı ilan kararını hukuka aykırı hale getirecektir.

III- SİT ALANI İLANI KARARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Sit alanı ilan kararı, belli sınırlar içerisinde bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlığı topluluğunun korunabilmesini sağlamaya yönelik olarak özel bir hukuki statü oluşturulması anlamına gelmektedir. Sit alanı ilan edilen arazi parçasında gerçekleştirilecek imar uygulamaları, yeni statüye bağlı olarak, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine tabi olacaktır. Sit alanı ilanı kararıyla birlikte, yeni mevzuat hükümleri doğrultusunda, kültür ve tabiat varlığı niteliğine sahip taşınmazlarla birlikte, alanda gerçekleştirilecek bütün imar uygulamaları da yeni statüye tabi olacaktır.

Sit alanı ilan kararı, birel nitelikli bir karar olarak karşımıza çıkar. Sınırları belirlenmiş bir alanın, sit alanı olarak ilan edilmesine yönelik bir irade açıklamasıdır. Ortaya konulan iradeyle birlikte, sınırları belirlenmiş bulunan alan, özel bir statüye kavuşur. Belirlenen statü kapsamına alınan alanda birden çok taşınmaz yer alır. Sit alanı kararıyla birlikte koruma altına alınan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının sayısı, sit alanı ilan kararına genel düzenleyici işlem niteliği kazandırmaz. Sit alanı ilan edilmesi işlemi, alanda bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının birel olarak tespit edilmesi ve tescil altına alınması gereğini ortadan kaldırmaz. Sit alanı ilan kararıyla birlikte, alanda bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik çalışmaların bütünlük içerisinde yürütülmesini zorunlu kılan bir statü getirilmektedir.

Sit alanı ilan kararı, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmiş varlıkların tescil kararını ve hukuki statülerini ortadan kaldırmadığı gibi, birel korunma gerekliliğini de etkilemeyecektir. Bu durumda, sit alanı olarak ilan edilme kararı, sınırları belirlenmiş alanda bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bütünlük içerisinde korunmasını sağlamaya yönelik olarak alınan birel bir karardır. Birel nitelikli bu karar, sit alanı ilan edilen arazi parçasının hukuki statüsünü değiştiren bir idari işlemdir. Sınırları belirlenmiş bir alanın hukuki statüsünü, daha önceden belirlenmiş bir hukuki statüye alan sit alanı ilan kararı, birel koşul bir işlemdir. İşlemin birel nitelikli kabul edilmesinin gerekçesi, alanda bulunan tescil niteliği taşıyan, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının statüsüne etki etmemesi, sit alanında yapılacak imar uygulamalarının koruma mevzuatına göre gerçekleştirilmesini sağlayacak idari düzenlemeler yapılmasını gerektirmesidir.

Sit alanı ilan kararı sonucunda, alanda gerçekleştirilecek imar uygulamaları, öncelikle geçiş dönemi yapılaşma koşullarına daha sonra da koruma amaçlı imar planı hükümlerine göre gerçekleştirilecektir. Sit alanı ilan kararıyla birlikte getirilen, imar uygulamalarını şekillendiren koruma amaçlı idari düzenlemeler, yeni yapılaşmalar ve düzenlemelere ilişkindir. Kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmiş taşınmazların korunmasına, korumaya ilişkin mevzuatta var olan hükümler çerçevesinde devam edilecektir.  Bütün bu gerekçeler, sit alanı ilan kararının hukuki niteliğinin birel koşul işlem olduğunu ortaya koymaktadır.

IV-SİT ALANI İLANI KARARININ SONUÇLARI

Sit alanı ilan kararı, sınırları belirlenen alanda bulunan kültür ve tabiat varlığı olan ya da olmayan bütün taşınmazların hukuki niteliğini değiştiren bir karardır. Bu kararın sonucunda alanda bulunan taşınmazların hukuki statüsünün değişmesi, farklı şekillerde ortaya çıkar. Sit alanı ilan kararıyla birlikte bir yandan alanda yetkili idarelerin sahip olduğu yetkilerin sınırları ve kullanım şekli değişirken diğer yandan alana mülkiyeti bulunan maliklerin hak ve yükümlülüklerinde değişiklikler meydana gelir. Sit alanda mülkiyet hakkı bulunan kişilere bir yandan muafiyet ve istisnalar getirilirken, diğer yandan mülkiyet hakkı üzerinde bazı kısıtlamalar ortaya çıkar.

A-Mevcut Planlar ve İmar Durumu Üzerinde Etkileri

Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, alanın hukuki statüsü değişmiş olduğundan, imar planlarının ve imar durumunun yeni statüye göre değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ortaya çıkan yeni durum esas alınarak, eski planların yeniden değerlendirilmesi ve imar uygulamalarının gözden geçirilmesi gerekir.

1.Plan Uygulamalarının Durması

Sit alanı ilan kararı, alan ölçeğinde yeni bir uygulama önceliği getirmesinden dolayı, eski statüye göre hazırlanmış bulunan her ölçekteki plan uygulamasının durduran bir etkiye sahiptir(KTVKK m.17/a). Her ölçekteki plan uygulamasının durması ifadesi, alanı ilgilendiren her türde planın yeni duruma uydurulması gerekliliğini ifade etmektedir. Hükmün devamında yer alan açıklamalardan, her ölçekteki plan ifadesinin çevre düzeni planı ve imar planlarını kapsayacak şekilde anlaşılması gerektiği ortaya konulmaktadır(m.17/a-I). Kanun koyucu, plan uygulamasının durması ifadesini kullanmakla, yeni duruma göre plan konusunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. İlgili idareler, sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, çevre düzeni planı, imar planları ve imar planları doğrultusunda verilmiş olan inşaat ruhsatlarını yeniden ele almak durumunda kalacaklardır.

2.Çevre Düzeni Planının Gözden Geçirilmesi

Çevre düzeni planı, üst ölçekli bir plandır. İmar plan çalışmalarında çevre düzeni planı hükümleri doğrultusunda plan kararlarının oluşturulması, plan hiyerarşisi bakımından zorunluluktur. Sit alanı ilan edilen bölgelere ait çevre düzeni planları, daha sonra hazırlanacak koruma amaçlı imar planları bakımından da üst ölçekli plan olarak hüküm ifade edecektir.

Kanun koyucu, sit alanı ilan edilen bölgelere ilişkin varsa, mevcut 1/25000 ölçekli çevre düzeni plan kararlarının ve notlarının bu karar doğrultusunda gözden geçirilmesi ve ilgili idarelerce onaylanması gerektiğini ifade etmektedir(KTVKK m.17/a-I). Kanun koyucunun iradesi, sit alanı ilan edilen alanlarının korunmasında çevre düzeni planı hükümlerinin ve notlarının da sit statüsüne uygun hale getirilmesi yönündedir. Mevcut çevre düzeni planının gözden geçirilmesi kapsamında, plan hükümlerinin ve notlarının gözden geçirilmesi yetkisi, sit statüsü bakımından Koruma Bölge Kurulu tarafından yapılacak değerlendirme ve çevre düzeni planı konusunda yetkili idarelerce onaylanma şeklinde gerçekleşecektir. Kanunda çevre düzeni plan ölçeğinin 1/25000 olarak verilmesi, çevre düzeni planı konusunda İl Özel İdaresinde yer alan yetki ve ölçeklendirmeye ilişkin düzenleme öncesinde, çevre düzeni plan ölçeğinin 1/25000 ölçeğiyle sınırlı olmasından kaynaklanan bir düzenlemedir. Diğer bir ifadeyle, günümüzde farklı ölçeklerde karşımıza çıkan her türlü çevre düzeni planının kapsama alanında bulunan sit alanı ilan kararlarında, ölçeği ne olursa olsun, çevre düzeni plan hükümlerinin ve notlarının gözden geçirilmesi gerekir.

Kanunda açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, sit alanı ilan edilen bölgeye ilişkin çevre düzeni planı yoksa yeni yapılacak çevre düzeni planlarında da benzer şekilde hareket edilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, çevre düzeni planlarının yapılması sürecinde, planlama alanlarında bulunan sit alanlarıyla ilgili olarak, plan hükümlerinin ve plan notlarının koruma mevzuatına uygunluk bakımından koruma bölge kurulu tarafından planın değerlendirilmesi gerekir. Koruma bölge kurulu tarafından uygun görüş verilmeyen ya da koruma bölge kuruluna sunulmayan çevre düzeni planlarının hukuka aykırılığı tartışmasız olacaktır.

3.İmar Planlarının Yürürlükten Kalkması ve Yeni Plan Yapılması Gerekliliği

Sit alanı ilan edilen bölgeye ilişkin mevcut imar planlarının uygulamasının durması gerekliliği Kanun hükmüdür(KTVKK m.17/a-I). Sit alanı ilan edilen yerlere ilişkin imar planlarının uygulamasının durması ifadesi, aslında imar planlarının hükümsüz hale gelmesi anlamına gelmektedir. Zira Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17. maddesinin a bendinin II. fıkrasında yer alan düzenlemede, sit alanı ilan edilen yerlerde koruma amaçlı imar planı yapılana kadar geçiş dönemi yapılaşma koşullarının koruma bölge kurulları tarafından ilan edileceği hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme, sit alanı ilan edilen bölgelere ilişkin mevcut imar planlarının hükümsüz hale geleceğini ve yeni bir planlama sürecinin başlayacağının açıkça ortaya koymaktadır.

4.Verilmiş Ruhsatların Gözden Geçirilmesi

Bir bölgede sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, alana ilişkin her ölçekteki plan uygulamasının durması ve buna bağlı olarak koruma amaçlı imar planlarının yapılması gerekliliği, eski planlar doğrultusunda verilmiş bulunan inşaat ruhsatlarının gözden geçirilmesini zorunlu kılar. Sit alanı ilan kararı öncesinde verilmiş bulunan inşaat ruhsatlarının gözden geçirilme gerekliliği, imar mevzuatına göre kazanılmış hak oluşturan durumları koruyacak şekilde hareket edilmesine engel oluşturmayacaktır.

Sit alanı ilan edilmiş alanlarda, imar mevzuatına ve mevcut imar planlarına göre sit alanı ilan kararından önce verilmiş bulunan inşaat ruhsatı ve eklerine uygun olarak su basman seviyesine kadar gelmiş bulunan yapılaşma faaliyetlerinin devamına izin verilebilecektir. Su basman seviyesine ulaşmamış bulunan yapılaşmalarda inşaat ruhsatı iptal edilecektir(KTVKK m.17/a-son). Sit alanı ilan edilmeden önce imar mevzuatına göre verilmiş bulunan inşaat ruhsatı ve eklerine uygun olarak su basman seviyesine gelmiş yapılaşma faaliyetlerinin devamına izin verilebilir ifadesi, koruma tedbirlerinin zorunlu kılması durumunda inşaatın devamına izin verilmeyebileceğini ortaya koymaktadır. Sit alanı ilan edilen alanın korunma önceliklerine ve korunacak alanın niteliklerine göre, yapılaşmanın kesinlikle önlenmesi gerekliliği söz konusu ise, inşaat ruhsatının devamına izin verilmeyerek ruhsatın iptali yoluna gidilmesi zorunluluktur. Bu durumda maliklerin haklarının korunmasına yönelik takas tedbirlerinin uygulanması yoluna gidilmelidir.

Sit alanlarında yeni yapılaşma imkanının bulunup bulunmaması, su basman seviyesine gelmiş inşaat ruhsatlarının iptal edilip edilmemesinde temel kriter olarak dikkate alınmak zorundadır. Sit alanı ilan edilen bölgede yeni yapılaşmaya izin verilmiyorsa, inşaat ruhsatlarının su basman seviyesine gelmiş olmasının sonuca bir etkisi olmayacaktır. Yeni yapılaşmaya, hatta yapılaşmaya izin verilip verilmeyeceğinin belirlenmesinde alanın sit statüsünün hangi tür ve derecede olduğu etkili olacaktır. Birinci derece arkeolojik ve birinci derece doğal sit alanlarında kesin yapılaşma yasağı bulunduğundan, bu niteliklere sahip alanlarda, su basman seviyesine gelinmiş olduğundan bahisle inşaatın devamına izin verilmesini isteme olanağı yoktur.

B-Geçiş Dönemi Koruma Esaslarının Belirlenmesi

Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, üç ay içerisinde ilgili koruma bölge kurulu tarafından geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenir. Sit alanı ilan kararından itibaren iki yıl içerisinde koruma amaçlı imar planları yapılmadığı takdirde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmesi kararının uygulaması sona erer(KTVKK m.17/a-II). Koruma bölge kurulu, koruma amaçlı imar planlarında yaşanan gecikmenin zorunlu nedenlerden kaynaklandığına karar verirse, geçiş dönemi uygulamasını bir yıl daha uzatabilir(KTVKK m.17/a-III).

Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları, sit alanlarında gerçekleştirilecek korumanın ve yeni yapılaşmanın temel esaslarının koruma bölge kurulu tarafından belirlenmesi demektir. Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları, kullanma şarları ya da yapılaşma koşulları belirlendikten sonra, kültür varlığı olarak tescili bulunmayan yapılarda, İmar Kanununun 21. maddesi kapsamında, ruhsat gerektirmeyen basit tamirat ve tadilat kapsamında olan, kapalı alan artırmayan, taşıyıcı sisteme ve cephe formuna müdahale oluşturmayan uygulamalar dışında, bütün fiziki ve inşai müdahalelerin koruma bölge kurulu kararıyla yapılması gerekir. Sit alanı ilan edilen alanda bulunan eski eser olmayan yapılara ilişkin İmar Kanununu 21. madde kapsamında yapılacak müdahaleler ise, özgün malzemesi ve yöntemine uygun olarak, koruma uygulama denetleme bürosu bulunan belediyeler tarafından verilecek izinle yapılabilir. Şayet koruma uygulama denetleme bürosu bulunmuyorsa, İmar Kanununu 21. madde kapsamında bulunan tamirat ve tadilat konusunda da koruma bölge kurulu yetkili olacaktır. Bu düzenlemenin aksine hareket eden belediyelerin yöneticileri, 2863 Sayılı Kanunun 65. maddesi kapsamında, ceza kovuşturmasına tabi olacaklardır.

C-Koruma Amaçlı İmar Planı Yapılması

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, koruma amacını esas alan yeni bir imar planının yapılması gerekliliği doğar. Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte ilgili idareler, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17. maddesinin a bendinde düzenlenmiş bulunan ilkeler doğrultusunda koruma amaçlı imar plan çalışmalarına başlarlar. Koruma amaçlı imar planı çalışmalarında, meslek örgütlerinin, üniversitelerin ilgili bölümlerin, planlama alanında ikamet eden ya da ticari faaliyette bulunanların katılımlarını sağlamak suretiyle, katılımcı bir yaklaşım ortaya koymak zorundadırlar.

Hazırlık çalışmaları tamamlanan imar planları, incelenmek ve sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna sunulur. Koruma bölge kurulu kararı doğrultusunda koruma amaçlı imar planı ilgili idare tarafından onaylanır. İlgili idarenin değişiklik talebi bulunması durumunda bu talepler koruma bölge kuruluna iletilir. Koruma bölge kurulunun talebe ilişkin kararı doğrultusunda, imar planlarının altmış gün içerisinde onaylanmaması durumunda, plan kendiliğinden yürürlüğe girer(KTVKK m.17/a).

Kanun koyucu, koruma önceliğini dikkate alarak, sit alanı ilan edilen alanlarda, planlama konusunda esas yetkiyi koruma bölge kuruluna vermiştir. Koruma bölge kurulu tarafından benimsenmeyen bir kararın plana dâhil edilmesi hukuken mümkün değildir. Koruma amaçlı imar planlarının hazırlık çalışmalarının Kanunda yer alan koşullarda ilgili idareler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Hazırlık süreci tamamlanan planlar incelenmek ve sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna sunulur. Koruma bölge kurulu tarafından görüşülen ve son şekli verilerek uygun bulunan planlar onaylanmak üzere ilgili idarelere iletilir. İlgili idarelerin, plan konusunda karar almaya yetkili organları planı onaylar ya da değişiklik talebiyle konuyu koruma bölge kuruluna yeniden gönderir. Koruma bölge kurulu tarafından alınan karar üzerine ilgili idarelerin tek seçeneği planı onaylamaktır. Onaylama altmış gün içerisinde gerçekleşmezse, plan kendiliğinden yürürlüğe girer. Sonuç olarak, sit alanı ilan kararıyla birlikte, koruma amaçlı imar planları yapılması bir zorunluluktur. Bu zorunluluk doğrultusunda, koruma amaçlı imar planlarının karara bağlanmasında esas yetki koruma bölge kurullarına verilmiştir.

D-Mülkiyet Hakkının Kısıtlanması

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, sit alanı içerisinde bulunan taşınmazların hukuki statüsünde meydana gelen değişiklikler, mülkiyet hakkının kullanılmasında çeşitli kısıtlamalar doğurur. Mülkiyet hakkı üzerinde kısıtlama yoluna gidilmesi, sit alanı ilan kararının gerekçesini oluşturan, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması gerekliliğinin doğal sonucudur. Sit alanı ilan kararıyla birlikte mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaları, yapılaşma hakkına yönelik olanlar, müdahaleye yönelik olanlar ve kullanım tarzına yönelik olanlar şeklinde üç başlık altında toplamak mümkündür.

1.Yapılaşmanın Yasaklanması ya da Kısıtlanması

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, sit alanında bulunan araziler üzerinde yapılaşma hakkının tamamen yasaklanması ya da yapılaşma hakkının azaltılması mümkündür. Kanun koyucu, sit alanı ölçeğinde, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlayabilmek için gereksinim duyulan yasaklama ya da kısıtlama kararını alabilme yetkisini idareye tanımıştır. Daha doğru bir ifadeyle, sit alanı ilan edilmesinin ve sit alanı türünün tespitiyle derecelendirilmesinin yapılmasının sonucu olarak, inşaat hakkı kısmen ya da tamamen kısıtlanmış olacaktır.

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı bulunan parsellerde yeni yapılanmaya izin verilmesi genel olarak mümkün olmaz. Bu parsellerde tescilli kültür ya da tabiat varlığının korunması esastır. Tescilli kültür ve tabiat varlığı bulunan parsellere komşu parsellerde ise, yeni yapılaşmaya izin verilmesi ancak tescilli taşınmaz kültür ve tabiat varlığına zarar vermeyecek şekilde mümkün olacaktır. Böyle bir durumda, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı tescili bulunan parsellerde yapılaşma hakkı kısıtlanmış olacaktır. Sit alanları alan ölçeğinde bir koruma uygulaması olduğundan, kültür ve tabiat varlığı tescili ya da komşuluk durumu bulunmayan parsellerde dahi yapılaşma hakkı genel olarak kısıtlamaya tabi tutulacaktır.

2.Sit Alanlarında İzinsiz Fiziki ve İnşai Müdahalenin Yasaklanması

Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, alanda fiziki ve inşai müdahalelerde izin alınması zorunluluğu doğar. Sit alanı ilan edilen bölgelerde, hem sit zeminine hem de yapılara yönelik her türlü fiziki ve inşai müdahale koruma bölge kurulundan izin alınması durumunda mümkündür. Koruma bölge kurulundan izin alınmadan gerçekleştirilecek fiziki ve inşai müdahaleler, cezai yaptırımla karşılaşacaktır.

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 9. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, esaslı onarım(İmar Kanununa göre ruhsat gerektiren müdahaleler), inşaat, tesisat, sondaj, kısmi ya da bütüncül yıkım, yakma, kazı ve benzeri işler fiziki ve inşai müdahale sayılır. Bu türden bir uygulama ancak koruma bölge kurulu kararıyla yapılabilir.

3.Kullanım Amacının Değiştirilmesi Yasağı

Sit alanı ilan edilen bölgede bulunan arsa ya da yapıların kullanım türünün değiştirilmesinde izin alınması zorunludur. Hukuka uygun olarak kazanılmış bir kullanımda değişiklik yapılması gerekliliği ortaya çıktığında, malikler izin almadan fonksiyon değişikliği yoluna gidemezler. Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, alanın yeniden kullanıma açılması ya da yeni bir kullanım getirilmesi ancak koruma bölge kurulundan izin alınması durumunda mümkün olacaktır(KTVKK m.9).

E-Muafiyet ve İstisnalardan Yararlanma

Sit alanı ilan edilen yerlerden, doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilmiş olması nedeniyle kesin inşaat yasağı getirilen alanlar, her türlü resim, vergi ve harçtan muaftır(KTVKK m.21/I).

F-Takas İmkânından Yararlanma

Sit alanı ilan edilmiş bulunan alanlarda mülkiyeti bulunan özel hukuk kişileri, koruma amaçlı imar planlarında getirilen hükümler nedeniyle kesin inşaat yasağı söz konusu olduğunda, müracaat etmeleri durumunda, belediyelerin ve il özel idarelerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarla yapılaşma hakkı bulunmayan parsellerin takası mümkündür(KTVKK m.17/b).

Kanun koyucu, 2863 Sayılı Kanunun 17. maddesinin c bendinde takas konusunu düzenlemiş ve konunun teknik boyutunun, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından ortak olarak hazırlanacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

Sit alanı ilan edilen bölgede mülkiyet hakkı bulunan maliklerin bu haklarının takası konusu esas olarak, Kanunun 15. maddesinin f bendinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “sit alanı ilan edilen ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, aynı ada içerisindeki bütün parsel maliklerinin başvurusu ve karşılığında önerilen parsellerin tamamının kabulü koşuluyla, başka Hazine arsa veya arazileri ile müstakil veya hisseli olarak değiştirilebilir. Sit alanı ilan edildiği tapu kütüğüne şerh edilen taşınmazları, miras ve ölüme bağlı tasarruflar dışında, sonradan edinenlerin talepleri değerlendirilmez. Ancak, Bakanlık izniyle gerçekleştirilen kazıların yapıldığı alanlarda bulunan parsellerde, maliklerin başvurusu ve kabulüne ilişkin koşul parsele yönelik uygulanır ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planı şartı aranmaz. Bu parsellerin üzerinde bina veya tesis varsa malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödenir. Bu bentle ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir”.

Takas konusunda Kanunda yer alan bu düzenlemeler, sit alanı ilan edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkı üzerinde oluşan kısıtlama etkisini ortadan kaldıracak nitelikte değildir. Kanunun 17. maddesinde yer alan düzenlemelere göre yapılacak takasta idarenin açık bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Düzenlemede idarenin takdirini kısıtlayan bir ayrıntı bulunmaması uygulamada takas gerçekleşmesini engellemektedir. Kanunun 15. maddesinde yer alan düzenleme ise takas talebinde bulunabilmenin ön koşulu olarak, koruma amaçlı imar planının varlığını aramakta olması mülkiyet hakkına getirilmiş kısıtlamanın gereksiz şekilde uzatılması sonucunu doğurmaktadır. Sit alanı ilanı kararıyla birlikte, hangi parsellerin kesin yapılaşma yasağı bulunup bulunmadığı genel olarak bilinebilecek durumdadır. Sit alanı ilan kararı sonrasında, ilgili koruma bölge kuruluna müracaat edilerek alınacak bir kesin inşaat yasağı vardır kararıyla birlikte hazine taşınmazlarıyla takasın önü açılmalıdır.

G-İzinsiz Fiziki İnşai Müdahalede Yaptırım Uygulanması

Sit alanı ilan edilen yerlerde, izinsiz fiziki ve inşai müdahalede bulunulması durumunda, bu fiili işleyenler ya da buna izin verenler hakkında cezai kovuşturma uygulanacaktır. Sit alanlarında izinsiz fiziki ve inşai müdahale yasağı, Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanununun 65. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda yer alan düzenlemeye göre; sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.  Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa aykırı olarak yıkma veya imar izni veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 57. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında düzenlenmiş bulunan, ruhsat gerektirmeyen basit tamirat ve tadilatların KUDEB tarafından verilmesi, bunların dışında kalan her türlü iznin koruma bölge kurulundan alınması ve koruma amaçlı imar planı bulunan alanlarda tescilli eser parseli ve komşu parselleri dışında, uygulamaların plan doğrultusunda KUDEB tarafından verilmesi hükümleri uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılırlar(m.65/b-c-d).

Kanun koyucu, sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, sit zemininde izinsiz fiziki ve inşai müdahalede bulunulmasını suç olarak kabul etmiştir. Buna ilave olarak, imar uygulamaları konusunda yetkili olan idarelerin izin verebilme yetkisini de sıkı şekil şartlarına bağlamış ve çoğunlukla koruma bölge kurulundan onay alınması sonrasında bu iznin verilmesini hükme bağlamıştır. İlgili idarelerin, koruma bölge kurulu kararı almadan fiziki ve inşai müdahaleye izin vermeleri durumunda sorumlu kamu görevlileri hakkında da kovuşturma yapılması ve izinsiz müdahalede bulunanlarla aynı cezaya çarptırılması öngörülmüştür. Uygulamada yerel yönetimlerde görevli personelin, sıklıkla 65. maddenin b, c ve d bendlerini ihlal ettikleri görülmektedir. Koruma amaçlı imar planı olmadan ve koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmadan, koruma amaçlı imar planı mevcut ancak, koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmadan ya da koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmuş olmakla birlikte koruma amaçlı imar planı bulunmadan, tescilli ya da tescilli parsel komşuluğu dışında kalan parsellere ilişkin verilen inşaat ruhsatları, açıkça Kanunun 65. maddesine aykırıdır ve sorumluların cezalandırılması gerekir.

SONUÇ

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik alınan tedbirler arasında sit alanı ilan edilmesi kararı önemli bir yere sahiptir. Bir arada bulunan kültür ve tabiat varlığı taşınmazların, birlikte ve bütünlük içerisinde korunması ancak sit alanı ilan kararıyla mümkün olabilecektir. Sit alanı ilan kararı, taşınmaz kültür ve tabiat varlığı barındıran bölgelerin alan ölçeğinde korunmasını sağlayacaktır.

Sit alanı ilan kararı, belli bir arazi parçasının hukuki statüsünü tamamen değiştiren, yeni bir statüye alan bir idari işlemdir. Sit alanı ilan edilen bölgede birden çok taşınmaz bulunması ya da işlemin konusunun toplu olması, hatta bu karara bağlı olarak düzenleyici işlem tesis edilmesi, irade açıklamasının birel koşul işlem olma niteliğini değiştirmemektedir. Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, sınırları belirlenmiş bir alan içerisinde koruma tedbirleri öncelikle uygulanmak üzere, kullanım koşulları belirlenmekte ve esas olarak taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik mevzuat uygulamaya girmektedir.

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, bölgenin statüsünün değişmesiyle birlikte birçok değişiklik meydana gelmektedir. Sit alanı ilan kararının ortaya çıkardığı sonuçlar, ilgililerinin hak ve menfaatleri üzerinde doğrudan etkili olmaktadır. Sit alanı ilan kararıyla birlikte, her ölçekteki planın uygulaması durmaktadır. Bölgeye ilişkin çevre düzeni planı varsa bu planın sit kararı doğrultusunda hükümlerinin ve plan notlarının ilgili koruma bölge kurulu tarafından gözden geçirilmesi ve kararın ilgili idare tarafından onaylanması gerekmektedir. Sit alanı ilan edilen bölgenin çevre düzeni bulunmuyorsa ve yapılacaksa, bu süreçte sit alanını ilgilendiren plan hükümlerinin ve notlarının ilgili koruma bölge kurulunun uygun görüşüne göre şekillendirilmesi gerekir.

Sit alanı ilan edilen bölgeye ilişkin imar planları hükümsüz hale gelecektir. İmar planlarının hükümsüz kalmasıyla birlikte, sit alanının korunmasına ilişkin esaslar ve kullanılma koşulları koruma bölge kurulu tarafından belirlenecektir. Geçiş dönemi koruma ve kullanma koşulları olarak ifade edilen bu düzenleme, iki yıl yürürlükte kalacak ve mecburiyet bulunması durumunda uygulama süresi koruma bölge kurulu tarafından bir daha uzatılabilecektir. Sit alanı ilan kararından itibaren üç ay içerisinde koruma tedbirleri ve kullanma koşullarının belirlenmesi gerekir. Sit alanı ilanından itibaren en çok üç yıl geçici koruma ve kullanma koşulları uygulanabilecektir.

Sit alanı ilan kararıyla birlikte ilgili idareler tarafından koruma amaçlı imar planlarının yapılması süreci başlayacaktır. Hazırlık süreci tamamlanan koruma amaçlı imar planları koruma bölge kuruluna incelenmek ve sonuçlandırılmak üzere sunulacaktır. Koruma bölge kurulu tarafından son şekli verilen koruma amaçlı imar planları, onaylanmak üzere ilgili idarelere gönderilecektir. İlgili idareler, koruma bölge kurulu tarafından son şekli verilen imar planları üzerinde değişiklik yapılmasına ihtiyaç duyarsa, konuyu yeniden koruma bölge kuruluna intikal ettireceklerdir. Koruma bölge kurulu iletilen talepleri değerlendirerek yeniden karar alacak ve koruma amaçlı imar planı ilgili idareye onaylanmak üzere yeniden gönderilecektir. İlgili idare, koruma amaçlı imar planını altmış gün içerisinde onaylamak durumundadır. Geri gönderme yetkisi ya da değiştirebilme imkânı bulunmamaktadır. Altmış gün içerisinde onaylanmayan koruma amaçlı imar planları kendiliğinden yürürlüğe girecektir.

Sit alanı ilan kararıyla birlikte, mevcut imar planları doğrultusunda verilmiş bulunan inşaat ruhsatlarının gözden geçirilmesi gerekir. İnşaat ruhsatı verilen parsel, sit alanı ilan kararıyla birlikte kesin yapılaşma yasağı kapsamında kalmışsa, yapılaşma faaliyeti hangi seviyede ise o noktada durdurulması gerekir. Şayet koruma tedbirlerinin uygulanabilmesi için yapının kesin kaldırılması gerekiyorsa, takas ya da kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkının sonlandırılması yoluna gidilecektir. İnşaat ruhsatı ve eklerine göre gerçekleştirilen inşaatın seviyesi su basmanı ve daha ileri bir aşamada ise, kesin yapılaşma yasağı bulunmayan bir parsel üzerinde ise devamına izin verilmelidir. Henüz inşaat seviyesi su basman seviyesinin altında ise, inşaat ruhsatı iptal edilmelidir.

Sit alanı ilan kararıyla birlikte kesin inşaat yasağı getirilen parsellerin maliklerinin hazine arazisiyle ya da ilgili yerel yönetimlerin arazileriyle takas imkânları bulunmaktadır. İlgili yerel yönetimlerin mülkiyetinde bulunan arazilerle yapılacak takaslar bu idarelerin takdirlerine bırakılmıştır ve genellikle talep reddedilmektedir. Buna karşılık hazine arazileriyle yapılacak takaslarda idarenin talepleri kabul etmesi zorunludur. Kesin inşaat yasağı getirilmiş bulunan taşınmazların takas edilmesine ilişkin düzenlemede koruma amaçlı imar planı yapılması zorunluluğu, mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaların gereksiz uzaması sonucunu doğurmaktadır. Oysa sit alanı ilan kararıyla birlikte, ilgili koruma bölge kurulu esas itibariyle hangi parsellerin kesin inşaat yasağı kapsamında kalacağını bilecek durumdadır. Koruma bölge kurulundan alınacak bir kararla takasın yapılabilmesine imkân verilmelidir.

Sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, sit zemininde fiziki ve inşai müdahale bulunulması ancak izin alınmasıyla mümkündür. İzin alınmadan sit zemininde fiziki ve inşai müdahalede bulunulması durumunda, iki yıldan beş yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza söz konusu olacaktır. Sit alanlarında yapılacak fiziki ve inşai müdahaleler esas olarak koruma bölge kurulundan alınacak karar doğrultusunda yapılır. Ancak, koruma amaçlı imar planı bulunan alanlarda, koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmuş bulunan belediyeler, tescilli eser bulunan parseller ve komşu parselleri dışında kalan parsellerde, koruma amaçlı imar planı hükümleri doğrultusunda fiziki ve inşai müdahaleye izin verebilecektir. Ayrıca, koruma amaçlı imar planı olmasa dahi, koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü bulunan idareler, İmar Kanununun 21. maddesi kapsamında bulunan ve ruhsat gerektirmeyen basit tamirat ve tadilat işlerine izin verebilecektir. Bu koşullar oluşmadan, fiziki ve inşai müdahaleye izin veren idarelerin sorumlu personeli, müdahalede bulunan gerçek kişilerle beraber sorumlu olacaktır.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 65. maddesinin b, c ve d bendlerinde yer alan hükümler genel olarak yerel yönetimler tarafından ihlal edilmektedir. İhlaller genel olarak üç farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Koruma amaçlı imar planı bulunmayan ve koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmamış olan yerlerde fiziki ve inşai faaliyet izni vermek, koruma amaçlı imar planı bulunan ancak, koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmamış olan alanlarda fiziki ve inşai faaliyete izin vermek ve koruma uygulama denetleme bürosu müdürlüğü kurulmuş olmakla birlikte koruma amaçlı imar planı bulunmadan, tescilli ya da tescilli parsel komşuluğu dışında kalan parsellere ilişkin verilen fiziki ve inşai faaliyet izni, inşaat ruhsatları, açıkça Kanunun 65. maddesine aykırıdır ve sorumluların cezalandırılması gerekir.

Sit alanı ilan edilen alanlarda, imar uygulamalarının sona erdiği, koruma tedbirleri ve bu tedbirlere uygun olan sınırlı kullanma izni verilmekte olduğu dikkatlerden kaçmaktadır. Oysa sit alanı ilan edilmesiyle birlikte, bu alanlarda düzenleme ve uygulamayı yönlendirmeye yönelik karar alma yetkisi koruma bölge kurullarına geçmektedir. Sit alanı ilan etme yetkisinin kötüye kullanılmasının önlenmesine yönelik olarak, sit alanı ilan kararına karşı kültür ve tabiat varlıklarını koruma yüksek kuruluna idari itiraz yolu getirilmesinin amacı budur. Hukuka uygun olarak alınmış bulunan sit alanı ilan kararı sonrasında, alana ilişkin düzenleme ve uygulamayı yönlendirme yetkisi koruma bölge kurullarına geçecektir.

 



*Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[1] Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü tarafından hazırlanan ve 1972 yılında katılımcılar tarafından imzalanan sözleşme, Türkiye tarafından 1982 yılında kabul edilmiştir.