KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASINDA İDARİ YAPILANMAYA İLİŞKİN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Nusret İlker ÇOLAK*

 

Ülkeler tarihi ve kültürel geçmişlerinin mirası olan kültür varlıklarını ve yaşamakta oldukları coğrafyanın kendilerine armağanı olan doğal-ender güzellikleri koruma konusunda daha duyarlı davranmaktadırlar. Küreselleşmenin hız kazanmasının da etkisi ile bu duyarlılık ulus devlet sınırlarını aşmış ve dünyanın her bölgesindeki, kültür ve tabiat varlıkları insanlığın ortak mirası olarak algılanmaya başlamıştır[1]. Gerçekten de kültür ve tarih uluslarla özdeşleştirilse de Kültür varlıklarının oluşum sürecinde bir kültürün kendinden önceki kültürlerden etkilenmemesi mümkün değildir. Konuya bu yönüyle yaklaşıldığında, Hitit ya da Doğu Roma veya bir başka medeniyetin ortaya koyduğu tarihi eserlerin, Anadolu-Türk mimarisinin oluşumunu da etkilediğini ve içinde yaşadığını belirtmek yanlış olmayacaktır[2]. Uluslararası toplumun, Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasının gerekliliği konusundaki her geçen gün artan bilinci[3], ulus devletleri de kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında daha duyarlı olmaya zorlamaktadır.

Dünya tarih ve kültür mirasına büyük katkısı olan toplumların önde gelenlerinden biri de hiç şüphesiz Türklerdir. Yüzyıllar boyu Dünyanın birçok coğrafyasında ortaya koydukları değerler birikerek günümüze kadar ulaşmış ve Türk Kültür ve Medeniyetinin inşasını oluşturmuştur. Dolayısı ile eksilen her tarihi ve kültürel miras bu medeniyetin de bir sütununun yok olması anlamına gelmektedir. Sütunlarını kaybetmiş bir inşanın üzerine ise daha büyük bir yapı inşa etmek mümkün değildir. Gerek toplumumuzun gerekse insanlığın kültürel zenginliği için tarihsel birikimimizin korunması milli kültürümüzün zenginleştirilmesi bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.

T.C. Anayasası da Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınmasını ve gerekli idari yapılanmalarının oluşturulmasını devletin bir görevi olarak tanımlamıştır.[4] Bununla birlikte bu görevin yerine getirilmesi ile ilgili kurumların yeterince uzmanlığa ve de özerkliğe sahip olmamaları, görevlerini gereği gibi yerine getirmelerinin önündeki engeller olarak görünmektedir. Bu açıdan kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarını daha verimli ve etkin bir şekilde gerçekleştirmek ve yönlendirmek üzere gerekli düzenlemelerin ve idari yapılanmaların gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir.

Bu çalışmada, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak karşımıza çıkan idari yapılanma kısaca değerlendirildikten sonra, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında karar verici rolünü üstlenmiş idareler olan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları idari yapılanmasına ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde durulacaktır.

 

I-KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI FAALİYETLERİNDE İDARİ YAPILANMA

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik idari yapılanma başlığı altında 1982 Anayasasında yer alan düzenleme doğrultusunda, idari teşkilatlanma içerisinde yer alan ve kültür ve tabiat varlıklarının korunması noktasında görevli olan idari birimler yer alır. Kültür ve tabiat varlıklarının uluslar arası düzeyde korunması çalışmalarını yürüten kuruluşlar bu çalışmanın kapsamı dışındadır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, Anayasada düzenlenmiş bir görev olarak, devletin yerine getirmesi kaçınılmaz olan görevlerdendir. Bu görevin yerine getirilmesine yönelik olarak idari yapılanma irdelendiğinde, görevi kültür ve tabiat varlıklarının korunması olan idareler ve görevlerinin arasında kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmaları da yer alan idareler olarak iki farklı yapılanmanın bulunduğu görülür.

 

1-Görevi Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Olan İdareler

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda karar alma ve uygulamayı yönlendirme konumunda olan idareler, görevi kültür ve tabiat varlıklarının korunması olan idareler olarak karşımıza çıkar. Bir başka ifadeyle, görevi kültür ve tabiat varlıklarının korunması olan, bu amaç doğrultusunda yapılandırılmış olan idari birimler, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında karar alma ve uygulamayı yönlendirme konumunda olan idarelerdir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması görevini yerine getirmek üzere kurulmuş bulunan idari birimler iki başlık altında karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, ikincisi ise, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarıdır.

 

A-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla ilgili ülke genelindeki makro uygulamaları yönlendirmek üzere uygulamaların tabi olacağı ilkeleri doğru belirlemek birincil öncelikte bir konudur. Belirlenen ilkeler doğrultusunda koruma konusunda alınan kararlar ve uygulamalarla ilgili gerekli koordinasyonun da sağlanması gerekir. Bunlara ek olarak, koruma uygulamasına ilişkin kimi kararların yeniden değerlendirilmesine yönelik bir yapılanmaya da ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç doğrultusunda kanun koyucu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun kurulmasına ilişkin düzenlemeler getirmiştir(Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu[5]-KTVKK, m.51-52). Yurt içinde bulunan kültür ve tabiat varlıklarının bilimsel esaslara göre korunmasına yönelik hizmetleri yerine getirmek üzere, Bakanlığa bağlı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun kurulması, kanun koyucunun iradesi olarak düzenlenmiştir.

 

a-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Oluşumu

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sekretaryası yürütülen, Bakanlık Müsteşarlığı başkanlığında çalışmalarını yürüten bir kuruldur. Koruma yüksek kurulu merkezi idarenin yüksek bürokratlarıyla, koruma bölge kurulu başkanları arasından katılan üyelerden oluşur. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 53.maddesinde kurulun üyelerinin kimler olduğu düzenlenmiştir. Buna göre; “Bakanlık Müsteşarı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, Bakanlığın ilgili Müsteşar Yardımcısı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü, Turizm Genel Müdürü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının İlgili Genel Müdürü veya yardımcısı, Orman Genel Müdürü veya Yardımcısı, Vakıflar Genel Müdürü veya Yardımcısı, Koruma bölge kurulları başkanlarından Bakanlıkça seçilecek altı üye. Maden İşleri Genel Müdürü veya Yardımcısı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü veya Yardımcısı.

Koruma Yüksek Kurulunun başkanı, Bakanlık Müsteşarıdır.

Müsteşar bulunmadığı zaman yardımcısı Kurula başkanlık eder”. Yüksek kurulun oluşumunda merkezi idarenin üst düzey bürokratları çoğunluğu teşkil etmektedir. Bu haliyle kurul, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik çalışmaların koordinasyonu görevini üstlenmiş bir idari merci görüntüsüne sahiptir.

 

b- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Görevleri

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun görevleri, Kanunda;

a)Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve restorasyonuyla ilgili işlerde uygulanacak ilkeleri belirlemek,

b) Koruma bölge kurulları arasında gerekli koordinasyonu sağlamak,      

c) Uygulamada doğan genel sorunları değerlendirerek görüş vermek suretiyle, Bakanlığa yardımcı olmak”(KTVKK m.51).

Kanunda yer alan düzenlemeye bakıldığında, Koruma Yüksek Kurulunun görevleri, ülke genelinde uygulamayı yönlendirecek ilkeleri belirlemek, koruma bölge kurulları arasında koordinasyonu sağlamak ve uygulamada yaşanan sorunlar ve çözüm yolları hakkında Bakanlığa görüş sunmakla sınırlıdır. Merkezi idarenin çeşitli kurumlarından katılan yüksek bürokratlar nedeniyle bir koordinasyon kurulu görüntüsüne sahip olan Yüksek Kurulun, katılımcı idari birimler arasında koordinasyon görevi yerine getirmekle görevli olmaması anlaşılabilir bir durum değildir.

 

c- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Çalışma Kuralları

Kanun, Koruma Yüksek Kurulunun çalışmasına ilişkin olarak; “Koruma Yüksek Kurulu yılda en az iki defa toplanır. Bakanlık gerekli gördüğünde kurulu olağanüstü toplantıya çağırır. Koruma Yüksek Kurulu salt çoğunlukla toplanır, toplantıya katılan üyelerin en az dörtte üçünün oyları ile karar verir. Koruma Yüksek Kurulunun çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar bir yönetmelikle düzenlenir”(KTVKK m.51), hükmünü getirmiştir. Kanun toplantı usulü ve karar sayısı dışında kalan konuların yönetmelikle düzenlenmesini hükme bağlamıştır. Bakanlık Kanun tarafından verilen yetki çerçevesinde düzenleme yapma yoluna gitmiş ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Bölge Kurulları Çalışmaları İle Koruma Yüksek Kuruluna Yapılacak İtirazlara Dair Yönetmelik çıkarılmıştır[6]. Yönetmelik Koruma Yüksek Kurulunun çalışma şeklini; “Koruma Yüksek Kurulu yılda en az iki defa toplanır. Bakanlık gerekli gördüğünde kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.
Koruma Yüksek Kurulunun toplantı gündemi Genel Müdürlükçe hazırlanır.
Koruma Yüksek Kurulu salt çoğunlukla toplanır, toplantıya katılan üyelerin en az dörtte üçünün oyları ile karar verilir. Gündemdeki konu ile kişisel veya üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlığı açısından ilişkisi veya menfaati bulunan üye Koruma Yüksek Kurulu toplantısına katılamaz ve oy kullanamaz.

İtiraza konu koruma bölge kurulu kararının değerlendirilmesi sırasında o koruma bölge kurulunun başkanı Koruma Yüksek Kurulu üyesi ise oy kullanamaz; ancak ilgili koruma bölge kurulu başkanı Koruma Yüksek Kurulu üyesi değil ise konunun görüşülmesi sırasında danışman olarak Koruma Yüksek Kurulu toplantısına çağrılabilir” şeklinde Kanuna göre daha ayrıntılı düzenlenmiştir(m.8).

 

B-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları ve Müdürlükler

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması uygulamasına yönelik kararların alınması konusunda yetkili idari merci, koruma bölge kurullarıdır. Koruma bölge kurulları, yasama ve yürütmenin düzenlemeleri doğrultusunda, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik uygulamaları yürüten idari birimlerdir. Koruma bölge kurulları da Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenlemeye göre, Bakanlığa bağlı idari birimlerdir(m.51). Koruma bölge kurulları, koruma bölge kurulu müdürlüğü ve kurul olarak iki ayrı yapılanma karşımıza çıkar.

 

a-Koruma Bölge Kurulları

Koruma Bölge Kurulları, kültür ve tabiat varlıklarının tespitine yönelik kararları alma, bu varlıkların korunması çalışmalarını yönlendirme ve koruma uygulamalarını denetleme konusunda görevli olan idari yapılardır.

 

i- Koruma Bölge Kurullarının Oluşumu

Kanun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının;

Arkeoloji, sanat tarihi, hukuk, mimari ve şehir plancılığı konularında uzmanlaşmış kişiler arasından bakanlıkça seçilecek beş temsilci,

Yükseköğretim Kurulunca, kurumlarının arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, şehircilik bilim dallarından aynı daldan olmamak üzere iki öğretim üyesi,

Görüşülecek konu, belediye sınırları içinde ise ilgili belediye başkanı veya teknik temsilcisi, dışında ise ilgili valilikçe seçilecek teknik temsilci,

Görüşülecek konu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile ilgili ise Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünden bir teknik temsilci,

Görüşülecek konu, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ilgili ise Vakıflar bölge müdürü veya teknik temsilcisi,

Görüşülecek konu, Çevre ve Orman Bakanlığı ile ilgili ise konuyla ilgili teknik temsilci.

Görüşülecek konunun müze müdürlüğünü ilgilendirmesi halinde ilgili müze müdüründen oluşacağını,

Ayrıca kurula oy hakkı olmamak kaydıyla danışman uzman çağırılabileceğini ve

İlgili meslek odalarının, koruma bölge kurulu toplantılarına gözlemci olarak katılabileceğini düzenlemiştir(m.58). Bakanlık tarafından atanacak beş üyenin farklı mesleklerden olmak zorunda olup olmadığı konusunda kanun koyucu bir açıklık getirmemiştir. Bakanlık beş üyenin dilediği kadarını dilediği meslek mensupları arasından atama yetkisine sahiptir. Uygulamada, birden çok üyenin aynı meslekten, aynı kurula üye olarak Bakanlık tarafından atamasının yapıldığı örnekler görülmektedir[7].

 

ii- Koruma Bölge Kurullarının Görevleri

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak yürütülecek idari görevlerin öncelikli muhataplarıdır. Koruma Bölge Kurullarının görevleri Kanunda; “Koruma bölge kurulları, Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde olmak kaydıyla aşağıdaki işleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

a) Bakanlıkça tespit edilen veya ettirilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının tescilini yapmak,

b) Korunması gerekli kültür varlıklarının gruplandırılmasını yapmak,

c) Sit alanlarının tescilinden itibaren üç ay içinde geçiş dönemi yapı şartlarını belirlemek,

d) Koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip karar almak,

e) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının koruma alanlarının tespitini yapmak,

f) Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından özelliklerini kaybetmiş olanlarının tescil kaydını kaldırmak,

g) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarına ilişkin uygulamaya yönelik kararlar almak” olarak düzenlenmiştir. Kanunda yer alan düzenlemeye göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, kültür ve tabiat varlığı olarak koruma kapsamında alınacak değerlerin tespit ve tescili, tespit ve tescili yapılan kültür ve tabiat varlıklarının koruma uygulamalarına esas olmak üzere gruplandırılması, korumanın birel olarak ya da toplu bir şekilde yapılmasına karar verilmesi, alansal korumanın sit gruplandırılmasının yapılması, alansal koruma uygulamalarına yönelik koruma amaçlı planlama çalışmalarının karara bağlanması, plan yapılıncaya kadar koruma uygulamalarının tabi olacağı koşulları belirlemek, birel korumada kültür ya da tabiat varlıklarının korunmasına yönelik olarak koruma alanlarını belirlemek ve niteliğini kaybetmiş kültür ve tabiat varlıklarının tescil kaydının kaldırılmasına yönelik kararları almakla görevli ve yetkilidirler.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Bölge Kurulları Çalışmaları ve Koruma Yüksek Kuruluna Yapılacak İtirazlara Dair Yönetmelik(KTVKYKBKY), Kanunda sayılan görevleri belirttikten sonra, bu görevlere ilave olarak, Koruma Bölge Kurullarının; “Koruma amaçlı imar planı onaylanmış sit alanlarında tescilli taşınmaz kültür varlığı parselinde, planın bulunmadığı sit alanlarında ise tüm parsellerde inşaî ve fiziki müdahalelere;  tescilli 1. grup yapıların 3194 sayılı İmar Kanununun 21 inci maddesi uyarınca ruhsat gerektirmeyen tamirat ve tadilatlarına ilişkin karar almak, Sit alanı içinde kalmayan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve bunların koruma alanlarına ilişkin uygulamaya dönük kararlar almak, naklinde zorunluluk bulunan korunması gerekli kültür varlıklarının uygulamaya yönelik işlemleri hakkında görüş bildirmek, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı parsellerinde, taşınmaz kültür varlıklarının mahiyetlerini etkilemeyecek şekilde ayrılma ve birleştirilmelerine ilişkin karar almak, Kanunun “Devir yasağı” ve “Kullanma” başlıklı 13 üncü ve 14 üncü maddelerinde yer alan konularda talep edilmesi halinde Bakanlığa görüş vermek, Kanunun 15 inci maddesi uyarınca, tescilli taşınmaz kültür varlıklarının kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birliklerince kamulaştırılması işlemlerinde taşınmazın fonksiyonuna ilişkin karar almak” üzere görevli olduğunu düzenlemiştir(m.11). Kanunda yer almayan bu görevler, Kanunda sayılan görevlerin daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi ve açıklığa kavuşturulmasına yönelik olarak Yönetmelik hükmüyle düzenlenmiştir.

 

iii-Koruma Bölge Kurullarının Çalışma Şekli

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenlemeye göre; “Koruma bölge kurullarının başkan ve yardımcıları, üyeler arasından kurulca seçilir. Başkanın yokluğunda kurula, başkan yardımcısı başkanlık eder. Koruma bölge kurulları, toplantıya katılması gereken üyelerin salt çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar alırlar. Ancak karar yeter sayısı Bakanlık ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üye sayısının salt çoğunluğundan az olamaz. Alınan kararlar bu Kanun ve ilke kararlarındaki dayanakları ile bilimsel gerekçeleri belirtilerek yazılır.

Koruma bölge kurulu, belgeleri tam olarak koruma bölge kuruluna ibraz edildiği tarihten itibaren, koruma amaçlı imar plânlarını en geç altı ay, uygulamaya yönelik projeleri ise en geç üç ay içinde karara bağlar”. Kanun Koruma Bölge Kurulu çalışmalarına ilişkin konuları ayrıntıya girmeden düzenlemiştir(KTVKK m.57). Kanunda yer alan düzenlemeler doğrultusunda Bakanlık, Koruma Bölge Kurulu çalışmalarına ilişkin konuları daha ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir.

Yönetmelikte yer alan düzenlemeye göre; “Koruma bölge kurulları ayda en az dört kez toplanır. Gündemde bekleyen konu bulunmaması şartıyla koruma bölge kurulları ayda en az iki toplantı yapabilir. Birikmeye neden olmayacak şekilde görüşülecek dosya sayısı ve olağanüstü durumlar göz önüne alınarak toplantı sayısı arttırılabilir. Toplantı günleri ve gündemleri koruma bölge kurulu müdürlüğünce belirlenir, koruma bölge kurulu üyelerine toplantı çağrısı yapılır.

Koruma bölge kurulları, toplantıya katılması gereken üyelerin salt çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar alınır. Ancak karar yeter sayısı Bakanlık ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üye sayısının salt çoğunluğundan az olamaz. Kararlar, Kanun ve ilke kararlarındaki dayanakları ile bilimsel gerekçeleri belirtilerek yazılır.

Koruma bölge kurulunca alınan kararın mevzuatla çelişmesi halinde koruma bölge kurulu müdürünce karar dağıtımı yapılmadan, durum belgeleriyle birlikte ivedilikle Genel Müdürlüğe iletilerek görüş istenir. Genel Müdürlük görüşü koruma bölge kurulunun ilk toplantısında değerlendirilerek karara bağlanır.

Koruma bölge kurulu kararlarına karşı idari yargıda açılan Bakanlığın taraf olduğu davalarda, gerek görülmesi halinde hukuk müşavirliğince yapılacak savunmalara ve varsa bilirkişi raporlarına itirazda dikkate alınacak ayrıntılı görüş ve gerekçeler, kurul üyelerinden de istenebilir.

Gündemdeki konu ile kişisel ve üçüncü derece kan ve sıhri hısımları açısından ilişkisi veya menfaati olan üye, bu konunun değerlendirilmesi sırasında koruma bölge kurulunun toplantısına katılamaz ve oy kullanamaz.

Koruma bölge kurullarının toplantılarında konular gündeme uygun şekilde görüşülür ve karara bağlanır. Ancak aynı toplantıda konunun ikinci defa görüşülmesi üyelerden biri tarafından istenir ve diğer üyeler tarafından kabul edilirse, bu durum bir tutanağa bağlanarak karar yeniden değerlendirilebilir”( KTVKYKBKY m.12).

“Koruma Yüksek Kurulu veya koruma bölge kurulları çalışmalarını kolaylaştırmak için gündemindeki konuları, üyeleri arasından oluşturacağı komisyona verip yerinde inceleme yaptırabilir. Komisyonun görüşleri rapor halinde hazırlanır, kurul toplantısında görüşülerek karara bağlanır”(KTVKYKBKY m.13).

Gündem gereği konularla ilgili Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurulları tarafından alınacak kararlar toplantı sonunda başkan ve üyelerce imzalanır.
Alınan kararlar yazışma usullerine göre ilgili yerlere dağıtılırlar
”(KTVKYKBKY m.14).

Yönetmelik düzenlemesinde getirilen hükümler, Koruma Bölge Kurullarının işleyişine yönelik olarak getirilmiş bulunan iç işleyişe ilişkin kurallar olarak düşünülmüştür. Ancak, Koruma Bölge Kurullarının özerk bir şekilde karar alması gerekliliği dikkate alındığında bu konuların yönetmelikle düzenlenmesinin ne kadar uygun olduğu konusunda tereddütler vardır.

 

b-Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenlemeye göre; “Koruma bölge kurullarının teknik ve idari hizmetleri, koruma bölge kurulu müdürlükleri tarafından yürütülür. Üçten fazla koruma bölge kurulu bulunan illerde, kurullar arasında teknik ve idari işlerde koordinasyonu sağlamak üzere koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğü kurulur. Koruma bölge kurulu müdürlükleri, koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğüne bağlı olarak çalışır”(m.57). Koruma Bölge Kurullarının oluşum ve çalışma şekline bakıldığında, kendilerine verilen koruma görevini yerine getirmekte ciddi sorunlar ortaya çıkacağı tartışmasızdır. Kanun koyucu, Koruma Bölge Kurulunun geçici/süreli görevli bir yapılanma olması, tam zamanlı olarak görev yapmıyor olması ve kurul üyelerinin birincil işlerinin dışında kurulda bir kamu görevi yerine getiriyor olmaları karşısında, koruma çalışmalarının sürdürülmesi sürecine ilişkin, alt yapı hizmetlerinin ve Kurul sekretaryasının yürütülmesine yönelik idari hizmetlere gereksinim duyulacağı tartışmasızdır.

Bu ihtiyaçlar doğrultusunda her Koruma Bölge Kurulu yanında bir Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü kurulmak suretiyle bu gereksinim karşılanmak istenmiştir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, uzman personel ve Koruma Bölge Kurulu Müdüründen oluşur.

 

i-Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ve Personeli

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğünde görev yapan personelin, bu görevin gerektirdiği nitelikleri taşıyan kamu görevlileri olmaları gerekir. Koruma Bölge Kurulu Müdürlüklerinde görev yapan kamu personeli, idari ve teknik personel olarak ikiye ayrılmaktadır. Kurulun görev alanında kalan konularda kurul çalışmalarında raportör olarak görev yapanlar teknik personel, kurulun idari işleyişine katkı sağlayan görevliler ise idari personel olarak sınıflandırılmıştır. Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü görevine teknik personel içerisinden atama yapılmaktadır.

 

ii-Personelin Nitelikleri

Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilen personelin, sekreterlik, arşiv ve kâtiplik gibi meslekler dışında kalanları, arkeolog, sanat tarihçi, mimar, mühendis ve benzeri meslek mensuplarından oluşmaktadır.

 

iii-Personelin Görevleri

Koruma Bölge Kurulu Müdürlüklerinde görev alan sürekli kadrolu kamu görevlileri, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün Kanunda belirlenen görevlerini yerine getirir. Personel, Koruma Bölge Kurulu tarafından dosyaların görüşülmeye hazır hale getirilmesinden, Kurula sunumunun yapılmasına ve alınan kararların tutanağa geçirilmesi, imzalanmasının takibi ve dağıtıma hazır hale gelmesine kadar ki süreci takipten sorumludur.

Yönetmelik bu görevleri; “Koruma bölge kurullarının idari ve teknik hizmetleri Genel Müdürlüğe bağlı koruma bölge kurulu müdürlüklerince yürütülür.

Üçten fazla koruma bölge kurulu bulunan illerde, kurullar arasında teknik ve idari işlerde koordinasyonu sağlamak üzere koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğü kurulur. Koruma bölge kurulu müdürlükleri, koruma bölge kurulları koordinasyon müdürlüğüne bağlı olarak çalışır.

Koruma bölge kurullarında değerlendirilecek konular için başvurular ilgili koruma bölge kurulu müdürlüklerine yapılır.

Konuların Kanunda belirtilen süreler içerisinde kurul gündemine alınmasından koruma bölge kurulu müdürü sorumludur.

Koruma bölge kurullarına yapılan başvurular üzerine; konunun kapsamına göre en az iki uzman tarafından mahallinde inceleme yapılır.

Yapılan bu inceleme sonucu hazırlanan rapor ve diğer belgeler değerlendirilmek üzere koruma bölge kurullarına sunulur. Yapılan değerlendirme sonucu alınan kararlar, yazışma usulüne göre koruma bölge kurulu müdürlükleri tarafından dağıtılır.

Koruma bölge kurulu müdürlüğünce yapılması gerekli işlemlerin ve kararların uygulanmasına yönelik konuların takibi, süresi içinde müdürlükçe yapılır.

Koruma bölge kurullarınca incelenip karara bağlanan proje ve belgeler mühürlenir, imzalanır.

Dosyalar konu, kültür varlığı, semt ve benzeri hususlar dikkate alınarak 11/7/2004 tarihli ve 25519 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlık Arşiv Yönetmeliğine göre tasnif edilir ve arşivlenir” şeklinde düzenlemiştir(KVTVKYKBKY m.17). Yönetmelikte yer alan düzenleme, Koruma Bölge Kurullarına tanınan yetkinin Kurul ile Müdürlük arasında paylaştırılmak istendiğini göstermektedir.

 

2-Koruma Kurulu Kararları Uygulayıcı İdareler

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması uygulamalarında bazı idareler, Koruma Bölge Kurulları tarafından alınan kararlar doğrultusunda uygulamayı gerçekleştirmek ya da gerçekleştirilmesini takip etmekle görevlidirler. Kültür ve tabiat varlıklarının hukuki nitelikleri gereği, ilgili idareler koruma uygulamaları konusunda görevli ve sorumludurlar.

Kamu kurum ve kuruluşlarıyla belediyeler, gerçek ve tüzel kişiler Koruma Yüksek ve Koruma Bölge Kurulları tarafından alınan kararlara uymak zorundadırlar(KTVKK m.61). Bir başka ifadeyle, Koruma Bölge Kurulunca alınan kararlara uyulması zorunluluğu vardır. Özel ya da kamu hukuku ayrımı yapılmaksızın ilgili gerçek ve tüzel kişiler, kamu kurum ve kuruluşları, Koruma Bölge Kurullarınca alınan kararlara uymakla yükümlüdürler.

Koruma Bölge Kurullarınca uygulamaya yönelik olarak alınan kararların yerine getirilmesinde hem merkezi idare hem de yerel yönetimler sorumluluk altındadır. Karara konu kültür ve tabiat varlığının mülkiyet ya da idaresi nedeniyle ilgili olan idareler, kararın gereğini yerine getirmek zorundadırlar.

 

A-Uygulayıcı Merkezi İdareler

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin kararların uygulanmasında merkezi idareden öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı görevlidir. Ülkenin kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve yaşatılması, koruma kullanma dengesinin kurulmasına yönelik hizmetleri gerçekleştirmekle görevli olan Bakanlık, Koruma Yüksek ve Koruma Bölge Kurulları tarafından alınan kararların ilk elden muhatabıdır.

Çevre ve Orman Bakanlığı, özellikle tabiat varlığı olarak ilan edilen güzelliklerin korunmasında görev alan bir bakanlıktır. Tabiat varlığı olarak tescilli anıt ağaçların ve toplu korumaya yönelik doğal sit alanlarının korunması konusunda hem uzmanlık desteğinin sağlanması, hem de orman sınırları içerisinde kalan sit alanlarının korunması konusunda Çevre ve Orman Bakanlığının sorumluğu vardır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması noktasında en fazla göze çarpan merkezi idare birimi, Vakıflar Genel Müdürlüğü de, koruma çalışmalarında rol almaktadır. Tarihi mirasımızın önemli bir bölümü geçmişi itibariyle vakıf olduğundan bunların idaresi, bakımı, onarımı ve kullanımı konusunda yetkilendirilmiş olan Genel Müdürlük bu görevini yerine getirirken kültür varlıklarımızın büyük çoğunluğunun da bakımını üstlenmiş olmaktadır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, ülkenin imarına ilişkin yetkileri kullanırken, aynı zamanda kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda katkıda bulunmaktadır. Kıyıların korunmasına yönelik çalışmalar aynı zamanda, duruma göre tabiat varlıklarının korunması çalışması ya da kültürel kalıntıların korunmasına yönelik bir çalışmanın parçası olabilmektedir.

Belirtilenler dışında da, merkezi idare içerisinde yer alan çeşitli birimlerin, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda kuruluş kanunundan ya da başka bir kanundan kaynaklanan görevi söz konusu olabilmektedir.

 

B-Yerel Yönetimler

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda, imar uygulamalarına izin verme ve denetleme konumunda bulunan idarelerin de belli oranda sorumlulukları bulunmaktadır. Kültür ve tabiat varlıklarının birel ya da toplu/alansal korunması çalışmaları, son noktada imar mevzuatı kapsamında ruhsata bağlanmak suretiyle gerçekleştirilmektedir. Sit alanlarının koruma amaçlı planının yapılması, projeleri onaylanan kültür varlıklarına restorasyon/rekonstrüksiyon ruhsatı verilmesi, hatta bu ruhsatların takip edilmesi ve Koruma Kurulu kararına ihtiyaç duyulmayan, sivil mimarlık örneklerinde basit nitelikli bakımlara izin verilmesi ya da koruma amaçlı planların yürürlükte olduğu alanlarda plan doğrultusunda eski eser bulunmayan parsellere inşaat izni verilmesine yetkilerinin kullanılmasına yönelik olarak, Koruma Uygulama Denetleme Bürosu Müdürlüğü kurulması suretiyle yerel yönetimler, kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarında önemli bir yere sahiptirler. Yerel yönetimler, imar mevzuatı çerçevesinde sahip oldukları imar yetkilerine paralel olarak kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında da rol alırlar.

 

II-İDARİ YAPILANMADA SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik çalışmalarda çeşitli sorunların var olduğu, milli kültürümüzün somut bileşenleri olan bu değerlerin korunmasında tam olarak başarılı olunamadığı bir gerçektir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda insanların bilinçli hareket etmemesi, bu konuda devletin yeterli bir teşvik sistemini kurmaması, kültür ve tabiat varlıklarına zarar verenlere karşı uygulanacak yaptırımların etkinlikten ve caydırıcılıktan uzak olması gibi, çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın konusu kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında yaşanan sorunların idari yapılanmayla ilgili olanlarını irdelemek ve çözüm önerileri geliştirmek olduğundan genel sorunlar ayrıntılı irdelenmemiştir.

 

1-Uzmanlık Eksikliği Sorunu ve Çözüm Önerileri

Kanun koyucu tarafından kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında ilke belirleme ve uygulamayı yönlendirme konusunda yetkili idareler, üstlendikleri görevlerin gereği gibi yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan uzmanlığa sahip değildir. Bu başlık altında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Koruma Bölge Kurullarının durumları farklılık göstermektedir.

 

A-Koruma Yüksek Kurulunda Uzmanlık Sorunu

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması uygulamasına yönelik olarak teknik esasları belirleyen ilke kararları Koruma Yüksek Kurulu tarafından belirlenir. Genel düzenleyici idari işlem olarak alınan kararlar, ülke genelinde gerçekleştirilecek uygulamaları yönlendirme ve bir standart oluşturmayı amaçlamaktadır. İlke kararının yanında Koruma Bölge Kurullarının kimi kararlarına karşı itiraz mercii olarak da görevlendirilmiş bulunan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, görevinin gerektirdiği uzmanlığa sahip değildir. Kurulun oluşumuna bakıldığında, merkezi idarenin kültür ve tabiat varlıklarını koruma konusuyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili birimlerinin amirlerinin ya da yardımcılarının katılımıyla oluşan bir koordinasyon kurulu olduğu görülecektir. Maden İşleri Genel Müdürü ya da yardımcısı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, Orman Genel Müdürü ya da yardımcısı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü ya da yardımcısı gibi yüksek bürokratların Koruma Yüksek Kurulunda yer alması, İlke kararlarının belirlenmesi konusuna katkı sağlamaktan çok, uygulamaya yönelik olarak ilgili idareler arası koordinasyon sağlamaya imkân sağlayacak bir yapıdır denilebilir.  Bu yapılanmasıyla koruma yüksek kurulunun koruma uygulamalarına yönelik esasları belirleyen ilke kararları konusunda karar alma yeterliliğine sahip olmadığı açık olduğu gibi, koruma bölge kurulu kararlarına karşı yapılacak itirazları değerlendirme konusunda da yeterli uzmanlığa sahip olduğunu söyleme imkânı bulunmamaktadır.

Bu sorunun üstesinden gelinebilmesi için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korum Yüksek Kurulu yerine koordinasyon kurulu ve ilke kararları kurulu başlığı altında ikili bir yapılandırma yoluna gidilmesi daha doğru olacaktır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Koordinasyon Kurulu, hem koruma bölge kurulları arasında uygulama birliği sağlamak ve koruma bölge kurullarının kimi kararlarına karşı itirazlara bakmakla görevli olacak, hem de idareler arasında koordinasyon sağlamakla görevli olacaktır.

Buna karşılık ilke kararları konusunda karar alacak yapının, gerekli görülen zamanlarda toplanan ve alınacak kararlar konusunda yeterli uzmanlığa sahip bir idari birim olması gerekmektedir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İlke Kararları Kurulunun oluşumunun bölge kurullarının kendi aralarından, her branştan en az bir üyenin Yüksek Kurulda yer almasına imkân verecek şekilde belirleyecekleri birer temsilci ve kurul başkanından oluşan iki kişiyle temsil edilecekleri geniş bir kurul oluşturulması yoluna gidilmesi yerinde olacaktır. Koruma Yüksek Kurulunun, ilke kararı alabilmek için gereksinim duyacağı bilgi birikimi, uzmanlık ve tecrübeye sahip olmadan, alacağı ilke kararlarının kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında yeterli ve isabetli olamayacağı açıktır[8].

 

B-Koruma Bölge Kurulunda Uzmanlık Sorunu

Koruma Bölge Kurulu üyeliklerinin arkeoloji, sanat tarihi, hukuk, şehir planlama ve mimarlık eğitimi almış kişiler arasından atanacakları, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda düzenlenmiştir. Bununla birlikte, Kanunda sayılan meslek mensuplarının, konuyla ilgili yeterli uzmanlıkları bulunmadan, sadece lisans eğitiminin bu mesleklerden olması şartına bağlı olarak yapılan kurul üyeliği görevlendirilmesinin,  koruma konusunda yeterli olacağı kuşkuludur. İdare Hukukunda uzman, bu anabilim dalına bağlı İmar Hukuku bilim dalında eğitim almış bir kişinin ancak tam olarak kültür ve tabiat varlıklarının korunmasında hukukçu olarak yeterli olabileceği açıkken, herhangi bir kamu sektörü ya da özel sektör çalışanı hukukçunun bu göreve atanması ne kadar yeterli olabilecektir. Koruma uygulamalarının mimarlıkla ilgili boyutunda, mimari tasarım, mimarlık tarihi, yapı malzeme bilgisi, restorasyon gibi özel uzmanlık gerektiren mimari işler olmasına karşılık, mimarlık eğitimi almış herhangi bir mimarın bu göreve atanması bir uzmanlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Koruma Bölge Kurullarına atanacak kişinin koruma konusunda uzmanlığının yeterli olması ön koşul olması gerekir. Bu gerekliliğe ek olarak, atama yapılacak Koruma Bölge Kurulunun görev alanının hususi nitelikleri de dikkate alınarak atama yapılması gerekir. Koruma bölge kurullarının görev alanlarına ilişkin hususi durumların üye atamalarında dikkate alınmaması da uzmanlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Görev bölgesinde arkeolojik sit alanı veya arkeolojik taşınmaz kültür varlığı bulunmayan bir koruma bölge kuruluna atanmış bulunan tek akademisyen ve tek profesörün arkeolog olması bir kara mizah örneği olarak karşımıza çıkmaktadır[9]. Görev alanı doğal sit alanları ve doğal anıtlar olan bir koruma bölge kuruluna Osmanlı Sanat Tarihi uzmanının atanması, Bizans/Doğu Roma arkeolojik eserlerinin bulunduğu bir alanda görevli kurula prehistorya konusunda uzman bir arkeolog atanması da bir başka uzmanlık sorunu olarak sıkça karşılaşılan bir sorundur. Sur içi-eski İstanbul ya da tarihi yarımada olarak isimlendirilen bölgede hem Doğu Roma, hem de Osmanlı dönemine ait, külliye olarak isimlendirilen çok yönlü anıt eser niteliğinde yapılar yer almakta iken, bu bölgede görev yapan Koruma Bölge Kurulu üyeleri arasında mimarlık tarihi, malzeme bilgisi, restorasyon ve Osmanlı Sanatları konusunda uzmanların bulunmaması kararların yerindeliğini tartışmaya açmaktadır.

Koruma Bölge Kurulu üyeliklerine atanacak kişilerin hangi nitelikleri ya da uzmanlıklarına göre seçilmesi gerektiği konusunda esnek bir düzenleme getirilmek suretiyle, Koruma Bölge Kurullarının görev alanlarının nitelikleri dikkate alınarak, mevcut Kanunda sayılanlar dışındaki uzmanlık alanlarından da atama yapılabilmesine imkân verilmelidir. Durumu açıklamak gerekirse, Gelibolu Yarımadasından sorumlu olan Çanakkale Koruma Bölge Kurulunda, tarihçi bir uzmanın üye olarak görevlendirilmesinin yürütülen koruma hizmetinin yerindeliği açısından zorunlu olduğu açıkça görülecektir. Oysa kanuni düzenlemeye göre koruma bölge kurullarında tarihçi bir üyenin bulunması söz konusu dahi edilememektedir. Bu konuda acil bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.

Yapılacak düzenlemeyle, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarında görevlendirilecek üyelerin, öncelikle Kurulun görev alanlarının gerektirdiği uzmanlıkları da içerecek şekilde belirlenmesi, bu meslek mensuplarının yürütülecek koruma görevinin gerektirdiği üst uzmanlıklara sahip olanlarının arasında atamaların yapılması gerekmektedir.

 

2-Koruma Kurullarında Özerklik Sorunu ve Çözümlen Önerileri

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarında öncelik, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıdır. Koruma çalışmalarının gerekleriyle diğer kamu görevlerinin çatışması durumunda, koruma çalışmalarının bu önceliğinin gereklerine göre hareket edilmesi gerekir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması görevlerinde kamu yararı, bu varlıkların korunması ve eğitim, kültür ve turizm amaçlı değerlendirilmesi amacıyla sınırlıdır

A-Özerklik Gereksinimi

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması faaliyetlerinde özerklik gerekli midir? Bu soruya verilecek yanıt kültür ve tabiat varlıklarını koruma çalışmalarında ortaya çıkan amacın ne olduğuyla doğrudan ilgilidir. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması faaliyetleri özel kamu yararı amacına yöneliktir. Bu faaliyetlerde milli kültürümüzün ve insanlığın ortak mirasının ürünü olan değerlerin korunması, eğitim, kültür ve turizme yönelik olarak değerlendirilmesi ve koruma kullanma dengesinin oluşturulması suretiyle kamu yararının sağlanması hedeflenmektedir. Böylesi özel nitelikli bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak yürütülen faaliyetlerde, genel kamu yararı ya da diğer özel nitelikli kamu yararları ile zaman zaman çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır.

Kamu düzeninin sağlanması, eğitim hizmetlerinin gerekleri, ulaşım hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi gibi genel nitelikli hizmetlerle koruma çalışmaları çatışabileceği gibi, toplumun konut ihtiyacının karşılanması, özel girişim özgürlüğünün kullanılması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi, hatta bilimsel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi gibi özel kamu yararına yönelik faaliyetlerle de koruma öncelikleri karşı karşıya gelebilir. Böyle bir durumda, koruma konusunda karar alacak kişi ya da kurulların özerk bir şekilde, kendi özgür iradeleriyle, uzmanlıklarının gerektirdiği doğrultuda, hiçbir baskı, yönlendirme ve etkilenme olmadan, sadece kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarının gerekleri ve hedefleri doğrultusunda karar alabilmeleri gerekir. Aksi takdirde, kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda yürütülen faaliyetlerin başarılı olabilmesi mümkün değildir.

B-Koruma Yüksek Kurulunda Özerklik Sorunu

Koruma Yüksek Kurulunun uzmanlık sorunu irdelenirken bu yapılanmanın bir koordinasyon kurulu olduğu vurgulanmıştı. On altı üyenin on tanesinin merkezi idare bürokratı olması, diğer altı üyenin ise Bakanlık tarafından Koruma Bölge Kurulu başkanları arasından hiçbir kriter konulmadan seçilmiş olması karşısında, Koruma Yüksek Kurulunun özerk olduğunu ve hiçbir etki altında kalmadan karar alabileceğini söyleme olanağı yoktur.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarının, merkezi idarenin yerine getirmekte olduğu genel idare esasına göre yürütülen hizmetlerden farklı olduğu açıktır. Koruma faaliyetleri özel uzmanlık hatta bazı yönleriyle teknik altyapı gerektiren faaliyetlerdir[10]. Uzmanlık ve teknik altyapı gerektiren bir idari görevin yönlendirmeye açık olmaması gerekir. Koruma Kurullarının görevleri yerine getirmesi sırasında, dışarıdan müdahalelerle alınacak kararların yönlendirilmesi, koruma uygulamalarından önceliğin kültür ve tabiat varlıklarının korunması amacından farklı alanlara kayması sonucunu doğurur. Koruma Yüksek Kurulunun üstlenmiş olduğu görevleri yerine getirirken koruma çalışmalarının gereklerine göre hareket etmesine imkân sağlayacak düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekir. Bu doğrultuda Koruma Yüksek Kurulunun yeniden, özerk bir şekilde yapılandırılması gerekir.

 

C-Koruma Bölge Kurullarında Özerklik Sorunu

Koruma bölge kurullarının uzmanlık sorunu çözüldüğünde belli bir oranda özerklik kazanacağı söylenebilir. Ancak, tam bir özerklik sağlanabilmesi için Koruma Bölge Kurulu Müdürlükleri üzerinde merkezi idarenin sahip olduğu hiyerarşi yetkisinin yeniden düzenlenmesi ve Kurul Başkanlıklarına belli ölçüler içerisinde bu yönde sorumluluk verilmesi gerekir.

Koruma Bölge Kurullarının özerkliğiyle ilgili olarak karşımıza çıkan asıl sorun, Kurul üyeliklerine atanacak kişilerin görev sürelerinin özerk davranmaya imkan vermeyecek şekilde kısa tutulmuş olmasıdır. Böyle bir düzenleme doğal olarak gerekli uzmanlığa sahip akademik personelin Kurul üyeliklerinden uzaklaşması sonucunu doğurmaktadır. Yapılacak müdahalelerde, serbest çalışan üyelere göre daha dirençli davranan öğretim üyelerinin bir kısmı Kurul görevi almaktan kaçınmakta diğerleri ise atamayı yapan merkezi idare tarafından tercih edilmemektedir[11]. Koruma Bölge Kurulu üyelik süresinin kısa tutulması yönünde bir irade varsa bunun doğal sonucu olarak, atamanın siyasi etkiden uzak bir şekilde yapılmasının düzenlenmesi gerekmektedir. Kurul üyelik görevinin hem kısa süreli olması hem de atamanın siyasi irade tarafından gerçekleştirilmesi durumunda özerklikten bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.

 

3-Koruma Bölge Kurullarında Tarafsızlık Sorunu

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarında görevlendirilecek uzmanların serbest meslek faaliyeti icra ettikleri bölgelerden sorumlu Koruma Bölge Kuruluna üye atanmaması gerekir. Kendi görev bölgesinde bürosu bulunan bir meslek mensubunun, kendi işiyle koruma faaliyeti arasında tercihe zorlanması doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Koruma Bölge Kurulu üyeliği, ekonomik karşılığı düşünülerek yapılacak bir görev değildir. Toplantı başına huzur hakkının miktarının düşük olmasının yanında, bir ay için en fazla altı toplantının ücretinin ödenecek olması, Kurul üyeliğinden hayatı idame ettirecek kadar bir gelir sağlanmasına imkan vermemektedir. Dolayısıyla Kurul üyeliğine atanan uzmanlardan serbest meslek faaliyetini bırakmasını istemek söz konusu olamaz. Bu durumda, meslek faaliyetleri ile koruma çalışmalarının birbirine karışması, Kurul üyelerinin tarafsızlığını yitirmesi, hatta meslek mensupları arasında haksız ve hukuk dışı bir rekabete yol açması gibi çok büyük riskler ortaya çıkabilecektir.

Bu durumun önüne geçilebilmesi için, Koruma Bölge Kurulu üyeliklerine mümkün olduğu kadar bir başka kurumda kamu görevi yerine getiren kişiler arasından, özellikle de akademisyenler arasından, atama yapılması yoluna gidilmelidir. Mutlaka serbest meslek icra eden uzmanlar atanacaksa, bu kişilerin serbest meslek icra ettikleri bölgenin dışında, mümkünse bir başka şehirde, bulunan Koruma Bölge Kuruluna atanmasına ilişkin kural getirilmelidir.

 

4-Koruma Bölge Kurulu Personel Yetersizliği

Koruma Bölge Kurulları bünyesinde görev yapacak uzmanların sayısal olarak, üzerlerine almış oldukları görevleri yerine getirmekte yetersiz kaldıkları ve bu göreve talip olacak nitelikli kişilerin bulunmadığı bir ortamda, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü çalışanlarının üzerine düşen vazifede yetersiz kalmaları kaçınılmazdır. Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü çalışanlarının görevlerin gereğini yerine getirmedeki yetersizliği iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi sayısal olarak personelin yetersiz olması, ikincisi ise, personelin görevin gerektirdiği uzmanlığa sahip olmaması durumudur.

 

A-Sayısal Olarak Yetersizlik

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü personeli sayısal olarak, Kurullara gelen başvuruların üstesinden gelebilecek yeterliliğe sahip değildir. Koruma Bölge Kurulu personeli iş yükü altında ezilmekte, başvurular hakkında gerekli incelemeler ve raporlamalar zamanında yapılamamakta ve başvuru tarihinden itibaren, koruma amaçlı planlarda en geç altı ay, proje başvurularında en geç üç ay içerisinde karar verilmesi gerektiği yönünde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan düzenleme anlamını yitirmektedir(m.57). Koruma Bölge Kurulu Müdürü, Kurul gündemini belirlerken, konular hakkında raporların hazırlanmış olması gerekmektedir. Kurulun personel yetersizliği nedeniyle, raporlar gecikmekte, buna bağlık olarak da konuların Koruma Bölge Kurulu gündemine alınması mümkün olmamaktadır.

Koruma Bölge Kurulunda görev alacak kişilerin hem sayılarının artırılması hem de özlük haklarının iyileştirilmesi sağlanarak, görevlerini yerine getirmelerine uygun bir ortamın sağlanması gerekir.

 

B-Uzmanlık Olarak Yetersizlik

Koruma Bölge Kurulu üyeliklerine ilişkin uzmanlık sorununa ek olarak, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü bünyesinde görev yapan teknik personele/raportörlere ilişkin de uzmanlık sorunu yaşanmaktadır. Koruma Bölge Kurulunda görevlendirilecek teknik personelin, koruma uygulamalarının gerektirdiği niteliklere sahip olan kişiler arasından seçilmesinde zorunluluk vardır. Bu konuda açık bir yasal düzenleme yapılarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunması çalışmalarıyla ilgisi olmayan meslek mensuplarının Koruma Bölge Kurullarına raportör olarak atanması önlenmelidir.

Koruma çalışmalarıyla doğrudan ilgili meslek mensuplarının Kurullara atanmasından sonra, bu kişilerin görev yerlerinin belirlenmesi sürecinde Koruma Bölge Kurullarının sorumluluk alanlarının gerekleri dikkate alınmalıdır. Eski bir yerleşim yerine bakan koruma bölge kurulunda harita mühendisi ya da inşaat mühendisi raportörler atanması yerine, bu Kurula öncelikle mimar, arkeolog ve sanat tarihçilerin raportör olarak atanması gerekir. Koruma Bölge Kurulunda görev yapan müdürlük personelinin görev yerleri belirlenirken, bu kişilerin uzmanlık durumu ve Koruma Bölge Kurulunun görev alanında bulunan korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının özelliklerine göre hareket edilmesi gerekir. Bu konuda en azından, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü bünyesinde görev alan uzman personelin, rotasyon yapılarak ihtiyaçlar doğrultusunda yerlerinin değiştirilmesi yönünde bir Kanuni düzenlemenin yapılması gerekir.

 

4-Koruma Bölge Kurulu ve Müdürlük Arasında Görev Paylaşımı

Koruma Bölge Kurulları koruma konusunda gereklilik duyulan kararları almakla görevli idari birimlerdir. Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ise idari ve teknik nitelikli Kurul hizmetlerinin karşılanması görevini yerine getirmektedir(KTVKK m.57). Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, başvuruların alınması, başvurularla ilgili araştırmaların yapılması, incelemeler sonrasında rapor hazırlanması Kurul Müdürlüğünün sorumluluğundadır. Hazırlanan raporu hazırlanan konular, geliş sırasına göre Kurul gündemine alınır. Kurul gündemine alınan konuların görüşülmesi sürecinde Kurula sunulması, kararların tutanağa geçirilmesi ve kararın yazılması ve tebligata çıkarılması Müdürlük tarafından gerçekleştirilir.

Bu süreçte özellikle, gündemin belirlenmesi, konuların raportörlere dağıtımı, raporların hazırlanması sürecinde Koruma Bölge Kurulunun hiçbir yetkisi bulunmamaktadır. Buna ilave olarak, Koruma Kurulu personeli üzerinde, Kurul üyelerinin veya başkanının herhangi bir etkisi ve yetkisi bulunmamaktadır. Teknik ve idari hizmetlerin işleyişine müdahalesi olmayan Kurulun, koruma konusunda tutuk bir şekilde görev yapmaya çabalamaktadır. Yapılacak bir düzenlemeyle, Koruma Bölge Kurulu Üyelerinin/Başkanlığının, Kurulun idari ve teknik hizmetleri konusunda yönlendirme ve gözetim yetkisine sahip olması ve personelin sicil notlarının, Kurul Üyeleri tarafından verilecek raporlar doğrultusunda verilmesi kuralının getirilmesi yerinde olacaktır.

 

5-İdari ve Teknik Hizmetler Sürecinin Kurallara Bağlanması Gereği

            Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarına yapılan başvuruların, planlarla ilgili olanların en geç altı ay içerisinde, projelerin ise en geç üç ay içerisinde karara bağlanması gerektiği yönündeki düzenlemenin etkin olabilmesi için, idari ve teknik işlemlere ilişkin sürecin kurallara bağlanması gerekir. Başvuruların yapılmasına ilişkin temel konular belirlenerek, eksik başvuru nedeniyle gecikme yaşanmasının önlenmesi sağlanmalıdır. Konuların raportörlerin uzmanlık alanlarına göre dağıtılması ve raporların hazırlanmasında başvuruların geliş sırasına göre hareket edilmesinin düzenlenmesi, geciken raporlarla ilgili olarak Müdürlük ve Kurula rapor verilmesi zorunluluğunun getirilmesi yerinde olacaktır. Müdürlük makamının Kurul gündemini oluşturması sırasında, konuların kurula geliş tarihi, raporunun tarihi, konunun daha önce Kurul gündemine gelip gelmediği dikkate alınarak hareket etmesinin sağlanması gerekir. Konu Kurul gündeminde yarım kalan bir görüşmeyle ilgili ve Kurulun bir ara kararının gereğini yerine getiren başvuruya ilişkin ise, öncelikle gündeme alınacağı yönünde bir düzenleme getirilmek suretiyle, Koruma Bölge Kurulu çalışmalarına ilişkin idari usul kuralları oluşturulmalıdır.

 

6- Koruma Bölge Kurulları Arasında ve Kararlarda Koordinasyon Sorunu

            Kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda karar almakla görevli ve yetkili olan Koruma Bölge Kurulları, yukarıda açıklanan sorunlar nedeniyle, koruma konusunda farklı uygulamalar gerçekleştirmektedir. Koruma bölge kurullarının koruma konusunda almış olduğu kararlar arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Aynı mevzuatı ve aynı ilke kararlarını uygulayarak, bir koruma bölge kurulu sivil mimarlık örneği olarak tanımlanan ikinci grup eser üzerinde günümüz yaşamının vazgeçilmezleri olan değişikliklere dahi izin vermezken ya da izin vermekte zorlanırken, bir başka kurulun eski eserin üzerine ilave katlar yapılmasına izin veren kararlar alabilmesi mümkündür. Alınan kararların hukuka uygun ya da aykırı olması değildir sorun. Sorun, koruma konusunda bu kadar farklı uygulamaların nasıl olabildiğidir. Elbette her koruma bölge kurulu üyelerinin, hatta personelinin uzmanlık durumlarına bağlı olarak, korunan kültür ve tabiat varlıklarının ve korunan bölgenin özellikleri dikkate alınarak, mevzuat ve ilke kararları doğrultusunda bir koruma yaklaşımı oluşturacaktır. Koruma konusunda gerçekleştirilecek uygulamaların niteliği gereği, her konunun mevzuatta düzenlenmesi mümkün değildir. Karar verici idarelerin inisiyatif alması suretiyle bu uygulamanın en iyi şekilde yürütülmesi mümkündür. Buna karşılık, karar verici idareler arasında bir koordinasyon eksikliği bulunduğu da tartışmasızdır. Koordinasyon sorununun bir tarafında Yüksek Kurulun bu görevi yapılanması gereği yerine getirebilme yeteneğine sahip olmaması yer almaktadır. Ancak, tek sorun Yüksek Kurulun koordinasyon eksikliği değildir. Koruma Bölge Kurulları arasında bir koordinasyon ve etkileşim sağlanması da gerekir. Bir konunun bir koruma bölge kurulunda nasıl çözüme kavuşturulduğuna bakarak, diğer kurulların da bu yaklaşımdan yararlanmasının önü açılmalıdır. En azından aynı şehirde/bölgede görev yapan koruma bölge kurulları arasında böyle bir koordinasyonun kurulması gerekir. Koordinasyon konusu, koruma bölge kurullarından oluşturulacak bir üst kurul aracılığıyla da sağlanabilir. Özellikle benzer konularda farklı uygulamalar söz konusu olduğunda, konunun karara bağlanması sağlanarak uygulamada paralellik sağlanmasına yönelik olarak Koruma Bölge Koordinasyon Kurulu oluşturulması yerinde olacaktır.

 

 

 

SONUÇ

Kültür ve Tabiat Varlıklarının korunması görevinin yerine getirilmesiyle görevli idareler arasında, uygulamayı düzenleyen, yönlendiren ve şekillendiren kararları almakla görevli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek ve Koruma Bölge Kurullarının görevlerini gereği gibi yerine getirmeleri, kültür ve tabiat varlıklarının korunması açısından hayati öneme sahiptir. Bu görevlerin hayatiyeti nedeniyle, Koruma Yüksek ve Koruma Bölge Kurullarının görevin gerektirdiği uzmanlığa ve özerkliğe sahip olması gerekir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun oluşumunun merkezi idarenin genel müdürlük veya müsteşarlık görevlerinde ya da yardımcılıklarında bulunan üst düzey bürokratlarının ağırlıklı katılımıyla oluşması nedeniyle, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yön verecek ve ülke düzeyinde uygulamada bir standart sağlayarak koruma hizmetlerinin etkinliği artıracak ilke kararlarını alma konusunda yeterli uzmanlığa sahip olmadığı tartışmasızdır. Koruma Yüksek Kurulunun uzmanlık olarak yetersizliğinin nedeni olan merkezi idarenin üst düzey bürokratlarından oluşma durumu, aynı zamanda Yüksek Kurulunun özerkliğinin önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Yapılacak bir kanuni düzenlemeyle bu soruna bir çözüm getirilmek suretiyle, ilke kararlarını belirleme, uygulamada standart ve koordinasyon sağlamayla Koruma Bölge Kurullarının bazı kararlarının idari itiraz mercii olarak görev yapmaya elverişli bir Yüksek Kurul oluşturmalıdır.

Koruma Bölge Kurullarının oluşumuyla ilgili olarak, mevcut mesleklerin dışında, Kurulların görev alanlarının gerektirdiği özel nitelikler doğrultusunda farklı meslekten üyeler atanabilmesine imkan sağlanmalıdır. Kurullara atanacak kişilerin bir mesleğin diplomasına sahip olması yönündeki genel niteliklerinin yanında, görevin gerektirdiği üst uzmanlıklara sahip olup olmadığına da bakılmalıdır. Serbest meslek mensubu kişilerin Koruma Bölge Kurullarına üye olarak atanması konusunun yeninde düzenlenmesi gerekir. En azından serbest meslek icra eden kişilerin, mesleklerini icra ettikleri bölgelerde Kurul üyesi olarak görevlendirilmemesi konusunda bir ilke belirlenmesi gerekir. Kurulun görev bölgesinde serbest meslek icra eden bir mimarın, aynı bölgede Koruma Bölge Kurulu üyesi olarak atanmasının ciddi sakıncaları bulunmaktadır. Bu sakıncaların kanuni düzenleme yapılarak giderilmesi gerekir.

Koruma Bölge Kurulu ile Müdürlük arasında var olan gizli çatışmanın ortadan kaldırılması gerekir. İdari ve teknik hizmetlerin Müdürlük tarafından yürütülmesi yönündeki Kanun hükmü, müdürlük makamı ve personelin Kuruldan bağımsız olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik olarak, hem Kurulun çalışmasına yönelik idari usul kuralların belirlenmesi suretiyle, başvuruların hukuka uygun bir süreç sonucunda Kurul gündemine gelmesi sağlanmalıdır. Başvurular arasında bir sıra oluşturulması sağlanmalı ve bu sıranın bozulmasının ancak olağanüstü ve kanunlarda düzenlenmiş durumlarla sınırlı kalmalıdır.

Koruma Bölge Kurulunda görev yapan personelin sayısal ve uzmanlık olarak yetersiz kalmasının neden olduğu sorunların bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. Kurullarda görev alacak ve koruma faaliyetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesine katkı sağlayacak personelin ataması yapılabilmesi için, teknik personelin özlük haklarının düzeltilmesi gerekir. Özlük haklarının düzeltilmesi durumunda, mesleklerinde başarılı uzmanların Kurullarda görev alması mümkün olacaktır.

Kurul Müdürlüklerinde görev yapan personelin öncelikle koruma faaliyetleriyle doğrudan ilgili mesleklerden seçilmesi gerekir. Koruma Bölge Kurullarının görev bölgelerinin farklılıkları dikkate alınarak, mevcut uzman personelin ihtiyaca göre görev yerlerinin belirlenmesine imkan sağlayacak şekilde, rotasyon imkanı getirilmelidir.

Koruma Bölge Kurullarının almış olduğu kararlar arasında ortaya çıkan farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik yeni bir yapılanmaya gidilmelidir. Aynı şehirde ya da bölgede olmasına karşın farklı koruma bölge kurulunun görev alanında taşınmaz sahibi olan maliklerin mülkiyet haklarının gereği olan kullanımları üzerinde gerçekleştirilen kısıtlamalar arasında ciddi farklılıklar vardır. Bir tarafta, tarihi eserde ıslak zemin gereksinimini dahi karşılamasına izin verilmeyen bir malik, diğer tarafta ise, eski eser üzerin mevcudundan daha fazla ilave inşaat izni alabilen bir malik bulunmaktaysa, bu durum koruma hizmetlerinin doğru işlemediğini göstermektedir. Bu sorunların çözümü Koruma Bölge Kurullarının uygulamaları arasında bir paralellik sağlanmasıyla mümkündür. Bu paralellik ancak bu bölgede görev yapan Koruma Bölge Kurullarından oluşturulacak ve icari karar alabilme yetkisine sahip koordinasyon kurulu kurulmasıyla sağlanabilir.



*Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[1]Dikov, İwan. Bulgaria: an Archaeology and Treasure Hunting Paradise, Or Hell,  http://www.culturalheritagelaw.org/news-issues/news-issues-in-cultural-heritage/bulgaria-an-archaeology-and-treasure-hunting-paradise-or-hell/ e.t.: 05.02.2010

[2] Farklı kültürlerin umumi yapılar konusunda birbirlerini etkilemeleri konusunda bakınız. Serageldin, Ismail/ Shluger, Ephim / Martin-Brown, Joan. Historic cities and sacred sites: cultural roots for urban futures, The World Bank Press, 2001, s.11

[3] Kültür ve tabiat varlıklarını koruma bilinci, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı 1990’lı yıllarda daha belirgin olarak kendini göstermiştir. Serageldin/Shluger/Martin-Brown, a.g.e., s.50

[4] 1982 Anayasasının 63.maddesinde yer alan; “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.

Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir” hükmü, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını devlete bir ödev olarak vermiştir.

[5] 21.07.1983 Tarih ve 2863 Sayılı Kanun, 23.07.1983 tarih ve 18113 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

 

[6]  Yönetmelik, 12.01.2005 tarih ve 25698 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

[7] 2007 yılında İstanbul IV Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunda Bakanlık tarafından ataması yapılan üç mimar görev yapmaktaydı. Bir mimar üyenin de YÖK Başkanlığı tarafından atanmış olduğu Kurulda, 7 asil üyenin 4’ü mimarlardan oluşmaktaydı.

[8] Yürürlükte olan 4.3.1998 tarih ve 21 sayılı ilke kararına göre, Koruma Bölge Kurulları tarafından alınan bir karara karşı idari yargıda iptal davası açılmış olması durumunda, yargı süreci sonuçlanana kadar bu konuda yeni bir görüşme yapılamayacağı düzenlenmiştir. Tarihi ve doğal varlıklarının korunmasının süreyle yarış anlamına geldiği, zamanın ve doğanın yıpratıcı etkisine karşı kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik kararların bir an önce alınması zorunluluğunun yanında, idari yargı düzeninde davaların sonuçlanması için gerekli ortalama sürenin uzunluğu da dikkate alındığında, bu ilke kararının korumadan çok korumamaya hizmet ettiği tartışmasızdır.

[9] İstanbul Boğaziçi Bölgesinin Anadolu yakasında görev yapan Koruma Bölge Kurulunda, Bakanlık tarafından beş serbest meslek mensubu üye olarak atanmıştı. YÖK tarafından atama yapılacak iki kadronun birisine atama yapılmış ve bu akademisyen, uzmanlık alanıyla ilgili korunacak kültür varlığının bulunmadığı bir bölgede, 2009 yılı itibariyle görev yapmaktaydı.

[10] Jeo radar, malzeme analizi, jeo fizik yöntemler kullanılarak, hazırlanacak raporlar doğrultusunda karar alınması gibi teknik boyutlu faaliyetlerdir.

[11] 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda, 04.02.2009 tarih ve 5835 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak, Koruma Bölge Kurulu üyelik görev süresinin beş yıldan üç yıla düşürülmesi sonrasında Bakanlık, önceden ataması yapılan hukukçu akademisyen üyeleri değiştirerek yerine avukat veya kaymakamlar arasından atama yapmıştır.