DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİ OLARAK KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

                                                          Nusret İlker ÇOLAK[1]

 

            Demokrasiyi bir yönetim tarzı olarak benimsemiş ülkelerde, yöneticilerin demokratik yollarla iş başına gelmesi kadar, yönetim sürecinde de demokrasinin egemen kılınması temel hedeftir. İdarenin işleyiş sürecine ilişkin ortaya atılan birçok kavramın gerekçesinde yönetim sürecinin demokratik bir şekilde işletilmesi zorunluluğu yer alır. Şeffaf yönetim, saydam yönetim, yönetimde demokrasi, yönetişim ve benzeri kavramlar ve yönetim anlayışının gerisinde, kamusal yetkilerin demokrasiye uygun bir şekilde kullanılmasının sağlanması amacı bulunmaktadır.

Devletin varlık nedeni görevlerin yerine getirilmesi zorunluluğu, idareye üstün yetkiler ve ayrıcalıklar tanınmasını gerekli kılmıştır. Bu gereklilik doğrultusunda tanınan kamusal gücün hukuk sınırları içerisinde kullanılması, hukuk devletinin vazgeçilmez koşuludur. Kamusal gücün hukuk düzeni içerisinde kontrol altına alınması gerçek anlamda bir güç olmasının ön koşuludur. Kamu gücünün hukuk sınırları içerisinde kullanılmasını sağlamaya yönelik olarak kamu hukuku kuralları ortaya çıkmış, kamu gücünün kullanılmasının güvenlik sistemi olarak idare hukuku ilke ve kuralları ortaya çıkmıştır.

Kamu gücünün kullanılmasının kontrol altına alınması gerekliliği doğrultusunda ortaya çıkan hukuk kuralları, idari faaliyetlerde belirleyici olduğu durumlarda sorun yaşanmasa da, idarenin hukuk dışına çıkması durumunda, denetim bir zorunluluk olarak ortaya çıkar. İdarenin denetlenmesinde birçok denetim mekanizması ortaya çıkmıştır. En bilineni ve en başta geleni yargısal denetim olmak üzere, kamuoyu denetimi, siyasi denetim ve benzeri denetim yolları idarenin hukuk sınırları içerisinde davranıp davranmadığının denetlenmesi ve hukuk sınırları içerisinde davranmaya zorlanması noktasında devreye girecektir.

İdarenin sahip olduğu yetkiler, türev olarak idareye kanun koyucu tarafından verilmiş yetkilerdir. Egemenliğin sahibi olan halk adına kural koyma yetkisini kullanan yasamanın vermiş olduğu yetkiye bağlı olarak, idare kamusal yetkiler kullanabilir. Kanun koyucu tarafından yetkilendirilmeyen idarenin harekete geçmesi mümkün olmaz. İdareye kanunlar çerçevesinde verilen kamusal yetkilerin, hukuk sınırları içerisinde kullanılmasının sağlanmasından birincil olarak yasama sorumludur. Yasama organı halk adına egemenlik yetkisini kullanırken, egemenliğin sahibi bireylerin hak ve özgürlüklerinin idari faaliyetlerden zarar görmesinin önlenmesine yönelik tedbirler almalıdır. İdari faaliyetlerin denetlenmesi yoluyla ortaya çıkması olası hukuki aksaklıkların tespiti ve önlenmesi, yasama tarafından yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Yasama organı tarafından idarenin denetim altında bulundurulması çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir. Dilekçe komisyonlara kişiler tarafından başvurulması ve benzeri yollarla yasamanın idarenin işleyişindeki aksaklıkları tespit etmesi ve tedbir alması mümkündür. Yasama organı tarafından idarenin denetlenmesinde etkin yöntemlerden biri de kamu denetçisi aracılığıyla, kişilerin şikâyetlerinin alınması, konunun araştırılması, değerlendirilmesi ve elde edilen sonuçlara göre, başvurucuya yardımcı olunması, yol gösterilmesi, yasama organına aksaklıkların iletilmesi ve benzeri çözümler üretilmesidir.

Bu tebliğde, Kamu Denetçiliği Kurumuna ilişkin genel yaklaşımların yanında, konunun teknik yönleri, yürürlüğe konulan ancak Anayasa Mahkemesinin 25.12.2008 tarih, 2006/140 Esas, 2008/15 Karar sayılı kararıyla iptal edilen 28.9.2006 tarih ve 5548 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu esas alınarak incelenmiştir.

I.Kamu Denetçiliği Kavramı ve Kökeni

            Kamu denetçiliği, toplum adına yönetme yetkisini kullananların, yetkinin sahiplerine karşı hukuk dışı bir yönetim anlayışı uygulayıp uygulamadıklarının, yasama adına takip edilmesini amaç edinen bir denetim sistemidir.

            1.Kamu Denetçiliği Kavramı

            Kamu denetçiliği kavramı, yasama organı adına, kamu yönetimi uygulamaların denetlenmesini ifade eder. Kamu denetçiliği bürosu ya da kurumu olarak yapılandırılmış bulunan bir makam tarafından, idari işleyişe ilişkin yakınmaların yasama adına takibinin yapılması, sonucunda şikâyette bulunana bilgi verilmesi, yol gösterilmesi suretiyle yardımda bulunulması ve şikâyetlerden çıkarılan sonuçları içeren raporun yasama organına sunulması uygulamasına kamu denetçiliği denir.

2.Kamu Denetçiliğinin Kökeni

            Kamu denetçiliği kurumunun, İsveç kökenli olduğu yönündeki yaklaşımların aksine[2], kamu denetçiliği kurumu köken olarak bir Osmanlı hukuku kurumudur. İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın Çarlık Rusya’sından kaçarak Osmanlı Devletine, İstanbul’a sığındığı ve uzun yıllar burada kaldığı bilinen bir durumdur. Uzaktan ülkesini yöneten XII. Şarl[3], İstanbul’da, idareden şikâyetçi olanların başvurduğunu gördüğü kurulun kendi ülkesinde de hayata geçirilmesini istemiştir. Kral, Osmanlı Divan-ı Mezalim kurumunun kendi ülkesinde hayata geçirilmesini sağlamıştır.

Divan-ı Mezalim, İslam hukukundan doğan bir kurum olup, Osmanlı ve çağdaşı İslam ülkelerinde yer aldığı gibi, onlardan önceki devletlerde de bulunmakta olan bir kamu hukuku uygulamasıdır. Kamu gücünü elinde bulunduranların yönetilenlere karşı hukuk dışı bir uygulama gerçekleştirilmesi durumunda gidilen bir hukuki başvuru yoludur[4].

Kamu denetçiliği kurumumun kökeninin Osmanlı Divan-ı Mezalim uygulaması olması, kurumun değerinin düşük olduğu ya da çok değerli bir kurum olduğu gibi bir sonuç doğurmaz. Buna karşılık, bugün kamu denetçiliği kurumunun toplumsal yapıyla uyumlu olmadığını iddia edenlere karşı, bu kurumun bu toplumun bir değeri olduğu gerçeği ortaya konulabilir. Geçmişte uygulanmış ve başarılı olmuş bir sistemin, günümüzde de uygulanabilir olması tabii kabul edilmelidir.

            II. Genel Olarak Kamu Denetçiliği Kurumu ve Denetçinin Nitelikleri

            Kamu denetçiliği kurumu, idarenin hukuka uygun hareket etmesinin sağlanmasında etkili bir denetim sağlayacaktır. İdarenin yaptığı uygulamaların takip edildiği ya da edileceği yönünde bir anlayışa sahip olması dahi hukuka uygun davranmaya yönelik bir motivasyon oluşturacaktır. Kanun koyucu tarafından verilen yetkiler çerçevesinde hareket eden idarenin, bu yetkileri tanıyan organ tarafından uygulamalarının izlendiği anlayışıyla hareket edecek olması, hukuk ihlallerini azaltacaktır. Kamu denetçiliği uygulamasının başarılı olması, kamu denetçisinin nitelikleriyle yakından ilgili olacaktır.

1.Denetçinin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı

Kamu denetçisi, yasama organı adına, idarenin işleyişini izleyecek idareye karşı bağımsız ve tarafsız bir kişi olmalıdır. Siyasi partilerden bağımsız, yasama organı adına bu görevi yerine getiren bir kişi tarafından kamu denetçiliği görevi yerine getirilmelidir. Kamu denetçisinin bağımsızlığı iktidar ve muhalefet partilerine karşı zorunlu olduğu gibi, seçiminde etkili olan yasama organına karşı da bağımsız kalabilmesi gerekir.

2.Kamu Denetçiliğinin Görev Alanı

Kamu denetçisi idarenin denetlenmesi amacıyla ortaya çıkmış bir kurumdur. Ombudsmana yapılan şikâyetler idarenin işleyişindeki bozukluklar ve karşılaşılan haksızlıklarla ilgilidir. Dolayısıyla, Ombudsmanın hangi alanlarda görev yapacağının belirlenmesi önemlidir. Görev alanı belirlenirken öncelikli amaç, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin denetim kapsamına alınması olmalıdır.

Kamu denetçisinin görev alanı ülkeden ülkeye değişmektedir. İsveç ve Finlandiya da kamu denetçisi, yönetimden başka mahkemeleri de denetleme yetkisine sahiptir. Norveç ve Danimarka’da kamu denetçisine, mahkemeleri denetleme yetkisi tanınmamıştır.[5]

Görev alanı ile ilgili düzenlemelerde tartışma konusu olan üç husus bulunmaktadır. Bu hususlar yargı organları, askeri kuruluşlar ve yerel yönetimlerin Ombudsmanın denetim alanı içinde bulunup bulunmayacağı hususudur. Yargı bağımsızlığının bir uzantısı olarak yargı organları Ombudsmanın denetimi dışında yer almaktadır. Bunun istisnasını ise İsveç ve Finlandiya Ombudsmanları oluşturmaktadır. İdari yapı içerisinde yer alan askeri kuruluşların denetlenebilmesi gerekir. Nitekim birçok ülkede askeri kuruluşlar Ombudsmanın denetim alanı içinde yer almaktadır. Yerel yönetimlerin eylem ve işlemleri konusunda yetkili olup olmayacağı, özellikle batılı ülkelerde ciddi tartışmalara yol açmıştır. Bu sorun iki karşıt ilkenin kesiştiği bir noktada yer almaktadır. Bunların birincisi yerel yönetimlerin özerkliğinin korunması, ikincisi ise yurttaşların haklarının idareye karşı güvence altına alınmasıdır.[6] Bu sorunun aşılması amacıyla yerel yönetim Ombudsmanları kurulmuştur. İlke olarak özel kuruluşlar Ombudsmanın denetim alanı dışındadır.

3. Kamu Denetçisinin Görev Kapsamı

Kamu denetçisi idarenin yerine getirdiği görevlerle ilgili şikâyetleri incelerken, idari kararların hukuka uygunluğunu denetlemesinin yanında, yerindeliğini de denetlemiş olacaktır. Yasama organı adına gerçekleştirilecek bu denetimde, idari uygulamaların beklentilere uygun olarak yürütülmesi de inceleme kapsamında olacaktır. Kamu denetçisi tarafından yapılan denetimler, hukuka uygunlukla sınırlı olmayıp yerindelik denetimini de kapsayacaktır.

4.Kamu Denetçisinin Harekete Geçme Zamanı ve Şekli

Kamu denetçisinin hareket geçmesi, bir başvuruya bağlı olarak gerçekleşir. Başvuru ya bir şikâyet şeklinde gerçekleşir, ya da yasama organı üyeleri tarafından iletilen bir talep olarak ortaya çıkar. Parlamento üyelerine ulaşan şikâyetler üzerine, üyeler tarafından ön inceleme, değerlendirme, soruşturma ve benzeri süreçler sonucunda soruna çözüm üretilememesi durumunda, konunun kamu denetçisine ulaştırılması suretiyle denetim harekete geçer.

5.Kamu Denetçisinin Yetkileri

Kamu denetçisi denetim görevi kapsamında, şikâyet konusu yapılan idari uygulamayla ilgili soru sorma, bilgi ve belgeleri isteme, kararın gerekçesini sorma gibi yollarla araştırma yapar. Yaptığı araştırma sonucunda, şikâyet konusu yapılan uygulamayla ilgili adil bir çözüm önerisi getirebilir. Başvuruda bulunana haklarının nasıl arayabileceği konusunda danışmanlık yapar, yol gösterir.

III. Türkiye’de Kamu Denetçiliği Kurumu

Türkiye’nin kamu denetçiliği kurumu oluşturma çabaları, Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin yükümlülüklerinin sonucudur. 28.9.2006 tarih ve 5548 Sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunuyla kamu denetçiliği kurumu uygulaya konulmuşsa da Anayasa Mahkemesinin 25.12.2008 tarih, 2006/140 Esas, 2008/15 Karar sayılı kararıyla Kanunun iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi Kanunu anayasal dayanağı bulunmadığı ve böyle bir kurumun oluşturulmasının idarenin bütünlüğü ilkesine açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle oy birliğiyle iptal etmiştir.

12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasına sunulan ve kabul edilen, 5982 Sayılı Anayasa değişiklik paketi içerisinde kamu denetçiliği kurumunun Anayasal dayanağa kavuşturulmasına ilişkin düzenleme de yer almaktaydı.  Getirilen yeni düzenlemeyle Dilekçe Hakkı üst başlığını taşıyan 74. maddenin üst başlığı, Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı olarak değiştirilmiş maddeye eklenen fıkralarla; “Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.

Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.

Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenleneceği” hükme bağlanmıştır.

            IV. Türkiye Kamu Denetçiliğinde Kurumsal Yapı

            Kamu denetçiliği kurumunun işleyişinde bağımsızlık ve tarafsızlık vazgeçilmez koşul olduğundan, kurumun oluşumunun ve yapılanmasının bağımsızlık ve tarafsızlığa imkân sağlaması gerekir.

            1.Kurumun Amacı

            Kanun koyucu kurumun getiriliş amacını; “gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetlerini, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak” olarak ifade etmiştir(KDKK m.1). İdarenin anayasal nitelikleri doğrultusunda yapılacak olan denetim, hukuka uygunluk, insan halklarına saygı ve hakkaniyete uygunluk noktasında yoğunlaşacaktır.

2.Bağımsız Yapılanma ve Tarafsızlık

Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli ve merkezi Ankara’da bulunan Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuştur(m.4). Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Başdenetçiye ve denetçilere görevleriyle ilgili olarak emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz(m.12). Kamu denetçiliği kurumunun işleyişinde bağımsızlığın sağlanması, görevin yerine getirilmesi sürecinde bir güvenceye sahip olmayı da gerektirir[7].

Kamu denetçiliği kurumunun tarafsızlığının sağlanması konusu da en az bağımsızlık kadar önemlidir. Kamu denetçilerinin görevlerini tarafsız bir şekilde yerine getirmesi zorunludur[8].

      3.Başdenetçi, Kurul ve Kurum

Kurum, Başdenetçilik ve Kuruldan oluşur.

Kurumda, bir Başdenetçi[9] ve en fazla on denetçi ile Genel Sekreter, uzman, uzman yardımcıları ve diğer personel görev yapar(m.4).

Başdenetçilik, başdenetçi ve başdenetçi vekilinden oluşur. Başdenetçivekili, Başdenetçi tarafından denetçiler arasından seçilir(m.6).  Başdenetçivekili, Başdenetçinin yokluğunda ona vekâlet eder.

            4.Oluşumu/Seçimleri

            Anayasada yer alan düzenlemeye göre; Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.

Kanunda yer alan düzenlemede ise(m.11);

“(1)Başdenetçi veya denetçilerden birinin görev süresinin bitmesinden doksan gün önce, bu görevlerin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde ise sona erme tarihinden itibaren on beş gün içinde durum, Kurum tarafından Başkanlığa bildirilir.

(2) Başkanlık tarafından ilân edilen başvuru süresi içinde, 10 uncu maddede yazılı nitelikleri taşıyanlardan, Başdenetçi veya denetçi aday adayı olmak isteyenler Başkanlığa başvuruda bulunurlar.

(3) Komisyon(Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon), Başdenetçi seçiminde başvuruda bulunan aday adayları arasından üç adayı, denetçi seçiminde, başvuruda bulunan aday adayları arasından, seçilecek denetçi sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren otuz gün içinde belirleyerek Genel Kurula sunulmak üzere Başkanlığa bildirir.

(4) Genel Kurul, bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde, Başdenetçi ve denetçi seçimlerine başlar.

(5) Başdenetçi veya denetçi, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilir. Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Bu oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde en çok oy alan adaylardan, seçilecek aday sayısının iki katı kadar aday ile seçime gidilir. Üçüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Birden fazla denetçi seçimi yapılacağı durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek suretiyle oy kullanılır. Seçilecek üyelerin sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.

(6) Seçim, Kurumun Başkanlığa başvuruda bulunduğu tarihten itibaren en geç doksan gün içinde sonuçlandırılır.

(7) Bu madde hükmü, denetçi sayısının ondan az olması ve denetçi sayısının yetmediğinin Başdenetçi tarafından Başkanlığa bildirilmesi hâlinde de uygulanır.

(8) Bu maddede yer alan süreler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde olması veya ara verme sırasında işlemez[10].

            V. Kamu Denetçiliği Kurumunun Görevleri

      Kamu denetçiliğinin görev alanının belirlenmesinde idare tanımı; “Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahallî idareleri, mahallî idarelerin bağlı idarelerini, mahallî idare birliklerini, döner sermayeli kuruluşları, kanunlarla kurulan fonları, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşları, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlar ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseseleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını, kamu hizmeti yürüten özel hukuk tüzel kişilerini” ifade eder(m.3/1-g).

      Kurumun görev alanı(m.9);

(1) Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.

(2) Ancak;

a) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile re’sen imzaladığı kararlar ve emirler,

b)Yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,

c) Yargı faaliyetlerine ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve eylemleri,

ç) Türk Silâhlı Kuvvetlerinin salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri,

Kurumun görev alanı dışındadır.

            VI. Kamu Denetçiliği Kurumunun Çalışma Yöntemi

            Kamu Denetçiliği Kurumunun başarılı olması, kolay ulaşılabilir ve çözüm üretebilir olmasıyla yakından ilgilidir. İdareyle sorunu olan kişilerin başvurularının önüne engeller konulması söz konusu olduğunda Kurumun işlerlik kazanması mümkün olmayacaktır.

       1.Başvuru ve Usulü  

       Kanunda yer alan düzenlemeye göre(m.17);

(1) Kuruma, gerçek ve tüzel kişiler başvurabilirler. Yabancıların başvuru hakkını kullanabilmeleri, karşılıklılık esasına bağlıdır.

(2) Başvuru; başvuru sahibinin adı ve soyadı, imzası, yerleşim yeri veya iş adresini, başvuru sahibi tüzel kişi ise tüzel kişinin unvanı ve yerleşim yeri ile yetkili kişinin imzasını ve yetki belgesini içeren Türkçe dilekçe ile yapılır. Bu başvuru, yönetmelikte belirlenecek şartlara uyulmak kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabilir.

(3) Yapılan başvurulardan;

a) Belli bir konuyu içermeyenler,

b) Yargı organlarında görülmekte olan veya yargı organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıklar,

c) İkinci fıkrada belirtilen şartları taşımayanlar,

ç) Sebepleri, konusu ve tarafları aynı olanlar ile daha önce sonuçlandırılanlar, incelenmez.

(4) Kuruma, illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla da başvurulabilir.

(5) Başvurulardan herhangi bir ücret alınmaz.

(6) Kuruma, idarî işlemlerde tebliğ tarihinden, idarî eylem, tutum ve davranışlarda öğrenme tarihinden itibaren doksan gün içinde başvurulabilir. Başvuru tarihi, dilekçenin Kuruma, valilik veya kaymakamlıklara verildiği, diğer hallerde başvurunun Kuruma ulaştığı tarihtir.

(7) Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.

       2. Bilgi Ve Belge İstenmesi  

       Kamu denetçiliği kurumumun çalışmalarında, yapılan başvurularla ilgili bilgi ve belgeye ulaşabilmesi hayati öneme sahiptir. Bilgi ve belgeleri toplayamayan bir yapılanmanın başarılı olabilmesi mümkün değildir. Kanun koyucu, getirmiş olduğu düzenlemeyle(m.18);

(1) Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesi zorunludur. Bu süre içinde istenen bilgi ve belgeleri haklı bir neden olmaksızın vermeyenler hakkında Başdenetçi veya denetçinin başvurusu üzerine ilgili merci, disiplin soruşturması açar.

(2) Ancak; Devlet sırrı veya ticarî sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir.

       3.Bilirkişi Görevlendirilmesi Ve Tanık Dinlenmesi  

       Kamu Denetçiliği Kurumunun kendisine yapılan bütün başvurularda uzman olması ya da her sorununun uzmanının Kurumda bulunması gibi bir durum söz konusu olamaz. Kurumun çalışma sistemi içerisinde, özellikle uzman kamu personelinden yararlanmak suretiyle, bilirkişi görevlendirebilmesi ve tanık dinleyebilmesi özel bir önem arz eder. Kanunda yer alan düzenlemeye göre(m.19);

(1) İnceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak Başdenetçi veya denetçiler bilirkişi görevlendirebilir.

(2) Bilirkişi olarak görevlendirilen kamu görevlilerine her inceleme ve araştırma konusu için (500), diğer kişilere her inceleme ve araştırma konusu için (1000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere görevlendirmeyi yapanın kararı ile bilirkişi ücreti ödenir. Bu ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.

(3) İnceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak Başdenetçi, denetçiler veya uzmanlar tanık ya da ilgili kişileri dinleyebilir.

       4. İnceleme Ve Araştırma  

       Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvuru üzerine(m.20)

(1) Kurum, inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırır.

(2) Kurum, inceleme ve araştırma sonucunu ve varsa önerilerini ilgili mercie ve başvurana bildirir. Kurum, başvurana, işleme karşı başvuru yollarını da gösterir.

(3) İlgili merci, Kurumun önerileri doğrultusunda tesis ettiği işlemi veya Kurumun önerdiği çözümü uygulanabilir nitelikte görmediği takdirde bunun gerekçesini otuz gün içinde Kuruma bildirir.

       5. Dava Açma Süresinin Yeniden İşlemeye Başlaması  

       Kamu Denetçiliği Kurumu kendisine yapılan başvuruları çözüme kavuşturmak üzere ortaya koyduğu çabalara rağmen çözüm üretemediği takdirde başvuruda bulunan yargı yoluna gidebilme imkânının elinden alınmaması gerekir. Kanununda yer alan düzenlemeye göre(m.21);

(1) Başvurunun Kurum tarafından reddedilmesi halinde, durmuş olan dava açma süresi gerekçeli ret kararının ilgiliye tebliğinden itibaren kaldığı yerden işlemeye başlar.

(2) Başvurunun Kurum tarafından yerinde görülerek kabul edilmesi halinde; ilgili merci Kurumun önerisi üzerine otuz gün içinde herhangi bir işlem tesis etmez veya eylemde bulunmaz ise, durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlar.

(3) Kurumun, inceleme ve araştırmasını, başvuru tarihinden itibaren altı ay içinde sonuçlandıramaması halinde de durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlar.

        6.Kurulun Raporları ve Açıklama Yapma Yetkisi

       Kamu Denetçiliği Kurumu yasama adına idareyi denetlemekle görevlendirilmiş bulunan bir mercidir. Kurumun yapacağı denetimler sonucunda elde etmiş olduğu verileri değerlendirmek suretiyle ulaşmış olduğu sonuçları, yasamaya aktarması ve getirilecek düzenlemelerle sorunların aşılması hayati öneme sahiptir. Kanunun 22. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

(1) Kurul, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyona sunar. Komisyon, bu raporu görüşüp, kendi kanaat ve görüşlerini de içerecek şekilde özetleyerek Genel Kurula sunulmak üzere Başkanlığa gönderir. Komisyonun raporu Genel Kurulda görüşülür.

(2) Kurulun yıllık raporu, ayrıca Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle kamuoyuna duyurulur.

(3) Kurul; açıklanmasında fayda gördüğü hususları yıllık raporu beklemeksizin her zaman kamuoyuna duyurabilir.

Kurumun faaliyetleri hakkında açıklama yapmaya Başdenetçi yetkilidir. Başdenetçi bu yetkisini Başdenetçivekiline devredebilir.

VII. Kamu Denetçisinin Demokratik Hukuk Devletine Katkıları

Kamu denetçiliği kurumunun uygulamaya geçirilmiş olmasıyla birlikte, demokratik hukuk devletinin güçleneceği açıktır. Egemenliğin sahiplerinin vermiş olduğu yetkilerin, onlar aleyhine ya da onların iradelerine muhalif bir şekilde kullanılması, daha da önemlisi temel hak ve özgürlüklerin demokratik yollarla oluşturulan yasama organının verdiği yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle kısıtlanması önlenmiş olacaktır. Bu bağlamda kamu denetçiliği kurumunun demokratik hukuk devletine katkılarını şu bağlıklar altında gruplandırmak mümkündür.

1.Eğitim ve Bilinçlenme Katkısı

Kamu denetçiliği kurumunun işleyişine bakıldığında, bu süreçte bir yandan idarenin yasama adına denetimi gerçekleştirilirken, diğer yandan toplumun demokratik hukuk devleti bağlamında bilinçlendirilmesine ve eğitilmesine doğrudan katkı sağlayacağı görülecektir. Kamu denetçiliği kurumu aracılığıyla bireyle, demokratik haklarını, hukuk sınırları içerisinde etkin bir şekilde kullanmayı öğreneceklerdir. Toplumun demokrasi ve hukuk devleti konusunda bilinçlenecek, bu bilinçlenme idareyi hukuka uygun davranmaya zorlayacaktır.

2.Kamu Yönetiminin İyileştirilmesine Katkısı

Kamu yönetiminin işleyişinde gözetim altında bulunduruldukları hissi, hukuka aykırılıkları engelleyen bir etkiye sahiptir. Kapalı kapılar ardında alınan kararların, gün yüzüne çıkması, birileri tarafından kararın sorgulanması ya da sorgulanabilecek olması, gerekçesinin istenmesi, bir kanun uygulanmasında bu sonuca nasıl ulaşıldığının izah edilecek olması, idarenin işleyişine ciddiyet getirecek ve hukuka uygun davranmaya zorlayacaktır[11].

3.İdarenin Yargısal Denetimine Katkıları

Kamu denetçiliği kurumunun idarenin yargısal denetimine katkılarını iki başlık altında toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi iş yükünün azalmasına olan katkısı, ikincisi ise yargı kararının uygulanmasına olan katkısıdır.

Kamu denetçiliği kurumu, idarenin yargısal denetiminde yargı yerlerinin iş yükünün azalmasına katkı sağlayacaktır. Kamu denetçiliği kurumu tarafından şikâyet konusu edilen uygulamayla ilgili bir çözüm önerisi getirilmesi ve bu çözümün idare tarafından kabul edilmesiyle birlikte uyuşmazlık ortadan kalkmış olacaktır.

İdare tarafından, yargı kararlarının yerine getirilmemesi durumunda da kamu denetçiliği kurumuna başvurular yapılacaktır. Kamu denetçiliği kurumu, yargı kararlarının yerine getirilmemesine ilişkin bir şikâyet aldığında, çok daha etkin bir şekilde idari faaliyetle ilgili araştırma ve soruşturma yapabilecektir. İdarenin açık yargı hükmüne rağmen, neden uygulama yapmadığını izah edebilmesi zor olacaktır. Bu noktada, kamu denetçiliği kurumunun yargı yerlerine başvuruda bulunabilme yetkisinin bulunması gerekir. Kamu görevlisinin suçu bildirmek yükümlülüğü doğrultusunda, yargı kararının yerine getirilmemesi durumunda, kamu denetçiliği kurumu tarafından suç duyurusunda bulunulması mümkün, hatta gereklidir.

4.Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunmasına Katkısı

Kamu denetçiliği kurumu, idarenin hukuka ve hakkaniyete uygun davranmasını ve insan haklarına saygı gösterilmesini sağlamayı hedefleyen bir yapılanmadır. Temel görev alanlarından biri, insan haklarına saygılı bir yönetim anlayışını gerçekleştirmek olan kamu denetçiliği kurumu, temel hak ve özgürlüklerin korunmasına katkı sağlayabilecektir.

            Sonuç ve Öneriler

            Kamu denetçiliği kurumu, egemenlik yetkisinin kullanılmasında demokratik yollarla halktan yetki alan yasama organı adına, idarenin denetlenmesini gerçekleştirecek bir idari yapılanmadır. Kamu denetçiliği kurumu ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bağlıdır. Bu yönüyle idarenin bütünlüğü ilkesine getirilmiş Anayasal bir istisnadır. Kamu denetçiliği kurumu yasama organına bağlı bir kamu tüzel kişiliği olmakla birlikte, idari işlev üstlenmektedir ve yargısal denetim söz konusu olduğunda idare hukuku kurallarına tabi olacaktır.

Kamu denetçiliği kurumunu idarenin yasama adına denetlenmesini gerçekleştirecektir. Bu denetimler sırasında geniş yetkiler kullanabilecek, inceleme, araştırma, uzmanlardan ve bilirkişilerden yararlanma gibi çeşitli yöntemler kullanabilecektir. Denetimler sırasında idarenin kararlarının gerekçelerini sorma, bilgi ve belgeleri isteme yetkisine sahiptir. Bilgi ve belgeleri isteme yetkisi Devlet sırrı sayılmayan bilgi ve belgelerle sınırlı tutulmuştur.

Kamu denetçileri ve başdenetçinin seçimi, görev süresi, bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde görev yapmalarını sağlayacak güvencelerin getirilmesi önemlidir. Seçilme niteliklerinin bulunmadığının sonradan anlaşılması ya da sonradan yitirilmesi durumlarının dışında görevden alınamama önemlidir. Buna karşılık, beş yıl için seçilen görevlilerin ikinci defa seçilebilmek için, kendilerini seçen yasama meclisi gruplarına karşı bağımsız hareket edip edemeyecekleri şüphelidir. Böyle bir sorunun üstesinden gelinebilmesi için, İngiltere örneğinde olduğu gibi, yakınanlarca yasama meclisi üyelerine de şikâyet başvurusunda bulunabilme, milletvekilleri tarafından konunun araştırılmasının hukuki altyapısının oluşturulması yolu getirilmelidir. Şikâyeti alan milletvekili tarafından yapılan araştırma, inceleme ve değerlendirme sonucunda, ilgili idare tarafından soruna çözüm üretilmemesi ya da milletvekili tarafından sunulan önerinin kabul edilmemesi durumunda, dosyanın kamu denetçisine milletvekili tarafından iletilmesi yolu getirilmelidir.

Kamu denetçiliği kurumuna yapılacak başvurular arasında ilk sıraları alacak olan yargı kararlarının yerine getirilmediğine ilişkin şikâyetlerle ilgili daha belirgin bir düzenleme getirilmelidir. Kamu denetçilerinin yargı kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunma yetkisinin açıkça düzenlenmesi gerekir. Buna ilave olarak, idari yargı düzeninde, Danıştay ve bölge idare mahkemeleri bünyesinde yargı kararlarının yerine getirilmesini sağlayacak takip sisteminin kurulması gerekir.

Kamu denetçiliği kurumu, demokratik hukuk devleti ilkesine doğrudan katkı sağlayacak bir kurumdur. Egemenliğin sahiplerinin kamu yönetimi uygulamalarından doğan şikâyetlerinin, egemenlik yetkisini kullanan yasama organı adına denetlenmesi, araştırılması ve soruşturulması, hukuka uygun davranma konusunda idare üzerinde ciddi bir psikolojik etki yapacaktır. Kamu denetçiliği kurumu tarafından izlendiğini, soruşturulduğunu ve denetlendiğini gören kamu görevlileri, hukuka uygun karar alma ve uygulama konusunda daha duyarlı davranacaklardır.

Kamu denetçiliği kurumu, toplumun demokratik haklarını kullanmasına katkı sağlayacak, hak ve özgürlükler konusunda kişileri bilinçlendirecek, hak arama kültürünün oluşmasına zemin oluşturacaktır. Kamu denetçiliği kurumu tarafından yapılan işlemlerle ilgili olarak başvurucuya geri dönüşler yapıldıkça, kişilerin ve toplumun hak arama bilinci artacak, demokratik hukuk devleti güçlenecektir.

Kamu denetçiliği kurumu temel hak ve özgürlüklerin korunmasına doğrudan katkı sağlayacaktır. İdare karşısında zayıf konumda bulunan kişiler adına, onların hak ve özgürlüklerine yapılan müdahaleleri soruşturan bir yapının varlığı dahi hak ve özgürlükleri güçlendirecektir.

Kamu denetçiliği kurumu, idarenin yargısal denetiminde yargı yerlerinin iş yükünün azalmasını sağlayacaktır. Şikâyet üzerine, kamu denetçiliği kurumu tarafından gerçekleştirilen araştırma, inceleme ve değerlendirme sonucuna göre, idareye önerilen çözümün kabul görmesi durumunda uyuşmazlık ortadan kalkacak ve yargı yoluna başvurulmayacaktır. İdare tarafından çözüm önerisinin kabul edilmemesi durumunda ise, yargı yerlerine başvurulduğunda, uyuşmazlıkla ilgili yapılmış bir araştırma, inceleme ve değerlendirme dosyası hazır olacaktır. Kamu denetçiliği kurumuna yapılan başvuru üzerine uyuşmazlık çözüme kavuşturulamadığı takdirde, yargı yoluna başvurulması durumunda, hazırlanan dosyanın yargı yerine ulaştırılmasına yönelik düzenleme yapılması gerekir. Bu durumda da yargı yerlerinin işleri kolaylaşmış olacaktır.

Kamu denetçiliği kurumunun beklenen katkıyı sağlaması, yapılan başvurularla ilgili zamanında işlem yapabilmesiyle doğrudan ilgilidir. Kurumun yapılan başvurular hakkında beklenen çözümü üretebilmesi için başvurular hakkında gecikmeden gerekli araştırmaların yapılması gerekir. Başvurular hakkında zamanında işlem yapılması, bir yandan Kurumun yapılanma ve personel olarak yeterli olmasını gerektirirken, diğer yandan yapılacak başvuruların makul seviyelerde tutulmasına yönelik tedbirler alınması gerekir. Kamu denetçiliği kurumuna yapılacak başvurular arasında, mahalli idareler tarafından gerçekleştirilen imar-planlama faaliyetlerinden doğan şikâyetlerle yargı kararının yerine getirilmemesinden doğan şikâyetler ciddi bir yüzde oluşturacaktır.

Mahalli idarelerin imar ve planlama yetkilerinin, hatta bütünüyle yerel yönetim yetkilerinin, kullanılmasından kaynaklanan şikâyetlerle ilgili mahalli idareler denetçiliği kurulması bir tercih olarak ortaya konulmalıdır. Yerel işleyişle ilgili başvuruların merkezi olarak incelenmesinde maliyet ve zaman bakımından yaşanacak kayıpların yanında gerçeği tam olarak ortaya çıkarmada yaşanacak güçlükler, mahalli kamu denetçiliği kurulmak suretiyle aşılabilecektir. Mahalli idareler kamu denetçiliği kurulmak suretiyle, hem kamu denetçiliği kurumunun iş yükü azalmış olacak, hem de mahalli idarelerle ilgili şikâyetlerin etkin bir şekilde incelenmesi sağlanmış olacaktır.

Kamu denetçiliği kurumumun iş yükünün makul sevilerde tutulmasına yönelik olarak alınması gereken bir başka tedbir ise, yargı kararlarının yerine getirilmesinden sorumlu olacak bir infaz yapılanmasının oluşturulmasıdır. İdari yargı yerleri tarafından verilen kararların, idareler tarafından uygulanmaması ya da eksik uygulanması durumunda ortaya çıkan şikâyetlerin kamu denetçiliği kurumuna yönelmesi karşısında, Kurumun iş yükü artacaktır. Kurumun personel sayısına bakıldığında, yargı kararlarının uygulanmamasına yönelik başvuruların ciddi iş yükü getireceği görülecektir. Bu durumda, idari yargı kararlarının uygulanmasını takip edecek bir infaz yapılanması/düzenlemesi getirilmek suretiyle, idari yargı kararlarının uygulanmamasından doğan şikâyetlerin ortadan kaldırılması gerekir. İdari yargı kararlarının yerine getirilmesinde sorunlar çıkması, hukuk devletinin hayata geçirilmesinin önündeki temel engellerden biridir. İdari yargı kararını uygulamayabilen bir idarenin, yargısal denetime tabi tutulmasının ne anlamı kalacaktır? İdari yargı kararlarının yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olarak, doğrudan görevlendirilen ve bu konuda yapılan başvuruları karara bağlayan bir infaz savcılığının Bölge İdare Mahkemeleri bünyesinde yapılandırılması bir çözüm olarak görülebilir.



[1] Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

[2] İsveç Ombudsman’ının, ilk kamu denetçiliği kurumu olduğu ve oradan diğer demokratik ülkelere yayıldığı tezi, batılı ülkelerde kamu denetçiliğinin kökeni anlamında doğru bir tespittir. Akıncı, Müslüm. Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombudsman. Beta Yayınları, İstanbul, Temmuz 1999, s.265

[3] Ülkesini İstanbul’dan yöneten ve yaban mersini yemeyi çok sevdiğinden dolayı çoğu zaman dişleri mavi renk alan Kralın bu durumu, yıllar sonra, ülkesinin bilim adamları tarafından geliştirilen bir iletişim uygulamasına isim olarak seçilmiştir. Bluetooth olarak bilinen uygulama, İsveç Kralı XII. Şarl’ın ülkesini İstanbul’dan yönetmesine nazire olsun diye, onun mavi dişini isim olarak almıştır.

[4] Divan-ı Mezalim kurumunun teşkilatlanması, görevlileri, yetkileri, işleyişi ve benzeri konularda bakınız: Akyüz, Vecdi. İslam Hukukunda Yüksek Yargı ve Denetim, Divan-ı Mezalim. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 1995.

[5] Gözübüyük, Şeref. Yönetim Hukuku, s.250

[6] Erhurman, T. Dünya ‘da ve KKTC’de Ombudsman, Işık K., Lefkoşa, 1995, s. 329

[7]

Madde 15- (1) Başdenetçinin veya denetçilerin 10 uncu maddede sayılan nitelikleri taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya seçildikten sonra kaybetmeleri halinde, bu durumun Komisyon tarafından tespit edilmesini takiben Başdenetçi veya denetçinin görevinin sona ermesine Genel Kurul tarafından görüşmesiz karar verilir.

(2) Seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi veya denetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun bilgisine sunulmasıyla, Başdenetçi veya denetçi sıfatı sona erer.

[8] YASAKLAR

 Madde 32- (1) Başdenetçi, denetçi, Genel Sekreter, uzman ve uzman yardımcıları ile diğer personel, siyasî partilere üye olamazlar; herhangi bir siyasî parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef alan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı yapamazlar; görevleri sebebiyle herhangi bir şekilde öğrendikleri meslekî veya ticarî sırları görevlerinden ayrılmış olsalar bile açıklayamazlar, kendilerinin veya başkalarının yararına kullanamazlar.

(2) Başdenetçi, denetçi, Genel Sekreter, uzman ve uzman yardımcıları; kendilerinin, eşlerinin ve üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve kayın hısımlarının şikâyetlerini inceleyemezler.

(3) Başdenetçi, denetçi, Genel Sekreter, uzman ve uzman yardımcıları ile diğer personel, bu görevleri süresince resmî veya özel hiçbir görev alamazlar, ticaretle uğraşamazlar. Bilimsel yayınlarda bulunma, görevleri veya meslekleri ile ilgili olarak davet edildikleri ulusal veya uluslararası kongre, konferans ve benzeri toplantılara katılma, derneklerde üyelik ve kâr amacı gütmeyen kooperatiflerde ortaklık halinde bu madde hükümleri uygulanmaz.

[9] Madde 10- (1) Başdenetçi veya denetçi seçilebilmek için aşağıdaki şartlar aranır:

a) Türk vatandaşı olmak.

b) Seçimin yapıldığı tarihte başdenetçi için 50, denetçi için 40 yaşını doldurmuş olmak.

c) Dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak.

ç) Mesleği ile ilgili olarak kamu kurum veya kuruluşlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına kayıtlı olarak ya da özel sektörde en az on yıl çalışmış olmak.

d) Kamu haklarından yasaklı olmamak.

e) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü bulunmamak.

f) Başvuru sırasında herhangi bir siyasî partiye üye olmamak.

g) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, millî savunmaya, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlardan veya zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflâs, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından hükümlü bulunmamak.

 

[10] Madde 14- (1) Başdenetçi ve denetçilerin görev süreleri beş yıldır.

(2) İstifa, ölüm veya görevden alınma gibi herhangi bir nedenle süresi bitmeden görevinden ayrılan Başdenetçi veya denetçilerin yerine yeni seçilen Başdenetçi veya denetçinin görev süresi de beş yıldır.

(3) Bir dönem Başdenetçi veya denetçi olarak görev yapan bir kimse sadece bir dönem daha Başdenetçi veya denetçi seçilebilir.

(4) Başdenetçi veya denetçiliğe seçilenlerin görev yaptıkları sürede eski görevleriyle olan ilişikleri kesilir. Ancak kamu görevlisi iken Başdenetçiliğe veya denetçiliğe seçilenler, memuriyete giriş şartlarını kaybetme dışındaki herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi, görevden ayrılma isteğinde bulunması veya görev sürelerinin dolması durumunda otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları halinde ilgili bakan veya atamaya yetkili diğer makamlar tarafından mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Belirtilen atama yapılırken Başdenetçi veya denetçilerin Kurumda geçirdikleri süreler makam veya hâkim sınıfından olup da yüksek hâkimlik tazminatını almaya başladıktan sonra seçilenler için  yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş olarak değerlendirilir. Bu hükümler, akademik unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla üniversitelerden gelen personel hakkında da uygulanır.

 

[11] Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu toplantılarına meslek kuruluşları temsilcilerinin gözlemci sıfatıyla katılmış olmalarının sağladığı ciddiyet farkını bizzat kendim gözlemlemiş bulunmaktayım.